in

Saf İyilik Üzerine

Tüm fetihler, havanın, karanın, denizin, hastalıklar, cehalet, böyle söylemek doğru olursa zihnin potasında eriyip gider ve küçük bir damlaya dönüşüp gözyaşı olarak yanağından süzülür insanın. Rönesans başka bir faydası olsa ya da olmasa da ruhumuzda ve sanatımızda, yaşayan umut eden, ölen ve aldatılan he canlıya karşı merhamet duygusunun oluşmasına yardımcı olmuştur.  James Joyce (Eleştiri ve Deneme Yazıları)

Bozulan dengeyi tek bir yolla düzeltebiliriz. Saf iyilikle. Çünkü bozulan kaybolan bu. Neredeyse artık karşılaştığımızda bizi utandıran iyilikle. Karşılıksız iyilikle. Peki bu ne kadar devam edebilir günümüz koşullarında?

Saf iyilik mümkün. İnsan da iklimine göre kabalaşan yahut da incelen bir ağaç gibi. Ona nasıl davranıldığına bağlı olarak. Nasıl bir davranış dizgesine maruz kaldığına ve bunlara nasıl tepki verdiğine göre. Yıllar önce bir sorum vardı. Kötülüğe maruz kalan insan kötü olur mu? Bugün bununla ilgili şunu düşünüyorum. Kötülüğe maruz kalan her insan kötü olmaz. Ama onun yani kötünün dilini öğrenmek zorunda kaldığı için hırçınlaşıp kabalaşabilir. Yaşam büyük oranda bir aktarımlar silsilesi. Ne istediğimize göre kendimizi hangi kapıda buluyorsak elimizde onunla dönüyoruz. Şan şeref nam ün isteyen biri bunları alırken geriye ne verdiğini görebiliyor mu? Öyleyse en önemli şey isteklerimiz. Bir yer edinme isteğinin bizi getirdiği yer sadece insansız bir yer mi?

İyilik ve kötülüğün bir iklimi bir suyu var. İnsan yaşam içinde uzun süre kabalığa maruz kalmışsa tortullaşan kabalaşan ruhunun bir tek ordan çıkınca farkına varıyor. Gereksiz bir telaş.  Acele etme isteği. Hiçbir neden yokken… İnsansızlaşma, kendi işini bir an önce halletme çabası… Eğer kendinizi tamamının elinizden alındığı bir hayatın içinde hissediyorsanız geriye kalan için telaş edersiniz. Umutsuzluğu yenmenin ilacı en baştaki bütünün de hala sizde olduğunu hissetmektir.

100 lira telefon 60 su 100 elektrik 200 gün 1000 kira 500 borç 600 kredi… Saf iyilik mümkündür.

Kötü kötülüğünü sonuna kadar kullandı. Ama iyide bir değişme olmadı. Peki şimdi ne istiyorsun? İşte kötülüğün iyilikle tanışma belki de iyiliğe dönme noktası. Çünkü belki de onu kötü yapan şey gerçek somut bir iyilikle karşılaşmamış olması. Savaşlar kazanıldığı sanılan ruhlarda kaybedilir diyor Walt Whitman.

Bunu başarabilmek. O büyüklük çeperini seni dara çeken insanlara rağmen koruyabilmek mümkün mü? Evet mümkün. Başka seçeneklerin ferahlığını görebilmenin en güzel yolu kendi seçimlerinin sonuçlarını ağırlığı ile hafifliği ile yaşamaya başlamak. Herkesin bir anda binmek istediği bir tramvay kapısı şu an arzuladığımız ne varsa. Ün başarı para mevki… Hep beraber aynı an’ı sarsıcı bir şekilde arzuladığımız zaman hep beraber kaybederiz. Ona arzulayan kişiye imkân ver. Çünkü çok büyük hayaller daracık kapıdan geçmesini engelliyormuş gibi gözükse de gerçekte bir tramvay içinin gerçekliğine sahip hayaller. Ona imkân ver. Çünkü aceleci ve öncelik istiyor. Başkaları ile kapıda izdiham yaşayarak, “olmaya” koşuyor. Birileri geri durmazsa tıpkı savaşlardaki mantık işlemeye başlar. Birilerinin buyurun demesi gerekiyor. Avuç içlerimizdeki çizgiler gibi bambaşkayız. Birbirimizle boy ölçüştürebileceğimiz bir benzerliğimiz yok aslında. Bu yüzden sen ben kavgası tıkız bir kavga. Güler yüzlülük. Cesaret. Birbirini hoş görmek, desteklemek saf iyilik için başlangıç döşekleri. Gerçekte bugün bizleri bu boyutta bir güvensizliğe ve kabalığa yargılamaya getiren kaostik bir toplumsal yaşam. Geleceğin belirsizliği, bugünün hemencecik kayıp gidişi, temiz bilgiye ulaşma güçlüğü…

Saf iyilik mümkün mü? Evet. James Joyce William Blake ile ilgili şunları yazmış Eleştiri ve Deneme Yazıları adlı kitabında. “…Hayat hikâyesinde yüreğinin iyiliğine ters düşen hiçbir boşluk yoktu. Hayatı mücadele ile geçiyor ve yaşadığı küçücük evinin idaresi için haftada sadece yarım gine harcıyorken ihtiyaç sahibi bir arkadaşına gözünü kırmadan kırk pound borç verebiliyordu.”

Yazan Tersla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Corona Virüsü Salgını ve İşçi Sınıfının Hakları?

Türkiye Koronavirüs Artış Hızında İlk Sırada