Geleneksel İran ezgilerini, caz blues ve rock ile bir araya getirerek müziğe acem-blues gibi bir tür kazandıran ve bu türün ilk örneklerini veren Muhsin Namjoo Amerika’da yaşıyor. New York’un saygın okullarında “müzik bilimcisi” olarak dersler veriyor. Evrensel boyutta yakaladığı başarı, aldığı övgüler ve “müzikal bir devrim” olarak nitelendirilen müziği, doğup büyüdüğü ülke olan İran’da ise türlü zorluklarla karşı karşıya getirdi onu. Bağnazlığın dine baskın geldiği toplumlarda çığır açmak için mutlaka çeşitli bedeller ödemek gerekiyor. Mohsen Namjoo da – kendi ülkesi bağlamında değerlendirildiğinde- ‘yeraltından yer üstüne çıkmak’, müziğe kendi özgün aromasını katmak için bilgece ödediği bedele razı gelen üstün bir yetenek. ‘Rıza’dan kastım yaratımına ara vermeksizin, ümitsizliğe kapılmadan devam etmek. Zira takıldığı her çitin daha yüksek bir sıçrayışa vesile olduğuna inanıyorum Mohsen Namjoo’nun hayatında. Gelin bu çitlere beraber bakalım.
Büyüdüğü ve geleneksel İran müziği eğitimi aldığı Meşhed’de konser vermek yasak. İran’da özgürlükleri kısıtlayıcı yaptırımların uygulandığı her alanda gördüğümüz “halka açık” ve “yeraltı” ayrımını müzikte de görüyoruz. Öğrenimine Tahran’da devam eden Namjoo, burada modern batı müziğiyle tanışıyor ve bugünki eşsiz yaratımlarının temelini atıyor. Bu yıllarda elektro gitarla setarı, ağıtlarla cazı bir araya getiriyor getirmesine lakin, sınır tanımayan vizyonu 94’te başladığı üniversiteden 97 yılında atılmasına sebep oluyor. 2000’lerin başında yayınladığı amatör şarkıları, takdir edersiniz ki gençler, genç kafalılar ve yenilikçiler tarafından çok seviliyor. Tahran’da konserler verdiği bu dönemde, yeraltı müzisyenlerine destek veren bir dergi tarafından da ödüle layık görülüyor. İran’da işler yolunda gibi görünüyor, ta ki 2009’a kadar. Haddi zatında İran geleneksel müziğinde yaptığı değişiklikler hazmedilemeyen Namjoo, 2007’de yayınlanan albümündeki bir parçada sureden alıntı yaptığı- sureyi müzik ile okuduğu gerekçesiyle suçlu bulunuyor. Bu nasıl suçtur dinleyiniz:
2016’da çıkan albümünde yer verdiği “Mojir” isimli şarkısıyla da bir başka ilke imza atan sanatçı, o 9 yaşındayken vefat eden dedesiyle düet yapıyor şarkıda. Şarkının sonunda duyacağımız ses, o sırada kanser olan dedesine ait. Kardeşiyle birlikte dedesinin Mojir Duası‘nı okuduğu sırada sesini kaydeden Namjoo, bu kaydı yıllar sonra şarkısında kullanarak dedesini onurlandırdığını düşünüyor. Sesinin ve müziğinin etkisiyle bazen ana rahmindeki bir cenin gibi kıvrılıyor, bazen coşkuyla gerilmiş bir yaydan çıkmışcasına hızlanıyorsunuz, bazen de hüznü şefkatli sıcacık bir yorgan gibi örtüyor üstünüzü. İşte karşınızda Mojir:
Konser verdiği ülkelerde biletleri günler öncesinden tükenen, Türkiye’de de oldukça sevilen ve sosyal medyada şarkıları hunharca paylaşılan sanatçıya hayranlığımızı biz de bir şekilde göstermeliydik. Her zaman denenmemişi denemek arzusunda olan, müziğin ve sanatçının beslendiği şeyin savaş veya politika değil kendi iç dünyası olması gerektiğini söyleyen Mohsen Namjoo‘nun varlığıyla ve yaratımıyla, umarız daha uzun yıllar müşerref oluruz.
Çitleri birer birer atlasa da yine de söylemekten geri duramadığı bir cümlesiyle bitirelim yazımızı:
“Banksy gibi bir sanatçı olmak isterdim, görünmez olup yalnızca müziğimi yapabilmek…”
Baskı, acı, yoksulluk ve doğa koşullarıyla mücadele eden halkların ezgilerinde hüznü ve direnci aynı şekilde deneyimleyebiliyoruz. Ağıtla neşe, tıpkı ölüm ve yaşam gibi iç içe geçiyor. İran müziğinin bu değerli sanatçısını kaleme aldığınız için teşekkür ederim. İyi çalışmalar.
Doğuyu ve batıyı sesiyle çalgısıyla buluşturan bu adamı seviyoruz. Sayende yine hatırladık❤