Futbol, militarist darbeler, gelir eşitsizliği, bir karşı duruş olarak neşe, kenar mahallelerin yoksulluğunu örtecekmiş gibi yağ tenekelerinden saksılar, kısıtlanan özgürlükler, ölümler ve kayıplar arasında üçüncü dünya ülkeleri hep birbirine benzer.
Anadolu Pop/Rock akımı ile benzerlikler bulacağınız Tropicália hareketi, Brezilya’nın en karanlık yıllarında insanlara umudu nasıl geri getirdi? Bunun yanıtını birlikte arayalım. Buyursunlar.
******
1960’ların sonlarında, bir grup cesur ve kural tanımaz sanatçı Brezilya müziğini kökten değiştirdi—ve baskıcı askeri rejimi titretti.
Siyah ve ördek yeşili plastik kıyafetler içinde, elektrik kabloları ile timsah dişinden oluşan ve boğazı saran kolyeleriyle Caetano Veloso, International de Canção Festivaline -kültürel değişimi teşvik etmek için düzenlenen henüz bir yıllık özgün şarkı yarışması- hazır gözüküyordu. Tarih 15 Eylül 1968’i gösterirken, şarkıcı ile arkasındaki grup Os Muantes—yeryüzüne az önce düşmüş gibi gözüküyor ve aynı tuhaflıkta müzik yapıyorlardı—yaygaracı bir öğrenci kalabalığının önünde performanslarını sergileyeceklerdi. “É Proibido Proibir” (“Yasaklamak Yasaklandı”) şarkısı hiç de alışılageldik bir şarkı değildi. Aynı yılın başlarında Paris’te başlayan sol isyandan esinlenen popüler kültüre ait tepki, ahengi olmayan bir gürültü ile başladı ve Veloso bir taraftan kalçasını kışkırtıcı biçimde sallarken diğer taraftan gözlerini tutucu öğrenci kitlesinin üzerine dikti. 1997 yılında yazdığı Tropikal Gerçek adlı anı kitabında o günden şöyle bahsediyor: “Nefret…seyircilerin yüzündeki nefret hayal edebileceğimden çok daha fazla hiddetliydi.” Tuhaf yeni şarkı başlayınca, kalabalık gruba sırtını döndü.
Veloso’un yakın arkadaşı Gilberto Gil daha önce yuhalanmış ve Jimi Hendrix kokan yeni teklisi “Questão de Ordem” (“Gündem Konuları”) nedeniyle derhal diskalifiye edilmişti, yine de Veloso, festival, dinleyici kitlesi ve Brazilya’nın bizzat kendi geleceğini protesto etmek için onu sahneye çıkardı. Tam bu anın canlı kaydı olan “Ambiente De Festival,”de duyabileceğiniz gibi, performansları herhangi bir punk teklisi gibi ham, dinleyicinin uğultusu ise dehşetengizdi. Veloso kalabalığa hakaretler savurdu: “Peki, madem siz gücü ele geçirmek istediğini söyleyen gençlersiniz. Politikada da müzikteki gibiyseniz, hapı yuttuk demektir. Beni Gil ile birlikte diskalifiye edin. Zaten yanmışız madem. Beni Gil ile birlikte diskalifiye edin. Seçici kurul çok tatlı ama maalesef işlerinde yetkin değiller. Tanrı firar etti!”
Müzisyenler bardak, meyve, yumurta ve hatta tahta parçası yağmuruna tutuldu. Sahneyi bağırışlar içinde terk ederken, o gece başka hangi güçlerin tahtının sallandığını merak ettiler.
Tropicália, Hélio Oiticica’nun aynı isimdeki 1967 enstalasyonu (izleyicilerin sadece bir televizyon seti ile yüz yüze gelmek için tropikal patikayı yürümeleri gerekiyordu)’ndan kurucularının hareketi toprağa gömdükleri canlı TV şovunun ilk programına kadar sadece bir yıl hüküm sürebilmiş bir hareketti. Fakat Tropicália’nın etkisi muazzam oldu. Veloso, Gil, Os Mutantes, vokalist Gal Costa, şarkı yazarı-besteci Tom Zé, bossa nova şarkıcısı Nara Leão, Brezilyalı-pop müzik sanatçısı Jorge Ben, aranjör Rogério Duprat, görsel sanatçılar, deneysel şairler, oyun yazarları ve yönetmenler ile birlikte bir kolektif oluşturdular ve bu saydığımız yaratıcı ekip, tam da o esnada askeri cunta ülkedeki demokrasi ve ifade özgürlüğünün somağını sıkarken, Brezilya kültürüne çağ atlattılar. Tropicália sadece bir elin parmakları kadar albüm üretti, ancak yaptıkları Música Popular Brasileira (MPB)’ı Brezilya ve tüm dünyanın gelecek nesilleri için dönüştürmeye devam etti. Yazar Christopher Dunn’ın Zulüm Bahçesi isimli hareket üzerine yazdığı 2001 tarihli kitapta değindiği gibi, bu “karşı kültür deneyi ile ciddi politik baskının eş zamanlı olduğu, heyecan verici bir dönemdi.”
60’lar Brezilya için endişe verici zamanlardı ve Tropicalista’lar politik uç noktalar arasında istikrarsız bir denge yakalamışlardı. 1962’de, Brezilya Başkanı João Goulart göreve geldi ve bir seri reform ile ülkeyi sola kaydırmaya çalıştı. 1964 yılı 1 Nisanına kadar, CIA-destekli askeri darbe çoktan onun yönetimini devirmiş ve ülkeyi oldukça sağ bir noktaya taşımıştı. Bu atmosferde, sanatçılar soldaki komünistler ile sağdaki giderek yasakçılaşan askeri rejim arasındaki daralmış hat üzerinde yürümek zorunda kaldılar.
Bir tarafta, öğrenci ve politikacılar yaptıkları sanat ve müziğin yeterince politik olmadığı, Brezilya müziği yerine Amerikan pop kültüre kucak açtığı gerekçesiyle onları protesto ediyor, diğer taraf ise onları yeterince milliyetçi olmamakla suçluyordu. Bob Dylan, Jean-Luc Godard, Pink Floyd, Luis Buñuel’in çarpıcı işlerini özümseyerek—Fransa’daki ayaklanmalar ve A.B.D.’deki Siyah Gücü hareketinin yükselişini de dahil etmek lazım—Tropicalista’lar on yıllık sürenin tüm karşı kültür eğilimlerini birbirine karıştırdı ve kendi miraslarının meyvesini vermesi için yeniden düzenledi. Os Mutantes’in 1968 ritualistik rock şarkısı “Bat Macumba” kollektif’in ilgilendikleri meseleleri kısa ve öz olarak içermektedir: Veloso ve Gil tarafından yazılmış şarkı, Bahian dini kültleri olan macumba and candomblé ‘nin yanı sıra Yarasa Adam’ı da çağrıştırmaktadır. Kağıt üzerinde bile, şarkı sözündeki somut şiirsel kökler kendini belli etmektedir.
“Kültürel yamyamlık fikri Tropicalista’lara dikilmiş bir takım elbise gibi uydu; “Biz Beatles ve Jimi Hendrix’i yalayıp yutuyorduk.” dedi sonraları Veloso. “Biz, hem kendimizi güçlendirmek hem de özgünlüğümüzü doğrulamak için dünyanın diline katkı sunmak istedik.” 20. yüzyıl Brezilya müziği menşeinde, Tropicália, seleflerinin daha önce yaptıklarının benzeri ile dünya seslerini birbirine karıştırdı: Samba, Arjantin tangoları ve Amerikan dört tempolu danslarını içeriyordu; bossa nova Batı Kıyısı jazz’ını ortaya çıkardı; ve Jovem Guarda Amerikan rock’n’roll’unun sesi oldu. Tropicalista’lar 60’ların psikedelik müziğini özümsedi ve sürekli değişen imgelemleri renkli film yıldızı Carmen Miranda ve Carnival’ın sarhoş baterisine olan sevgileri adına üretim yapmak ve hepsini aslında João Gilberto’nun bossa nova’sına zemin hazırlamak için bir araya getirdiler.
Hareket, cuntanın baskıcı gölgesi altında kök salmaya devam etti. Naomi Klein’ın Şok Doktirini devrik Cumhurbaşkanı Goulart’ı “toprağın yeniden bölüşümü, daha yüksek ücret ve yabancı çok ulusluların karlarının belli bir yüzdesinin Brezilya ekonomisine geri yatırılmasını gerektiren cüretkar bir plana(Bu üç başlık, zengin ve yoksul arasındaki uçurumu kapatma amacı taşıyordu.) kendini adamış, ekonomik anlamda bir yurtsever olarak” tanımlıyor. Bu plan, liberalleşme, hiper-enflasyon, özelleştirme ve ülkenin doğal kaynaklarının çok uluslu şirketlere peşkeş çekilmesinin çığırtkanlığını yapan ve ek olarak tüm sosyal programlarda kesinti öngören Amerikan hükümeti ve ekonomist Milton Friedman’ın enflasyon teorileri ile anlaşmazlık içeriyordu.
60’ların ortalarından 90’lara kadar tüm Güney Konisi (Ç.N: Güney Amerika’nın Brezilya, Paraguay, Arjantin ve Uruguay ülkelerini içeren kısmı) Şili’de General Augusto Pinochet, Arjantin’de Jorge Videla, ve Brezilya’da Başkan Artur da Costa’nın zalim, CIA-onaylı, şirket-destekli, A.B.D. dostu rejimler, kontrolleri oldukça sıkı tutuyordu ve Friedman’ın kaotik teorileri acımasızca uygulanmaya devam ediyordu. Bunun sonucu olarak, Güney Amerika’da bu tedbirlere karşı çıkan yüz binlerce sendika lideri, akademisyen ve öğrenci ya öldürüldü ya da “kaybedildi.’’
Fakat Klein’e göre, Başkan Costa e Silva cezalandırıcı önlemleri yarıda bırakan uygulamalarla neredeyse taktiksel bir hata yapıyordu: “ Zulmün açık kanıtı yoktu, hiç toplu gözaltı olmamıştı… Cunta, sınırlı basın özgürlüğü, toplanma ve gösteri özgürlüğü gibi bazı demokrasi kalıntılarını korumuştu. 1968’e kadar cunta karşıtı yürüyüşler sokaklara yayılmıştı ve bu yüzden, rejim ciddi bir tehlike altındaydı.”
Rio de Janeiro sokaklarından bir manzara , 1969. Photo by J. Messerschmid
Önceleri, askeri önlemler, Tropicália’yı doğrudan etkilememişti.—Hareketin doğasında olan oyunbazlık, sanatçıların paçasını sansürden sıyırmalarına ve gidişatla ilgili kurnazca yorumlarının devamına imkan tanıdı. Tropicália’nın ince zekası en iyi şekilde Tom Zé’nin “İlmihal, Diş Macunu ve Ben” isimli şarkısı ile özetlenebilir. (Orta-sınıf Brezilya’sının kafasında, yeni yeni aşılanan tüketici kapitalizm, Katoliklikle yer değiştirmişti.) Benzer şekilde, an early Veloso love song (“bir erken dönem Veloso aşk şarkısı”) ‘ta Esso benzin istasyonu tabelasının parıltısı ayın yerini alır, bu Amerikan çok uluslu petrol devini kucaklıyor gibi görünmekle birlikte darbe sonrasında artan tüketimle geri dönülmez şekilde değişen tabiata da göz kırpmaktadır.
Ve sonra Os Mutantes’ in “Panis Et Circencis” (“Ekmek ve Sirkler”)’i. Bu, grubun hem baş döndüren çıkış şarkısıydı hem de Veloso, Gil, Costa, ve Zé tarafından yayınlanmış çığır açan Tropicália derleme albümünün altbaşlığı oldu ve grubun manifestosu görevini gördü. “Panis” sözcüğü, Romanyalı şair Juvenal’ın kitle kültürünü baskılama yöntemlerinden söz eden bir şiirinden alınmıştı (üç dakikalık bir pop şarkısı için mükemmel). Portekizce bilmiyor olsanız bile zafer kazanmış bir tören borusu ve rüya gibi bir pop vokalin tüy gibi psikedelik bombaya dönüştüğü büyüleyici bir müzik şekerlemesidir. Ortalarda, şarkı aniden sanki film projektörde takılıvermiş gibi kalır ve sonra kaotik çatal bıçak sesleri, somut gürültünün müziği ve Strauss’un “The Blue Danube Waltz.”i ile biter. Fakat bütün bu curcunanın altında Rita Lee’nin darbe sırasında burjuva sınıfının kayıtsızlığına yönelik dikkat çekici eleştirisi yatmaktadır: “Ben şarkıyı söylemeyi denedim/ Benim bol ışıklı şarkımı… fakat yemek salonundakiler doğmak ve ölmekle meşguldüler.”
Tropicalista’ların tuhaf mizahının orta yerinde bile, şiddetin yerel rüzgarları, onların şarkı sözlerinin içine sızmaya başladı. Gil’in şarap ve kan lekesini işlediği “Miserere Nóbis” şarkısı, silah ve top sesleri ile sonlanır. Tatlı bir sese sahip olan bossa nova şakıcısı Gal Costa (sonra çağdaş bir MPB süperstarı oldu.), “Divino Maravilhoso” şarkısında yerdeki kana dikkat çekmek için daha vahşi ve daha psikedelikleşerek uyarı amaçlı böğürürcesine bağırır. (1969 albümü Gal , Barbra Streisand’ın Boredoms ile yaptığı kayda eş değerdir ve hala Tropicália’nın en okkalı kayıtlarından biri olarak anılmaktadır.)
Caetano Veloso, Gilberto Gil, Gal Costa’nın başını çektiği ve Tropicália hareketini tanımlayan 1968 albüm kapağı.
1968 senesi bitmek bilmiyor ve Brezilya’daki durum gittikçe kötüleşiyordu. Fabrika grevleri ve öğrenci yürüyüşleri sıklaştı ve balta girmemiş ormanlarda gerilla grupları oluşmaya başladı. Veloso, Gil, ve diğer Brezilya’lı şarkıcılar, aktörler, ve yazarlar Rio’da düzenlenen ve polisin orantısız şiddetiyle sonlanan Passeata dos cem mil (Yüz Binler Yürüyüşü)’e katıldı. Askeriye kontrolü sıkı tutmaya çalıştıkça, iklim giderek endişe verici bir hal aldı. Ölüm mangaları sokaklarda fırsat kollamaya başladı. 1985’te basılan ve diktatörlüğün işkence kaydı sayılan Brezilya: Nunca Mais raporuna göre, Ford ve Generel Motors da dahil, çeşitli çok uluslu şirketlerin desteğiyle kendi sadizmlerini yeniden kazanan kanun dışı polis güçleri peydah oldu. Aralığa kadar, Başkan Silva Milli Meclisi’n kepenklerini indiren, medya üzerindeki sansürü artıran ve haksız yargılamayı yasaklayan kanunu gecici olarak yürürlükten kaldıran AI-5’i yasallaştırdı. “Askeri güçler ya Brezilyalı popüler müzik sanatçılarını görmezden geldi ya da Brezilya kültürünün uluslar arası temsilcileri olarak onları yere göğe sığdıramadı.” diye yazdı Dunn. Fakat zaman geçtikçe, Tropicalista’lar otoritenin dikkatini çekmeye başladı ki bu hiç istedikleri bir şey değildi. Veloso, Dunn’a şöyle anlatıyor: “Askeriye bizimle ne yapacağını bilmiyordu—bir politik hareket olup olmadığımızı bile anlamamışlardı—fakat bizi anarşik buldular ve oldukça kuşkulandılar.” Tropicalista’lar ve onların kural tanımazlığı rejim için herhangi bir protest şarkıdan çok daha tehlikeliydi.
AI-5 etkisini göstermeye başladıktan iki hafta sonra, polis onu ve Gil’i tutuklamak için Veloso’nun evine gitti. İki şarkıcı, iki aylık tutukluluğa mahkum edildi ve tek kişilik hücrelere kondu. Veloso, bu süre zarfında neredeyse çıldırmak üzere olduğunu bugün gibi anımsıyor—ne sorgulandı ne de herhangi bir şeyle suçlandı, bunun yerine hayatının yeniden normale dönüp dönmeyeceği belirsizdi ve kötü bir uyuşturucu tribine benzettiği günahlarının kefaretini ödemeye terk edilmişti.
Veloso, kendilerinin diktatörlükle nerede çatıştığını, cezasının sonlarına doğru ancak öğrenebildi. International de Canção Festivalindeki isyankar tavırlarından hemen sonra diskalifiye edilen Veloso, Gil ve Os Mutantes, Rio’da Oiticica tarafından tasarlanan pankartın önünde bir konser verdi. Ölüm mangalarının ilk kurbanlarından olan teneke mahallesi çete lideri Cara de Cavalo’nun bedeninin resmedildiği pankartta,“Seja marginal, seja heroi” (“Suçlu ol, kahraman ol”) yazıyordu. Sonraki haftalarda, Veloso’nun kendisinden “diktatörlüğü savunan bir faşist hizipçi,” olarak bahsettiği, radyocu ve televizyoncu Randal Juliano tarafından, bu performans farklı taraflara çekilmişti. Juliano gecenin detaylarına yenilerini eklemiş ve Tropicalista’ların bayrak ve milli marşa hakaret ettiği iftirasını atarak öfke fitilini ateşlemişti. Juliano, örnek olsunlar diye onları cezalandırılmaları gerektiğini askeri cuntadan rica etmiş ve bu istek hemen karşılık bulmuştu.
En nihayetinde, Veloso ve Gil olaysız bir şekilde salıverildi, fakat kamuya açık yerlerde konser vermeleri yasaklandı.(Çok daha kötü bir akıbete uğrayan Viktor Jara, Şili’de işkence görüp öldürüldü ve bedeni sokağa atıldı.) Konser veremeyen ikili—ülkeden çıkış parasını toplamak için verdikleri konser hariç—Brezilya’dan sürgün edildi ve sonraki dört sene boyunca Londra’da ikamet etti. İkili, orada yaşarken İngilizce albümler kaydetti, fakat İngiliz rock’ından faydalanıp Karaipli göçmenlerden devşirdikleri reggae’nin onlara kattığı yeni soluğa rağmen, daha önceki işlerinin parlak ve hayat dolu sesi bariz bir şekilde kısılmıştı.
1972’nin Ocak ayında, askeri yönetim tarafından artık bir tehdit olarak algılanmayan ikilinin vatanlarına geri dönmesine izin verildi ve hayranları tarafından adeta göklere çıkartılarak karşılandılar. Fakat diğer Tropicalista’lar gibi onlar da bu çığır açan müzikten çok ileriye gitmişlerdi. Os Mutantes grubunun kadın lideri Rita Lee, başarılı bir solo kariyer elde etmiş, ve grubun kalan üyeleri karmaşık progresif rock hareketlerini derinlemesine araştırmaya koyulmuşken, Gal Costa kolektifin en bilinen yıldızı olmuştu. Huysuz Tom Zé ise, zaman zaman samba ritimlerini parçalayıp zımparaladığı ve deyim yerindeyse kaşınan, aksi ve nevi şahsına münhasır müziğini yapmaya devam etti.
Ülkede yükselen milliyetçiliğin tavan yaptığı bu dönem (1970’de Pelé’nin kaptanlığında milli takımın üçüncü kez Dünya Kupasını kazanması sayesinde), sanatçılar için oldukça can sıkıcı zamanlardı. İşkence, sürgün, sansür ve cinayetler açık sözlülük içeren en ufak bir hareketi bastırdığı için Tropicália sonrası yıllar “vazio cultural” ( hükümsüz kültür) ya da “ boğularak ölme” hali almıştı. Ve Tropicalista’lar Brezilya’da çok sevilen yıldızlara dönüşüp A.B.D.’de bile alkışlara nail olsalar da, Başkan Dilma Rousseff’ın son meclis soruşturması ve 2016 Yaz Olimpik Oyunları felaketi, freni boşalmış çöküşün ve zenginle yoksul arasındaki korkunç eşitsizliğin bugüne kadar ülkeyi nasıl yiyip bitirdiğini ortaya koymaktadır.
Fakat kendi ani uyanışında bile Tropicália’nın sesi yankılanmaya devam etti. Yeni bir Brezilyalı nesli türedi ve rockçı Raul Seixas’tan komün hippileri Os Novos Baianos ve Secos & Molhados’a kadar maceracı bir MPB yarattılar. Ve David Byrne, Tom Zé’nin müziğini 1990’da (ve Os Mutantes’inkini 1999’da) derleyip yeniden yayınladığında, Beck’ten Nelly Furtado’ya kadar pek çok farklı sanatçıyla birlikte alternatif ve indie müzisyenlerden oluşan yeni bir jenerasyonu başlatmış oldu. En son, São Paulo’nun “samba sujo” su Elza Soares’ın 2016 uzun çaları A Mulher Do Fim Do Mundo (The Woman at the End of the World) ile dikkatleri üzerine çekti—ve bu Passo Torto, Thiago França, and Metá Metá esintileri taşıyan çalışma Tropicália’nın mutasyona uğramış ruhunun hala yaşadığını göstermektedir.
Bu genç sanatçılar tarafından ortaya konan sanatsal deney belki diktatörlüğü yenemedi ama ülkenin en karanlık yıllarına umut ve ışık getirdi. Veloso’nun dediği gibi, o ve arkadaşları Brezilya’yı Amerikan İmparatorluğunun gölgesinden çekip dünya üzerinde hak ettiği yere çıkarmak için büyük çaba sarf ettiler: “Tropicalismo kendi varlığını iki nosyonun üzerine yansıtmak istedi: bir, Amerikan pop’u ve kitle kültürü tarafından sağlanan özgürleştirici Batı girişimcililiği…ve iki, yurt içi ve dışında baskın grupların dar ilgi alanlarına verilen imtiyazlarla ortaya konan korkunç aşağılamanın geldiği boyut” Yaklaşık 50 yıl sonra bile, Tropicalista’ların bir sihirbaz gibi el çabukluğu ile ortaya çıkarttıkları müziğin titreşimli sesi ve önlenemez ruhu, hala dışarıda bir yerlerde ve harekete geçirilmeye hazır.