Bize iki zıt duyguyu aynı anda yaşatabilecek olan nesnenin yani zenginliğin hayali bugünlerde hiç peşimizi bırakmıyor…
Paranın Ortaya Çıkışı
Paranın keşfi dünyayı değiştirdi. Biz onu yaşamımızı kolaylaştırması için keşfettik ama o bizim yaşamımızı ele geçirdi.
Nedir gerçekten para? Nasıl bir serüveni oldu? Nerelerden geldi?
O, şu an üzerinde yaşadığımız bu topraklarda doğdu ve yine bu topraklarda biçimini değiştirerek, etkisini çoğaltarak dünyaya yayıldı. Diğer bir deyişle insanlığı kuşattı. Krallar, tacirler, oyuncular, askerler, politikacılar hepsi paranın tarihini etkiledi. Bir anlamda ona yardımcı oldu, destekledi. Tıpkı kendi çağlarında Lidya Kralı Kroisos ve Büyük İskender’in yaptıkları gibi. Paranın şimdiki etkin biçimini ve işlevini almasında onların oldukça büyük rolleri oldu.
Para yaklaşık 2600 yıl önce dünya sahnesinde yer almıştır. Doğum yeri, Batı Anadolu’dur hatta daha ince adlandırma içerisine girersek, günümüzde Salihli(Sardeis) ve çevresini kaplayan, bir zamanların Lidya’sıdır.
Kral Karun(Kroisos)
Lidya bir krallıktır. Kroisos yani Kral Karun, Lidyalıların son kralıdır ve bildiğimiz kadarıyla o tarihlerde henüz kendi hakkında yayılmış efsaneler yoktu. Kroisos’un bir problemi, düşüncelere dalmasına neden oluyordu. Ülkesindeki tüccarlar babasının yani Kral Alyattes’in kullandığı paradan memnun değillerdi. İşte o yıllarda yani milattan önce 560 yılında Kroisos, krallığının hükümet işlerini üstlendi. Artık kral olmuştu. Ülkesi de Pers diyarından Ege bölgesine uzanan meşhur Kral Yolu üzerinde bulunmaktaydı.
Ülke M.Ö 650/625 yılları arasında en geniş sınırlarına ulaşır. Bu dönem Lidyalı kralların iktidarlarını Ege sahilinden Anadolu’nun kuzey batısına kadar genişlettiği zamanlardı. İşte bu dönemlerde sikkelerin üretilmesi tesadüf değildi. Bilinen en eski sikkeler Lidya’da üretilmiştir ve paranın keşfinin Lidya İmparatorluğu’nun yükselmesi ile bir bağlantısı olmalıdır.
Burada yani Lidya’da dünyayı değiştirecek bir değişim oluyor. Takas yapan bir topluluktan, parasız geçinemeyecek bir topluma doğru bir değişim oluyor.
Tek ve önemli bir etkenden bahsedebiliriz. Anadolu M.Ö 600 yıllarında uzak yerlerden gelen malların buluştuğu önemli bir düğüm noktasıdır ve birçok ticaret rotası Lidya’da birleşir. Zamanında birçok çeşit ürün vardı. Farklı toplumların, halkların farklı farklı istekleri vardı. Büyük bir karmaşa söz konusuydu ve işte bu kaosu sadeleştirecek bir yöntem doğdu: Sikke/para. Ortaya çıktı ve diğer takas maddelerini piyasadan dışladı. Sikkeler (madeni para) değiş tokuş ve satış için ideal bir araçtı. Ancak başlangıç döneminde bir kusuru vardı.
Sikke’nin yani madeni paranın icadı o zaman için dünyada yeni ama geç kalmış bir icattı ve her icadın başlangıcında hep olduğu gibi bu icat da birkaç sorun barındırıyordu. Sorun materyalin kendisiydi. Madeni paranın yapıldığı elektron, doğal bir altın ve gümüş karışımıydı. İçindeki altın oranı sabit değildi ve değişiyordu. Sikkenin değerinin anlaşılması için her kullanımda yeniden tartılması gerekiyordu, saflığı denetlenmeliydi. Bu ise oldukça zaman alan bir yöntemdi ve tabi ticarette olması gereken güveni zedeliyordu.
Kral Kroisos, tüccarların güvensizlik sorununu aşmak için bir yöntem oluşturdu. Ödeme sistemi içerisine bir yenilik getirdi. Paranın kaderine yön veren bir kuraldı bu ve günümüze değin hiç değişmedi. Büyük Kral, paranın değerini yani saflığını ve ağırlığını belirleyecekti. Böylece değeri sabitlemiş oluyordu. Elektronun içindeki en saf altına erişmek için özel ve doğru bir tekniğe ihtiyaç vardı: Eriterek ayrıştırmak. Bu teknik, altın ve gümüş para yapımında kullanıldı. Günümüzdeki paralara benzeyen bu paralar işte ilk kez bu topraklarda ortaya çıkmıştır.
Lidya kralı Kroisos’un paraları salt altın ve gümüşten yapma fikri o zamanlarda müthiş bir fikirdi. Üstelik kolayca yanınızda taşıyabilirdiniz. Erittiğiniz taktirde değerini yitirmiyor, paslanmıyor ve kırılmıyordu. Altın ve gümüş doğada az bulunur. Eritme yöntemi ile diğer metallerden arındırılıyor ve istenilen saflığa ulaşıyordu.
Bugün kullanılan en yüksek saf ayar %99,9 dur. İşte altının bu özellikleri, altını güvenilir ve değer garantisi olan bir araç haline getiriyor. Bütün merkez bankalarının para birimi altındır ve merkez bankaları altını külçeler halinde saklarlar.
Kroisos’un altın ve gümüşü ayrıştırma yöntemini başardıktan sonra geriye bir sorunu kalıyordu: Paranın değerinin sabitleşmesi. Efsaneye göre, danıştığı o dönemin rahiplerinin, paranın değerini yıldızların gidiş hattına göre belirlemesini önerdiği söyleniyor. Her neyse. Sikkelerin oranı düzenleniyor. Turalarında olan mühür ise krallığının simgeleri olan aslan ve boğa olarak belirleniyor.
Günümüzden söyleyecek olursak Kroisos’un parayı damgaladığını söyleyebiliriz. Ve bu damga sikkelerin belirli oranda değer taşıdığını garantilemiş oldu. Artık tartmaya gerek kalmıyordu. Sadece tane tane sayabilirdiniz.
Kroisos tam olarak 16 ayrı altın sikke ağırlığı belirlemiştir kendi para birimi için. Bütün ya da bozuk para gibi. Bugün de bizim 15 ayrı değerde paramız var, esasen pek değişen bir şey olmamış. Ama bir fark var, bizim en küçük değerdeki paramızın kullanımı oldukça basittir. Kroisos döneminde ise insanlar küçük parayı kaybolmasın diye ağızlarında taşırlarmış. Çünkü bir toplu iğne topuzu büyüklüğündeymiş. Sikkelerin biçimi aynı olmasa bile içerdiği altın ve gümüş oranı eşitti. Bu, paranın değerini garantileyen özelliktir.
İlk kez parayı bulan Kroisos’un dramatik bir sonu oldu. Persler, Kroisos’u yendi ve Lidya krallığını yıktılar. Ama onun para birimini ve ticarete getirdiği düzeni aynı şekilde sürdürdüler.
‘Parayla mutluluk olmaz ‘sözünü onaylarcasına talihsiz bir sonu olan Kroisos’un, ticarete getirdiği başlıca kural ise halen etkisini ve anlamını sürdürmekte: Doğru değerde para kullanmak. Kroisos çağının işaretlerini hissetmişti ve anlamıştı. Paranın bu halinin tam olarak rayına oturması için iki nesil geçmesi gerekiyordu. Artık yeni para sikkeleri ticaret yollarına hâkim olmuştu ve o olmadan hiçbir alım satım yapılmıyordu. Ticaretin gelişmesi, insanların, toplulukların farklı isteklerinin olması, her toplumun kendine göre mal talep etmesi, alması-satması devam etti.
Parayı icat eden Kroisos trajik bir sona uğradıysa da para için değişen bir şey olmadı, O artık doğmuştu ve hayatını farklı ellerde olsa da sürdürüyordu.
Kroisos’tan beri para değer denkliğinin bir göstergesi olarak değer ölçütü, değişim ve saklama aracı olarak kullanımını hiç değiştirmedi. Artık bu gösterge maddi ya da nominal değerde karşılıklar bulabilir. Buna şaşırmayalım, zira o sürprizleri sever.
Bilinen bir gerçek var ki; MÖ 560’lı yıllardan sonra ele geçirdiği hayatımızı o kontrol ediyor ve artık yaşamımızı o olmadan sürdüremiyoruz.
Not: Kim bilir belki devam eder bu yazı ve günümüze kadar gelir…