Bu sabah uyandığımda ölmüştüm. Bu ne bir intihardı ne de ecel. Öldürülmüştüm. Saat sabahın kaçı bilmiyordum bile balkondaki sedire uzanmış öylece yukarı bakıyordum gözümde bir dolu vardı içimde sayamadığım kadar çok kişi. Bir arbede dönüyordu içeride toplanıp almaya çalışıyorlar ruhumu bir yandan da bağırıyorlar neden diye, kimseyi susturmaya çalışmıyorum. Yanıma kadar sokulup gözlerime gözlerime bakmışlar, haberim yok. Ellerimle kovuyorum kafamdakileri, soru işaretlerini çizip çizip karalıyorum sonra da üstünü. Arada bir de yetmez mi diye sessizce soruyorum gözümü diktiğim yerde her kim varsa.
Bir korkuyla sarsıyor annem beni “hadi bak bana, gel hadi bak burdayım ben” diyor. Cevap vermiyorum. Kızım ne oldu hadi yavrum konuş diye devam ediyor annem. Sadece kafamı çeviriyorum ayaklarımdan yüzüme doğru çıkan bir heyelan var fark ediyorum, tepki veremiyorum. Saçlarımı okşamaya başlıyor annem. O an heyelan artık gözlerimden taşıyor yüzümü dizlerine gömüyorum görsün istemiyorum, hiç konuşmadan sadece ağlıyorum. Elleri saçlarımda geziyor annemin, konuşmaya devam ediyor sessizce beni rahatsız etmeden, en son “ne olur geri versinler seni bana” dediğini duyuyorum. Korkusunu ellerinin titremesinden anlıyorum. Nefesimi kontrol eder gibi eğiliyor üzerime doğru gözlerinde yaşlar var saklamaya çalışıyor fakat ben görüyorum. Beni en iyi o anlar biliyorum ama ağzımı dahi açamıyorum. Katillerimi biliyor sesini çıkarmıyor.
Ne kadar zaman geçti böyle bilmiyorum yüzümü dizlerinden çektiğimde yüzündeki o yorgun ifadeden saatler geçtiğini anlıyorum. Ben senin adına ince ruhlu, ince fikirli dedim ben seni ince ince öldürsünler diye böyle demedim ki diyor çaresizce. Daha çok ağlıyorum sonra ağzımdan anne neden yaptılar bunu sözleri bir anda dökülüveriyor. Sıkıca sarılıyor “yaşayacak mıyım” diyorum daha çok sarılıyor “pişman olurlar mı” diye soruyorum derin bir nefes alıp bir hikaye anlatmaya başlıyor. Dinlerken ruhum kanıyor, diğer yandan azraille kavga ediyor içimdeki şeytanlar, bense azraili değil katillerimin silüetlerini görüyorum ve net olan yalnızca gülüşleri oluyor. Annemle sarılarak can veriyoruz o gün balkon ayazında bir sedirin üstünde, hem de binlerce kez. Bu sefer hiç korkmuyoruz. Devasa bir kapıdan giriyoruz. Tanrı bizi işaret ederek meleklerine; “İnsanı yaşarken öldürebilecek tek şeydir ihanet.” diyor. “İnsanlar nefes alırken de ölündüğünü bilmiyorlardı onları görene kadar” diye de ekliyor cümlesinin hemen arkasından. Gülümseyerek annemle cansız duran bedenlerimizi izliyorum bir köşeden, aylar sonra rahatlamış hissediyorum kendimi. Sanki sahiden yaşıyormuşum gibi..
Uyandığımda annem ilaçlarımı getirmiş, iyileşeceksin, birlikte iyileşeceğiz diye kulağıma fısıldıyor.