Hemen hemen hepimizi Tanrıyı yüceltme amacıyla bir insanın hayatını kurban etme düşüncesi rahatsız edecektir. Zira modern toplum, “insan kurban etme” ifadesini acımasız veya şeytani ritüellerle ilişkilendirir. Ancak, akademisyenlerce son derece medeni, zengin ve ileri görüşlü olarak kabul edilen kültürler insan kurban etmeyi yaşamın olağan akışının bir parçası olarak kabul ederlerdi.
Bazı antik kültürler insan kurban etmeyi tanrıların lütfunu kazanmak için, bazıları liderlerine saygı ve bağlılık göstermek için gerçekleştirdiler. Kurban etme ritüeli sadece zehir içirmek biçiminde gürültüsüz ve sakince yapılabildiği gibi, canlı canlı gömme ve yakma gibi daha vahşi ve acımasız yöntemlerle de yapılabilirdi. Ama her şeyden önce, tamamen normal kabul edilirdi.
#1 Kartacalılar
Kartaca toplumu, antik dünyadaki en zengin ve en güçlü medeniyetlerden biri olsa da “barbar” çağdaşlarının bile korkunç olduğunu düşündüğü bazı ritüeller gerçekleştirmiştir. Bu ritüeller, bebek kurban etmeyi bile içeriyordu – birçok uzman, bebeklerin tanrı için kurban edilmesini, Kartacalıların artan nüfuslarını kontrol etmesine yardımcı olduğuna inanıyor. Ayrıca, bebek kurbanının zenginliklerini korumak için varlıklı Kartaca aileleri tarafından kasıtlı olarak yapıldığına inanırlar. Tahminlere göre M.Ö. 800 ile M.Ö. 146 arasında, yani Romalılar’ın Kartaca’yı fethettikleri zamana kadar yaklaşık 20.000 bebek kurban edilmiştir. Ancak, uzmanların tümü Karatacalıların bebek kurban ettiği konusunda uzlaşmıyor. Kimileri keşfedilen bebek kalıntılarının aslında doğal nedenlerden öldüğünü iddia ediyorlar.
#2 İsrailliler
Birçok akademisyen, antik İsraillilerin Molok adlı eski bir Kenanlı tanrısına -yakarak- çocuk kurban ettiğine inanmaktadır. Eski İsraillilerin hepsi bu ritüeli uygulamamıştır – uzmanlar bu ritüelin sadece hayatlarını Moloch’a ibadet etmeye adamış bir İsrailli kült tarafından uygulandığını ve Kenan asıllı olduğunu düşünmektedir.Bazı akademisyenler, Molok’un antik İsrail toplumunda hiçbir zaman var olmadığını ileri sürerek bu iddiaya karşı çıkarlar. Bu akademisyenlere göre Molok kelimesinin türetildiği mlk kelimesi “tanrı” anlamına gelmez, daha ziyade “kurban” anlamına gelir. Bu nedenle, kurban törenleri daha genel anlamda yapılmış olabilir veya belki de hiç yapılmamıştır. Bilim insanları konu üzerinde hemfikir değiller ve tartışmalar bugün de devam etmektedir.
#3 Etrüskler
Etrüskler, günümüzde Toskana (İtalya) olarak bilinen bölgede yaşayan eski bir halktı. Hem Yunanistan hem de Kartaca ile ticaret yapan çiftçiler ve tüccarlardı. Uzun yıllar boyunca, akademisyenler, Etrüsklerin insan kurban etme pratiğine giriştiklerini kabul etmek istemediler. Ancak, Milano Üniversitesi’ndeki arkeologlar, İtalya’nın Tarquinia kentinde ortaya çıkardıkları önemli kanıtlar aracılığıyla, Etrüsklerin gerçekten de insan kurban ettiklerini kanıtladılar. Arkeologlar, kurban edilmiş yetişkinler, bebekler ile yabancı, hasta ya da aşağı sosyal sınıflardan çocukların kalıntılarını keşfettiler. İnsan kalıntılarının yanı sıra, arkeologlar ayrıca bir kutsal yapı, bir taş sunak, bir trompet, bir balta ve bir kalkanın yer aldığı bir “dünyevi güç kazanma alanı” keşfettiler.
#4 Çinliler
Antik Çin’de, özellikle Shang Hanedanlığı döneminde, yani yazılı kayıtlara sahip ilk Çin hanedanlığında, insan kurban etme pratiği çok yaygındı. Arkeolojik kanıtlar Shang hanedanlığı sırasında insan kurban etmenin büyük ölçekte uygulandığını göstermektedir. Amaç iki yönlüydü: Siyasi kontrol ve dini iletişim. Uzmanlar, Shang hanedanlığında uygulanan üç tür insan kurban etme ritüeli olduğuna inanıyor. Çukur kurbanlarında genç erkekler kurban edilirdi. Bunların vücutları parçalanır ve kişisel eşyaları olmadan gömülürlerdi. Temel kurbanlarında çocuklar ve bebekler kullanılırdı. Arkeolojik kanıtlar, bu kurbanların şiddete uğrayarak öldürüldüklerini ve mülkleri olmadan gömüldüklerini göstermektedir. Sonuncu grupta ise kurban edilen genç kızlar vardı. İlk ikisinden farklı olarak, onlar standart gömülme pozisyonunda gömülmüşler ve bedenlerine zarar verilmemiştir.
#5 Keltler
Keltler, insan kurban etmeyi dini törenlerinin bir parçası olarak gerçekleştirdiler ve bunu kanıtlayacak epey veri var. Romalı ve Yunan tarihçilerinin yazılı eserleri, ortaçağda yazılı İrlanda metinleri ve son arkeolojik kanıtlar bunun doğruluğunu göstermektedir. Örneğin, Yunan bir coğrafyacı ve filozof olan Strabon, Coğrafya adlı kitabında insan kurban etmeyi bir Kelt ritüeli olarak gösterir. “Onlar [Keltler] kurban etmek üzere kutsanmış bir adamı arkasından kılıçla vurur ve ölüm-spazmlarına dayanarak kehanette bulunurlar ve Druidler orada olmadan tören gerçekleşmez. ”Dahası, hasır adamdan (bunun filmini izlemişsinizdir) Keltlerin bunu kurban töreni için nasıl kullandığını aktarılmıştır. “Saman ve odundan büyük bir insan biçimi inşa ederler ve sığırları, her türlü vahşi hayvanı ve insanı bunun içine atarlardı.” Pek çok akademisyen, Strabon’un aktardıklarının ve diğer Yunan ve Roma tarihçilerinin söylediklerinin doğruluğuna kuşkuyla bakıyor, çünkü onların çalışmaları politik propagandayla doluydu. Bununla birlikte, Lindow bataklığında bir erkek vücudunun keşfi, Keltlerin bir dereceye kadar insan kurban ettiklerini kanıtladı. Lindow adamının “boğulduğu, kafasına vurulduğu ve boğazının hızlı bir şekilde kesildiği, sonra bataklığa atıldığı” söylenmektedir.
#6 Hawaililer
Antik Hawaililer, insanları kurban ederek savaş ve savunma tanrısı Ku’nun lütfunu kazanabileceklerine ve savaşlarında zafere ulaşabileceklerine inanıyorlardı. Kurban törenleri, Heiau denilen tapınaklarda yapılırdı. Bu törenlerde diğer kabilelerin şefleri kullanılır, “tahta raflar üzerinde baş aşağı olacak şekilde asılırlardı.” Rahip, kurbandan toplanan terle sıvanır ve kutsanırdı. Daha sonra kurban etleri yumuşayana kadar defalarca dövülürdü. Sonunda, iç organları çıkarılırdı ama tören bitmezdi. Organlar çıkarıldıktan sonra ceset rahip ve kabilenin şefi tarafından “çiğ ya da pişmiş” olarak yenirdi.
#7 Aztekler
Aztek toplumu, güneşin ölmesini engellemek için insan kurban ederdi. Aztekler, insan kanında “kutsal yaşam gücü” olduğuna ve güneş tanrısı Huitzilopochtli’nin besine ve yatışmaya ihtiyaç duyduğuna inanıyordu. Aztekler, hem gönüllüleri hem de savaş sırasında yakalanan diğer kabilelerin üyelerini acımasız ve vahşi biçimde kurban ettiler. Bir tür ritüelde, kurbanların tapınağın merdivenlerinden yukarı çıkması gerekiyordu. Zirveye ulaştıklarında, bir rahip boğazlarından karınlarına doğru onları keserek gövdelerini açıyordu. Rahip daha sonra yürekleri tanrılara sunuyor, bedenler ise tapınağın dibinde parçalanıyordu. Bu kurban törenlerinin kapsamı ile ilgili tahminler, az sayıda tarafsız kaynak olması nedeniyle hayli tartışmalıdır.
#8 Mezopotamyalılar
Mezopotamyalılar, kraliyet ve seçkin ailelerin gömülme ritüellerinin bir parçası olarak insan kurban ettiler. Saray görevlileri, savaşçılar ve hizmetçiler efendilerinin sonraki yaşamlarına eşlik etmeleri amacıyla kurban edildi. Bu kimseler öldürüldükten sonra vücutları sistematik ve dekoratif bir düzen içine konuldu. Savaşçıların silahları yanlarında olurdu, hizmetçiler ise başlıklarla süslenirdi. Uzmanlar, uzun yıllar boyunca bu kurbanların zehirle öldürüldüğüne inanıyordu. Ancak, yeni incelemeler, ölümlerinin çok daha acımasız olduklarını gösteriyor – kafalarına bir mızrak saplanıyordu.
#9 Mısırlılar
Birçok Mısırbilimci, eski Mısırlıların insan kurban ettiğini düşünüyor. Buna katılmayan bazı uzmanlar olsa da, Abydos’ta bulunan kurban mezarları, eski Mısırlıların en azından bir tür ritüel olarak tutukluların kurban ettiklerini kanıtlıyor. Buradaki buluntular firavunların veya diğer önemli kişilerin hizmetkarlarının öteki dünyada onlara hizmet etmek üzere öldürüldüğünü ortaya çıkarıyor. Ünlü Mısırbilimci George Reisener, Kral Djer ve Kral Aha’nın mezarlarının, araç-gereçleriyle canlı gömülerek kurban edilen hizmetkarlarla dolu olduğunu ileri sürdü. Reisener ayrıca Kral Djer’in karısının da canlı gömüldüğünü öne sürdü. Ancak, bu hizmetçi kurbanları aşamalı olarak sonlandı ve yerlerini sembolik insan figürleri aldı.
#10 İnkalar
İnkalar, insan özellikle de çocuk kurban etmeye doğal felaketleri önlemenin bir yolu olarak başvurdular. İnka İmparatorluğu volkanik patlamalar, depremler ve seller de dahil olmak üzere birçok doğal felaketle boğuşuyordu. İnkalar, bu doğal felaketlerin tanrılar tarafından kontrol edildiğine ve onların lütfunun fedakarlık yoluyla kazanılması gerektiğine inanıyordu. Kurbanlarının pek çoğu mahkumlar olsa da, fiziksel olarak sağlıklı çocuklar da İnkalar’ın sunabileceği en yüksek fedakarlık olduğu inancıyla ritüel olarak öldürülmüştür. İnkalar, kurban edilen çocukların daha iyi ve mutlu bir yerde yaşayabilecekleri sonraki bir yaşamın olduğuna inanıyorlardı. Buna ek olarak, kurbanlarına çoğunlukla öldürmeden önce çok iyi muamele ettiler – onları çok iyi beslediler, onurlarına birer şölen düzenlediler ve hatta İmparatorla buluşturdular.
Bu yazı toptenz.net’ten derlenmiştir.