Park görevlilerinden birine göre Sea World’deki orcalar yılda 365 gün, günde 8 performans sergiliyor. Kasatka günün son gösterisi sırasında saldırdı. Performanslar bir çok numaradan meydana gelen, koreografisi özenle yapılmış etkinlikler. Her biri son derece kompleks ve cesaret gerektiren numaralar. Bu gösteriler beceri, sabır, emek ve haftalar boyu pratik yapılmasını gerektiriyor. Orcalar hem performans sergiliyor hem de eğlendiriyorlar, kelimenin her anlamıyla.
Bu türden göz kamaştırıcı zoolojik girişimlere çok büyük paralar yatırılıyor. Turist çeken yerler bunlar. Çevrelerinde oteller, restaurantlar, lunaparklar, ticari merkezler ve özel etkinlikler bulunuyor. Öğrenciler için cazibe merkezleri. Hayvan gösterileri ve performansları bulunuyor. Aynı şekilde büyük çaplı üretimler, akademi kaynaklı araştırma çalışmaları yapılıyor. Gerçekte, egzotik hayvanlar küresel anlamda multi milyar dolarlık bir endüstri. Örneğin Rus hükümeti tutsak orca ticaretine geri döndü. Burada şaşırtıcı olan bir şey yok, çünkü tek bir orca bile 1 milyon dolar değerinde. Hayvan korumacılık büyük bir yatırım.
Ancak bu hayvanat bahçelerinde ve akvaryumlarda; üretimden ve kârdan, performans sergileyen hayvanlardan, gösteriden ve gözleri büyülenmiş seyircilerden çok daha fazlası yaşanıyor. Çünkü Kasatka’nın o gün yaptığı şey istisnai bir olay değildi. Kasatka’nın dahil olduğu üçüncü şiddet eylemiydi. 1999 yılında gösteri sırasında Kasatka aynı eğitimciyi ısırmaya kalkmıştı. Eğitimci havuzdan hemen çıktı, ama zar zor kurtardı paçasını. Bu olaydan sonra Kasatka park görevlilerinden birinin söylediği gibi, ”davranış modifikasyonları ve ekstra eğitim amacıyla” geri gönderildi- 1993 yılında gene buna benzer bir ısırma girişimi olmuştu. Aslında, 2 sene önce, Kasatka’nın babası olan ve Kanada’daki Sealand of the Pacific’te performans sergileyen bir diğer orca gösteri sırasında eğitmenini öldürmüştü. Zoolojik kuruluşlarda çoğu insanın sandığından daha fazla direniş var.
Direniş davranışları arasında en çok dikkati çekenler, şiddet içerikli olanlar: kollar koparılıyor. Etler yırtılıyor. Kemikler parçalanıyor. İnsanlar öldürülüyor. En ünlü olay 2002 yılında Las Vegas’ta “Siegfried ve Roy Gösterisi” sırasında yaşandı. Altı yaşında bir kaplan olan Montecore rutin gösterisi sırasında yere uzanmayı reddetti ve eğitimcisi onu dürtüklemeye devam edince beyaz kaplan eğitimcisinin kollarına saldırdı. Mikrofonla kafasına defalarca vurulunca Montecore bu sefer eğitimcisini boynundan yakaladı. Eğitimci çok zor kurtuldu. Diğerleri o kadar şanslı değildi.
Montecore ve “eğitimcisi” Roy Horn
Mesela 1876 yılında bir fil yavrusu olan Babe Hindistan’da doğdu. Babe yaşamına bir Amerikan sirkinde performans sergileyerek başladı. Ama eğitimcilerden birini ezerek öldürdükten sonra Toledo, Ohio’da bir hayvanat bahçesine satıldı. Üç yıl sonra Babe bir başka eğiticisini daha öldürdü. Babe öylesine direnişçiydi ki mezar taşına “ Bir Katil ve Suçluya dönüşen Hayvan geçirdiği felç sonrası idam edildi” yazıldı. Aslında 1991 yılında yayınlanan Amerikan Zoolojik Parklar ve Akvaryumlar Birliği raporuna göre; sadece Kuzey Amerika’da son 20 sene içinde 18 eğitimci filler tarafından öldürüldü, böylece bütün iş dalları arasında en fazla cinayet oranına onlar sahip oldu.
Babe
Bir diğer dikkat çekici direniş biçimi ise kaçış. 1922 yılında Toledo hayvanat bahçesinden bir maymun kaçmaya çalıştı. Görünüşe göre maymun hayvanat bahçesine satılmadan önce bir vodvil gösterisinde bisiklet sürüyordu. Kaçış sırasında maymun, bakıcısı ve onun silahlı adamlarıyla karşı karşıya kaldı. Ellerindeki sopa ve çubuklarla maymunu dövüp hırpaladıktan sonra bakıcısı hayvanı başından vurmaya karar verdi; çünkü bu maymunun 3. kaçış denemesiydi. Toledo hayvanat bahçesinin ilk günlerinde firar olayları sık yaşandığı için bir dizi resimli materyal basılmıştı. Her resimde farklı hayvanların sokaklarda koşuşturduğu, Walbridge’de büyük bir huzursuzluk yarattığı görülüyordu. Beklenenin aksine zaman da yaşanan gelişmeler de bu tür eylemleri azaltmadı.
2003 yılında Boston’daki Franklin Parkı Hayvanat Bahçesi’ndeki gorillerden biri olan Küçük Joe 2 aylık bir süre içinde ait bulunduğu sergi alanından 2 kez kaçtı. 15 X 15 metrelik elektrikli çitlere rağmen yetkililer Küçük Joe’nun nasıl kaçabildiğini bir türlü anlayamadı. Bir yıl sonra Dallas hayvanat bahçesinde Jabari isimli goril hayvanat bahçesi yöneticisine göre ülkedeki en iyi hayvanat bahçesinden kaçtı. 1997 yılında Los Angeles hayvanat bahçesinde bir ay içerisinde 12 hayvan- bir goril, bir kar leoparı, bir howler maymunu, 4 örümcek maymunu, 5 colobus maymunu- sergi alanından kaçarak dağıldılar. Bazen bu hayvanlar daha ileri de gidebilir. 1960 yılında Cyril adında bir fok, Londra-Ontario’da bulunan Londra Hayvanat bahçesinden kaçtı. 14 gün boyunca yüzüp 400 milden fazla uzaklara seyahat eden Cyril, Thames nehrinden, St.Claire gölünden, Erie gölünden ve Maumee nehrinden geçti. Sonunda Ohio’da yakalandı.
Küçük Joe
Ancak en yaygın direniş biçimleri, metodları açısından pek de dikkat çekmeyenlerden oluşuyor. Meselâ; bir şey yapmayı reddeden çitalar. Emirleri görmezden gelen kaplanlar. Bilmiyormuş numarası yapan filler. Yeni görevleri reddeden orcalar. Araç gereçleri kırıp döken goriller. Dışkılarını ziyaretçilere fırlatan şempanzeler (hayvanat bahçesi yetkililerinin deyişiyle “ skatolojik –gübresel-mizah” yapan şempanzeler). Bir araştırmacı Los Angeles Hayvanat Bahçesindeki maymunların uzak mesafelerden ziyaretçileri toprak parçalarıyla vurma konusundaki becerilerinden söz ediyor. Bir de sûni dölleme yoluyla “üretilen” ilk şempanze olan Stuffie var. 1987’de kaçmaya çalışırken vurularak öldürülen Stuffie, Toledo Hayvanat Bahçesi’nde ağzında sürekli süt tutmasıyla ünlüydü; Stuffie saatler boyu sabırla bekliyor ve eğitimcileri yanına geldiğinde ağzındaki sütü suratlarına tükürüyordu.
Zoolojik kuruluşlar her zaman bu direnişin farkındaydı. Gerçekten de, eğer bir bakıcı ya da eğitimci bu tür canlılardan yeterli, uygun, zamanında ve kâr getirecek bir işgücü elde etmeyi istiyorsa her zaman için bir dereceye kadar bir pazarlık söz konusudur. Son Kasatka saldırısından sonra bir balina araştırmacısı “orcalar içinde bulundukları durumdan memnun değil” diyerek durumu kabul etmişti. “Bazı sabahlar orcalar diğerleri kadar gösteri yapma arzusu olmadan uyanıyor”. “Eğer eğitimci, hayvanın iyi bir gününde olmadığını anlamazsa o zaman kaçınılmaz olarak bu yaşanıyor”. Direniş, görevlerin yavaşlatılması-azaltılması ya da bir günlük izin anlamına gelebilir. Kasatka içinse durum şuydu: ertesi gün gene çalışmaya yollandı, ama eğitimcilerin dahil olduğu bütün rutin gösteriler kesildi. Böyle yapılmasaydı daha kötü bir sonuç olabilirdi.
Babe için daha fazla dayak ve dişlerinin kesilmesi gibi bir sonucu oldu: silahlı korumalar, daha fazla zincir, ve daha iyi korunan bir kapalı bölme anlamına geliyordu. Küçük Joe için kaçışlarının sonucunda 3 katlı cam duvarların olduğu yeni bir hücre, 24 saatlik video gözetimi geldi. Jabari için direnişi polis tarafından vurularak öldürmek anlamına geldi. Bir çok gösteri parkında şu anda uzman müdahale timleri var; bu timler silahlı. Aslında hem Babe hem de Küçük Joe’nun direniş eylemleri, ölüm cezasının kullanılıp kullanılmaması konusunda hayvanat bahçeleri yetkilileri arasında ciddi tartışmalara sebep oldu.
Jabari
1826 yılında Londra Exeter Hayvanat Bahçesi, Chunee adlı filden artık bezmişti. Chunee kapatıldığı son bölmeyi de parçalamış, kendisine verilen son emri duymazdan gelmiş, ve son bakıcısını öldürmüştü. Chunee bir idam mangası tarafından kurşuna dizilerek öldürüldü. Aynı şey Coney Island’daki Topsy’nin de başına geldi. Hiç bitmek bilmeyen “öfkesi”nden bezen, ayrıca kendisine yeni yaktığı sigarasını yiyecek olarak veren bir ziyaretçiyi de öldüren Topsy 1903 yılında Thomas Edison Laboratuarına satıldı. Topsy elektrik verilerek idam edildi, idam ânı filme çekildi.
Topsy’nin idam ânı… gerçek görüntüler.
San Diego Yaban Hayvanları Parkı’ndaki filler için direnişleri farklı bir sonuç ortaya koydu. 1993 yılında eğitimcilerde yaralanmalar ve ölümler artmaya başlayınca park (diğerlerini takip ederek) eğitim metodlarını değiştimeye kaar verdi. Fiziksel güç ve cezalandırma yerine sadece pozitif dayatma metodları kullanılacaktı. Ayrıca “korumalı bağlantı” sistemine geçildi. Ya bakıcılar hayvanlarla aralarındaki sabit bariyer sayesinde sürekli korunacaktı ya da fillerin rahatça hareket etmelerini engelleyen aygıtlar kullanılacaktı.
Bir şeyler yapmayı reddeden hayvanlarsa hayvanat bahçeleri için en ciddi sorun olmaya devam ediyor. Unutmayın; bu kuruluşlar ziyaretçilerin gelmesinden büyük para kazanıyor, çalıların arkasında sessiz sessiz oturan bir maymunun eğlenceli olduğu söylenemez. Aslında ziyaretçilerle karşılaşan hayvanların neden anti sosyal davranışlar sergilediği ya da hâlsiz davrandığı konusunda hayvanat bahçeleri tarafından yaptırılan bir çok araştırma bulunuyor. Bu “davranış zengileştirici” çalışmaların nihai amacı direnişi kırmak ve verimi artırmak. Hayvanların performans sergilemesi gerekiyor zira. Kendilerine ait hayvan rolünü oynamaları lâzım. Coşkuyla hareket etmeleri lâzım. Hızla koşmaları, çabucak uçmaları, heyecanla yüzmeleri lâzım. Gürültüyle kükremeleri lâzım. Bu tür tepkileri elde etmek için kullanılan metodlar “doğal” gösterim alanlarının inşa edilmesinden oyuncak kullanımına, gizli mamalara, ilaç kullanılan deneylere dek uzanıyor. Ancak bu tekniklerin hiç biri başarıyı garantilemiyor. Örneğin 1980’lerde Busch Gardens uzun, pahalı ve dar yapılar inşa edip kullanıma soktu çitalar için. Çitaların hızla koşma yeteneklerini bu kapalı bölmelerde göstereceği düşünülüyordu, böylece çok seyirci ve çok para elde edilecekti. Ama çitalar bu bölmeleri kullanmayı reddetti.
Son yaşanan Sea World saldırısına cevap olarak gösteri parkı kendini koruma moduna geçti. Sürekli olarak iki şey söyleniyordu: öncelikle hayvanların özerk olarak yaşamaktansa hayvanat bahçelerinde yaşamalarının daha iyi olduğu söylendi. İkinci olarak, hayvanların halkı aslında eğittiği söylendi. Her iki argüman da gerçek sorunu ortaya çıkarmaktan uzaktı: Kasatka’nın eylemlerinin sebepleri. İster esaret altında doğsunlar isterse doğmasınlar, bu hayvanlar gene de “vahşi”ler, bu yüzden söz dinlemez tavırlar ve hiç sebepsiz bir takım davranışlar sergilemeleri son derece normal. İlginç bir biçimde bu, HSUS’un yaklaşımıyla aynı. Tepeden aşağı bakan bir bakış.
Dünyayı Kasatka’nın perspektifinden görebilmek için üç gerçeğin göz önüne alınması gerekiyor. Öncelikle; orcaların “yaban ortamlarında” hiç sebepsiz yere insanlara saldırdığını gösteren kayıt altına alınmış bir vaka yok. Bu, kuruluşlarla ilgili bir sorun. İkinci olarak; Kasatka ve diğer performans sergileyen hayvanların bakıcılarına saldırdığı vakaların sayısı birden fazla. Hayvanat bahçeleri ve akvaryumlarda görülen direniş aslında hiçbir biçimde sıra dışı değil . Üçüncü olarak; zoolojik kuruluşların kâr ve işgücü elde etmek için bu hayvanlarla pazarlık etmesi gerekiyor. Gerçekten de performans sergileyen hayvanlar bir özne durumundalar, hayvanat bahçeleri her zaman ( en azından gizlice) bu gerçeği aslında onaylıyor. Bu yüzden bir dahakine bir orcanın bir insana saldırdığını duyduğunuzda sakın “ne olacak, ne de olsa hayvan” demeyin. Tam tersine, aşağıdan bakın: “Bu canlılar çalışmaya karşı direniyor ve arada sırada karşılarındakine bir iki yumruk sallayabiliyorlar” deyin.