Yeryüzüne gelmemiz için iki kişi gerekiyor,
ölmek içinse bir kişi yeter. Dünya böylece varacak sonuna.
William Faulkner
Okuyucuya Not: Faulkner’ın Döşeğimde Ölürken’i bu anlatıyı anlamlı kılar.
I
Büyük oğul Cash testereyle hazırladı Addie’nin tabutunu. Addie arkasında pürüzlü iş bırakmayı sevmezdi. Tabutu da pürüzsüz olsun istemişti; ya da şimdi Addie yatağında hasta yatarken kocası böyle demek istemişti oğullarına. Üçüncü oğul, Jawel, öfkeliydi; boyu herkesten bir karış uzundu, Cash’in kesip durmasına kızgındı, saklamıyordu da bunu. Kocası Addie’nin, verandada oturacak, enfiyeyle uğraşacak kadar sakindi; belki de bencildi demeliyim. İkinci oğul Darl hayallere dalabiliyordu. Sedir ağacından yapılma kovada, kabak tasta içilen suyun tadını, yıldızların durgun su üzerinde çizdiği resimleri hayal edebiliyordu. Bu dertli zamanda, suyu uyandırmadan ondan içecek kadar suyu tanıyordu. Herkesin uykuya çekildiği gecelerde, onların uykuya dalmasını bekledikten sonra, kovanın yanına gittiği yıldızlı ve çocuksu geceleri hatırlayabiliyordu. Darl, Komşuları Cora’nın da dediği gibi, içli bir çocuktu. “En iyi çocuk Darl’dır” demişti Cora.
2
Dewey Dell ile Darl, pamuk topladıkları o sarı günde, Casy sarı acılı günleri kalaslara kesip bir şeylere çakarken konuşmadan anlaştılar. Dewey Dell’in karnı Lafe’ten şişmişti. Bunu bilen Darl, bunu Anse’a söylememeliydi. Yoksa Dewey Dell’in karnındaki şiş inerdi.
3
Komuşu Tull dertleniyor Anse’ın yanında. Kendi annesi düşüyor aklına. Oysa Addie’nin ölümünü izlemeye gelmişti. Ama bilinmez bu işler. Mutluyuz, sonra mutsuz. Yaşarız ve sonunda ölürüz. Yetmiş yıl yaşamış annesi Tull’ın. Hep çalışmış ve doğurmuş. Hiç hastalanmamış. Sonra bir gece kırk beş yıl üstüne geceliğini giymiş. Yatağa uzanmış.
4
En küçük oğul Wardamar boyu kadar balıkla beliriyor. “Köprünün üstünde buldum” diyor babasına “bu domuzu.” Sonra sırtını çeviriyor balığın, gözünü çıkarıyor ayak ucuyla. “Anneme göstereceğim bu balığı” diyor babasına. Anse düşünceli, Addie ölüyor.
5
Biraz daha iyi çiğnemek için, kusursuz çiğnemek için yemekleri, dişlerini yaptıracaktı Anse ama karısının ölesi tuttu. “İnsanlar ağaç gibidir” diyor kendine Anse. “Onlar durmak için yaratılmıştır.” diyor kendine. Ama şimdi yolda Anse. Karısını gömmek için yataylıkta ilerliyor, ağaç gibi durmanın aksine.
6
Darl en akıllı, en içli, en uysal çocuğu olmalı Addie’nin. Öyle olmasa bu lafları edemezdi Darl, o rüyaları göremezdi. Annesi ölüyor Darl’ın, bunu herkese söylüyor Darl. Annesi ölüyor Dewey Dell’in, hem buna üzülüyor, hem de karnındakine Dewey Dell. “İnsanlar bir kişi ölürler” demişti Darl, “iki kişiden doğarlar.”
7
Jawel, Addie’e giden yolun üzerinde, Darl’ın sekiz adım gerisinden başlamıştı öyküye. Sonra sekiz adım önüne geçti. Darl böyle diyor. Düz yolda ilerlerlerken Darl deponun etrafını dolandı, Jawel’sa ön camdan girip arka camdan çıktı. Sekiz adım önüne geçti Darl’ın. Jawel hayatta hep böyleydi. Üveydi, boyu diğerlerinden bir karış uzundu ve komşu Cora diyor ki, “annesi hep Jawel’ı sevdi ama esas oğlan Darl’dır” diyor.
8
Faulkner hiç acımıyor Dewey Dell’e. Yapı için seçilmiş bir kurban. Ortaya saçılmış bir kadın. Faulkner hiç acımıyor Dewey Dell’e. Anlasın diye, anla diye sunuyor onu önümüze. Kim ne derse desin. Bu konuda itiraz istemiyorum. Kadına her çağda, şimdi de, en az konuşma hakkı verilmiştir. En modern çağda, ilk çıkmazda, kadının kellesi harcanır. İki cinsiyetin olduğu bir yerde ilk fazlalık kadındır.
9
Dewey Dell’in gizli, Dewel Dell’in büyük bir derdi var. “Bir inek de kadındır sonuçta” diyor Dewey Dell. Sıcak nefesini arkasında hissediyor ineğin. İneğe diyor ki, “sen de kadınsın ama benim gibi değilsin.” Doktor Peabody’a yaklaşıyor. İple bahçeye çekmişlerdi Peabody’u, Addie’e bir baksın diye. Peabody’ye yaklaşıyor Dewey Dell, ona gizini vermek istiyor.
10
Vardamar tepelere çıkıp ağlıyor. Balığını arıyor Vardamar. Yağmura durmak isteyen göğün altında arıyor balığını.
11
Bu kadar rengi, bu kadar sesi, bu yalın görüntüyü nereden buluyor Darl?
12
Vardamar iri siyah gözleriyle bakıyor Cash’e. Küçük kafası karışıyor Vardamar’ın. Tabuta çakılacak çivileri düşünüyor. Pencerenin ardında kırmızı uzanan treni düşünüyor. Tavaya kan akıtan balığı düşünüyor. Bir köylü çocuğu olmayı düşünüyor. Şekeri, unu, kahveyi, bisikleti düşünüyor. Tanrı’yı düşünüyor Vardamar, küçük kafasının içinde.
13
Komşu Tull karısına bakıyor, karısı Cora o acı tahmini yürütüyor. Cora, Tull’a diyor ki, “kalk da hazırlan, Peadbody’nin atları bunlar, Addie göçtü, kalk da hazırlan.” Geceydi, yağmur yağıyordu, hiçbir şey kuşku uyandırmıyordu Tull’da, karısı yanılsın istiyordu bu gece yarısında. Tull gitmek istemiyor, diyor ki karısına, “Bizi isteyenler bize haber yollarlar.” Cora Hıristiyanlığını tosluyor ve sonunda kapı vuruluyor. Yağmuru dışarıda bırakıp çocuğu içeri alıyorlar. Yağmurda varıyorlar sonra ölünün yanına. Çivileri vurulmuş tabutun ve iki burgu delmiş kadının yüzünü. “Anse” diyor Tull, “düşük bir adam değildir. Yoksa bu kadar uzun zaman çekmezdi kendini.”
14
Gök bir anneye benziyor. Karnı şişkin, gergin, öfkeli bir anneye benziyor gök. Küçük bir fenerin etrafına yığılmış ev. Yağmur başlıyor, ıslanıyorlar. Fenerin önünden, boklu fenerin önünden geçiyor yağmurlar. Cash çalışıyor, Anse birkaç palto getiriyor, Cash’ın çalıştığı, evin toplandığı, fenerin aydınlattığı yerin üstünü örtüyor. Cash çalışıyor, Peabody’nin karnı acıkıyor. Cash çalışıyor. Darl, yeni bir yabancılığın içinde uyuyacak bu gece.
15
Cash konuşuyor: “Mezarlar eğime doğru çöker.”
16
Tabut zorluk çıkaracak. Addie’nin doğduğu yere, upuzağa taşınacak. Garip iş. Addie böyle istedi ve Anse inatla o uzak yere gitmek istiyor. Yağmur nehri taşırmış, köprü bu yağmura dayanamaz, Anse o köprüyü geçemeyebilir. Benim katırları al dedim Anse’a, dönmelerini bekleme. Bizimkileri bekleyeceğim dedi. Israr ettim, bizimkileri bekleyeceğim dedi. Burda zor, nehre gidelim balık tutmaya dedim. Bir tane var, onu tutacağım dedi. Tull’dı konuşan.
17
Kaba, taraklı ayaklar, pençe gibi eller, onlara inat çelimsiz duran omuzlar düşünüyorum. Tabut, bu cılız omuzlarda, yükünü taraklı ayaklara vermiş yürüyor. Basamakları iniyor tabut, yokuşu iniyor tabut, arabanın içine biniyor tabut. Darl’ın ellerinden kayıyor tabut. Bendim konuşan.
18
Biz kente giderken Dewel Dell diyor ki, “bir eşya noel babaya aitse satılmaz, seni bekler” diyor. Benim annem bir balık. Darl diyor ki, “Jewel’ın anası at.” “Senin anan nedir?” diyorum Darl’a. “Yok benim anam diyor” Darl. Biz kente giderken Dewey Dell diyor ki, “ seni bekleyecek pırıl pırıl, onu kentli çocuklara satmazlar” diyor. Cash, “dönüşte, Tull’gillerin damını onaracağım” diyor. Dewey Dell, elinde poşet, “kentte çörekleri satacağım” diyor. Babam diyor ki, “bizi de kendini de sövüyor bunlar” diyor. Vardaman’dı konuşan.
19
Darl’ın içinde bir kuyu var. Ne atsan parlak bir ses düşüyor dibine. Yola durmuşlar. Bir leke sıçrıyor tekerleğe. Dewey Dell’in kafasında bir ur var, bir suçun üstünü örtüyor dudaklarıyla. Yeşil bir dal siler bu lekeyi. Anse’nin dişlerinde bir kurdun öfkesi var. Darl, Alyoşa. Jawel, Dimitri. Cash, İvan. Anse, Pavloviç. Dostoyevski olsa, Anse’ın dişleri daha çok geçerdi oğullarına. Faulkner’sa sakin. Resme bakıyor, ağaçlara bakıyor, kafasında dikeylikler ve yataylıklar. Bendim konuşan.
20
Samson iyi bir adam. Konuşuyor, masaya davet ediyor baba ve oğulları. Samsonlara vardılar yataylıkta. Samson atların karnını karşılıksız doyuruyor. Babayı ve oğulları masaya davet ediyor Samson. Samson iyi bir adam. Atları soruyor çevre. Bunlardan kaldığına şaşıyorlar. Ilık bir ten duyuyorum şimdi. Geceden ve rüzgardan bahsetmiyor Faulkner. Oysa tam sırası. Dostoyevski olsa daha da bahsetmezdi. Baba ve oğulları borca girmiyor, içeri girmiyorlar bunun için. Oysa Samson iyi bir adam. Yağmur başlıyor, arabada kıvrılıyorlar, hemen evin önünde arabada. Atların nefesini duyuyorum, atların nefesini görüyorum. Kocaman burunlu atlar. Bendim gören.
Samson akıllı bir adam. Ölülere iyiliğin onları zamanında gömmek olduğunu biliyor. “Deli saçması” diyor içinden, “deli saşması bunların yaptığı.” Dört koca gündür ölü sallanıyor. Oysa Cash demişti, “mezarlar eğime doğru çöker.” Samson, “ölüleri zamanında gömmek lazım” diyor.
21
Dewey Dell, Tanrıya inanıyor. O kurtaracak Dewey Dell’i ve tutunacağı başka şey yok. Varsa eğer Tanrı ve onun hakkında söylenenler tutarsa. Şüphe şüphe. Tanrı bir ihtimaldir, çaresizlikte güçlenir. Kimin konuştuğunun ne önemi var?
22
Bir deri bir kemik kaldı çalışmaktan Jewel, bir atın uğruna. Anse sattı atını birkaç katır uğruna. Köpüklü ağzıyla çıkıştı Anse oğluna. Sonra sattı atı birkaç katır uğruna.
23
Nehri geçiyorlar. Faulkner her şeyin boyunu ölçmüş. Nehri geçiyorlar. Nehri ölçmüş, rengi ölçmüş, duyguları ölçmüş. Nehri geçiyorlar. Nehri atsız ve sağlıksız Cash ile geçiyorlar. Jewel’in atını Anse birkaç katır uğruna satacak.
24
Cora diyor ki, “Tanrı’nın işine karışmak günahtır.” “Sen kimsin ki tartacaksın kendi günahını” diyor Cora. Addie’e diyor, bize diyor, kadına diyor Cora. “Bize ağlamayı ve bir de çocuk doğurmayı verdi Tanrı,” diyor Cora.
25
Önce Cash’i, sonra Darl’ı doğurdum diyor Addie. On yıl doğurmadım sonra. Sonra da Jewel’i doğurdum bir günahla. Anse’ın o zaman dişleri vardı ve okulun kapısa gelip dururdu. Sonra dedim ki Ans’a, “senin” dedim, bir karın yok mu seni bekleyen evde.” “Yok” dedi, bunun için geldim buraya dedi. Yine kamburdu o zamanlar duruşu ama dişleri vardı. Böyle evlendim onunla.
26
“On beş yıldır dişim yok ve on beş yıldır karnım aç” diyor Anse. “Şimdi de katır alacağım. Katır alacağım Jewel. Senin atınla katır alacağım.” Jewel atına binip çekip gidiyor.
27
Zavallı ve güzel Dewey Dell, kara gözlü Dewey Dell, karnındakine çare uğruna MacGowan’ın eline düştü. Avucunda on dolar var sıkıca tuttuğu.
“Ne istiyorsun?” diyor Mac
“Kadın derdi” diyor Dewey Dell
“Tam yerine geldin” diyor sahte doktor Mac
“Param var” diyor Dewey Dell
Avucunun içinde tutuyor, mendiline sarıyor parasını zavallı Dewey Dell
Mac, parayı değil onu istiyor.
Zavallıcık. Ahh zavallı kızım benim.
28
“Babana hırsız mı diyorsun Dewey Dell. Seni on dört yıl doyuran baban senden on dolarını istedi diye, ona hırsız mı diyorsun Dewey Dell?” Pençesini geçiriyor on dolarına zavallı çocuğumun.
Anse dişlerini yaptırdı, karı aldı evlendi. Dewey Dell on dolara bir muz yedi. Darl bir gece yangın çıkardı, şimdi hapiste. Cash hasta. Vardamar akbaba. Jewey atına binip gitsin. Addie ödünç kürüklerle gömüldü. Komşular evine çekildi. Bu yıl belki de kurak geçecek.
29
Gökyüzü bir yokuş.
Güneşin üstünde serin bir yatak var.
Ben yaşlandıkça ölüyor bütün tanıdıklar.
Babam ölecek, beyaz sakallı babam ölecek.
30
Büyük kitapların kenarları elimizde solar. Biz onu bitirmeden vermeye başlar kendini sayfalar.
Çok güzel özetlemişsiniz.Harika bir roman bilinç sıcrayışlarını kavramakta biraz zorlansamda ailenin hüzünlü yolculuğu zordu .Benim için önemli bir yazarlardan birisidir.
Teşekkür ediyorum Ayfer Hanım. Faulkner öyle büyük usta ki onu okurken kalemi ele almadan, bir küçük öykü karalamaya başlamadan devam edemiyorsunuz yola.
Çok az yazar bizi yazma hususunda bu denli kışkırtır. Sevgiler…