Eğer etinize batan bir kıymık varsa ve o kıymığın çıkarılabilmesi için uzunca bir bekleyiş süreci gerekiyorsa size şarkı söyleyen biri bir anlığına da olsa ağrınızı unutturabilir.
Sanat umuttur ve “iyileşecek miyim?” diye doktorunun gözünün içine bakan hastaya doktorunun söyleyebileceği bir sözü olmasa da yaşamın sonsuzluğunu hatırlatacak bir nen’e güç aldığı, şiir, resim tiyatro, film üretilmiş bir sanat eserine ihtiyacı vardır. Tüm hayatımız bir iki damla gözyaşına evrilirken**** bizden öncekilere ve bizden sonrakilere bir şey söylemeye ihtiyaç duyduğumuzu da fark ederiz ya da bize bir şey söylemeye çalışanları duymaya. İlle de anlamlı mesajlı bir şey olması gerekmiyor. Boşluk öylesinelik de olabilir bu çaba. Çocukken köyünüzden geçen koyunların boyunlarına bağlı çan seslerini hatırlattığı için devlerin boyunlarına bağlanmış çan seslerinin yer aldığı bir görüntüyü sevmek gibi… Tıpkı bizi çocukluğumuzun ağacının iç suları ile harmanlayacak yeniden iç yaşantılarımızı, çocukluk kokularımızı duyumsatacak parçalanmış varoluşumuzu bütünleyecek şeylere ihtiyaç duyarız.
Ayrıca işlevsel tarafı da var sanatın. El yıkamasının önemini, birine bir müddet niçin sarılmaması gerektiğinin önemini anlatırken de etkileyici bir söyleyişe ihtiyaç duyarız.
Sanatçılar örnek çilekeşlerdir.* Tüm hayatı herkes için duyumsayan analiz eden, bilimsel bilginin sezgisini eş zamanlı taşıyan kişilerdir. Bir mayın tarlasına ilk önce kendini uzatıp güvenli ise arkadakilere gelin diye bağıran kimselerdir. Sanatçı olmak bir kat zar eksik doğmaktır. Ve bu eksiklik daha fazla duyumsamaya neden olur. Daha güçlü duyumsamaya. Bir toplum olabilmenin kuralı evin temel direkleri yıkılınca o direkleri ayakta tutan şeyi gereksiz görüp atmak değildir. Çünkü ev yeniden yapılır ve yeniden yuvayı canlı kılacak bir şeye ihtiyaç duyarız. Örneğin tiyatro hayatı şekillendiren bir kalıptır. Oyun biter kalıp sökülür. Tiyatro yokmuş gibi görünür. Boşmuş gibi. Hiç boş iş olur mu harç kalıba doldurulur, binayı artık orada olmayan ağaç kalıplar ayakta tutar. Bir kent sadece bir senfoni*** yüzünden en zor koşullara direnebilir.
Yerlere tükürmemenin, çöplerin sokakta insanlar mikroplara maruz kalmayacak şekilde düzenlenmesinin, bir müddet birbirinden uzak durmanın gerekliliklerinin anlaşılabilmesini sağlamak için ihtiyaç duyduğumuz yöntemler sanatla yatağını bulur. Ortaçağ karanlığını yaşamamak için insana insan olduğunu hatırlatır sanat… James Joyce, “…Rönesans’ın en büyük faydası yaydığı hümanizmin etkisi ile insanlara merhamet duygusunu yeniden hatırlatması olmuştur…” diyor. ** Özellikle günümüzde ille de bir işlevi olmak zorunda olmadığı halde buna zorlanan sanatın işlevi budur. İnsana merhamet duygusunu yeniden hatırlatması.
*Sanatçı Örnek Bir Çilekeş, S.Sontag
**Eleştiri ve Deneme Yazıları, James Joyce
***Leningrad Senfonisi, Sostokovich
**** Eleştiri ve Deneme Yazıları, James Joyce