in

Modern Çağda Dil ve Tükenişimiz

Fikir kelimelerle kaimdir ve fikrin zeminini teşkil eden yegane şey kelimelerdir. Kelimesiz bir fikir tasavvur edilemeyeceği gibi, fikirsiz bir kelime de tasavvur edilemez. Sosyal dinamiğin en etkili yolu kelimelerden geçer. Kelimelerle uyur, kelimelerle uyanır, kelimelerle nefret eder, kelimelerle aşık olur, kelimelerle yaşar ve kelimelerle ölürüz. Mabed ve merkez şuurunun kökeninde kelime vardır. Varlığımızı bilgi akışının katmanları halinde ortaya koyan ve işleyen yine kelimelerdir.

Primitif bir toplum düşünelim, fonetiğini topyekûn ilkel çığlıklar üzerine kurmuş bir toplum. Sosyalite mefhumunun kısır olduğu zamanlar… Karşımıza çıkan kelimesizlik ve iletişim noksanlığı o toplumu primitif bir halde sabit kılan bir yoksunluk halinde tezahür eder. Antropoloji ve arkeoloji disiplini insanın varlığını neredeyse her geçen gün daha da eskiye dayandırabilir lâkin pratikte insanın asli varlığı dünya üzerinde kelimeleri türettiği ve işlediği an mevcut olmuştur.

Bazı kuramcılara göre kelimeyi bir nizama mutabık kılan dil  ilahi bir vergidir bazılarına göre ise sadece bir hançere idmanıyla doğanın fonetiğini taklide dayalı bir kabiliyetin tezahürü. Modern bilim bu hususta tartışa dursun, insanlık, kelimeleri ile kendisini her daim mutlak bir düşüşe doğru sürükleyen ve kendisini tabiri caizse gelişme hürriyetinin kollarına bir çırpıda teslim eden tek varlıktır. Bütün semavi kitaplar yahut kadim öğretiler muhatabını kelimelerle bulur. Kuranda; “Allah Adem’e isimleri öğretti” denmektedir. Yuhanna İncili ise “Başlangıçta kelime vardı. Kelime tanrıyla birlikteydi ve kelime Tanrıydı” cümlesiyle başlamaktadır. Endülüslü İslam filozofu  Muhyiddin-i İbn Arabi ise Fusûsu’l-Hikem adlı eserine “Kelimlerin (kelimelerin) kalbine hikmeti koyan Allah’a hamdolsun” diye giriş yapmaktadır. Bu noktada kelim (kelime) kelimesinin  Muhyiddin-i İbn Arabi terminolojisine isnadla aynı zamanda “yara izi” anlamına geldiğini de belirtmek lazımdır.

Dünyevi aksiyonun hitabete dayalı her veçhesi kelimelerin efsunundan doğar ve kelimeler insanlığı git gide var eder. Maalesef bu tespitin tezatı ise modern çağda kelimelerin insanlığı git gide tüketiyor olmasıdır. Her gün sarf edilen binlerce mesnedsiz kelime, fikirden git gide uzaklaşan yavan cümlelerin içinde eriyip, diyalog adı altında şehirlerin gök kubbesine asılı kalıyor. Her gün basılan ciklet falı niteliğinde, içinde envai fantazyalara gebe, taklid usulü metinleri muhafaza eden ciddi kapaklı kitaplar, amacı cümleleri sadece sarf etmekten ibaret nutuklar ve “pek bilinmeyen bir kelime kullanayım da şiirimin entel bir kafadan çıktığı anlaşılsın” diyen şairler ile “kelime” geleneği böyle katlediliyor… Merkeziyetinden uzaklaşan ve uzaklaştıkça daha çok konuşan insanoğlu böylece tükenişine doğru ilerliyor… Çok sevdiğim ve kalbî olarak pek yakın olduğum bir modern çağ filozofu da eserinde şöyle diyor: “Konuştukça sığlaşır, sığlaştıkça bilginleşir, takdir edildikçe var olup, eleştirildikçe öldürürüz. Bu yüzden dünyanın batmamasının tek nedeni üzerinde yüzdüğü sığlığımızdır.”

Bir Yorum

Cevap Yazın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Medusa Nasıl Feminist Öfkenin Sembolü Oldu?

2019’da Hayatınızı Değiştirmenize Yardımcı Olacak 5 Basit Öneri