İngiltere ve ABD’deki gazetelerde 1947-1968 yılları arasında yayımlanan intihar hikâyelerini inceleyen Sosyolog Phillips (1974), bu haberlerin ardından söz konusu ülkelerde intihar vakalarının arttığını tespit etmiş ve bu etkiyi “Werther Etkisi” olarak tanımlamıştır. Bu isim Goethe’nin 1774 tarihli “Genç Werther’in Acıları” isimli romanından gelmektedir. Romanda nişanlı bir kıza aşık Werther, yazdığı mektubun ardından silahla kendini vurarak yaşamına son vermektedir. Romanın ardından Almanya’da çok sayıda genç ise Werther’in giydiğine benzer mavi ceket ve ceplerinde mektupla intihar etmişlerdir. Werther etkisi bir intiharın taklit edilmesine neden olan bulaşıcı etki olarak ifade edilebilir.
Benzer durumlar ünlülerin intiharlarının ardından da yaşanmaktadır.1962’de aktris Marilyn Monroe’nun ve 1994 yılında rock yıldızı Kurt Cobain’in intiharlarının ardında da gençlerin intihar oranlarının arttığı ve benzer yöntemlerle intihar olaylarının sıklaştığı görülmüştür. Phillips’in araştırmalarında da ünlü bir figürün intihar hikayesinin yayınlanmasının ardından intihar oranlarının yaklaşık %12 arttığı tespit edilmiştir.
2017 yılında Netflix’in yayınladığı ‘’13 Reasons Why’’dizisi de gençlerin intiharı bir çözüm yolu olarak görmelerine ve örnek almalarına neden olabileceği gerekçesi ile dünyada ve özellikle Kanada’da tartışma konusu olmuştur.Çünkü Kanada’da 23 yaşında bir genç dizideki gibi ardında bir takım kasetler bırakarak intihar etmiştir.
Araştırmalar göstermektedir ki intihar olaylarının medyada yer alma biçimi veya edebiyat ve sinemada intihar olgusunun işlenme tarzı intihar olaylarının artmasına neden olabilmektedir. Dolayısıyla medyadaki intihar haberciliği önemli bir etik sorun olarak ele alınmalıdır.
İntihar haberlerinin romantik bir biçimde ele alınması sıkça karşılaştığımız bir durumdur: Ardında “çok acı var dayanamıyorum’’ yazan bir not bırakarak 2009 yılında intihar eden Sosyolog Dicle Koğacıoğlu’nun ölümüne ilişkin medyada yapılan haberler ve sosyal medya içeriklerini örnek olarak ele alabiliriz. Şiddet üzerine yaptığı araştırmalardan etkilenerek intihar ettiği öne sürülen Koğacıoğlu medyada “bu dünyanın acılarına dayanamayarak ölümü seçecek kadar iyi yürekli bir insan” şeklinde romantize edilmiştir. Yine 2014 yılında ardında bir video bırakarak intihar eden Mehmet Pişkin’e dair yapılan haberler ve medyada yayınlanan yorumlar ve yazılar da intihar edenin romantize edildiği ve kahramanlaştırıldığı durumlara iyi birer örnektir.
İntihar eden kişinin bir tür hale etkisi ile sadece olumlu ve iyi yönlerine vurgu yapılmasının,duygusal anlatımlarla merhamet uyandıracak biçimde ele alınmasının sakıncası çocuk, genç ve hatta yetişkinlerin intihar eden kişi ile özdeşim kurabilmelerine neden olmasıdır. Bu kahramanlaştırma intiharın da yüceltilmesine sebep vermektedir.
Yakın bir zamanda oğluna pantolon alamadığı gerekçesiyle intihar ettiği öne sürülen İsmail Devrim ile ilgili örneğin Onedio sosyal haber sitesinde “Gururuna Yediremedi:Oğluna Pantolon Alamadığı İçin İntihar Etti” başlığı ile yayınlanan içerikte ‘’Çocuklarıma bakamıyorsam,çocuğuma bir pantolon alamıyorsam neden yaşıyorum ki dediği gece intihar etti’’ şeklinde ifadelere yer verilmiştir. Burada da çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayamadığı için ölmenin onurlu bir davranış olduğu düşüncesini örtük olarak ileten bir yüceltme ile karşılaşıyoruz. Üstelik daha sonra Devrim’in oğlunun verdiği polis ifadesinde söz konusu ‘’alınamayan pantolondan’’ hiç söz edilmediğine dair haberler de basında yer almıştır.
‘’Atanamayan Öğretmen İntihar Etti’’ haberlerine de çok sık rastlıyoruz. Sözcü gazetesinde yapılan Ersin Turhan isimli şahsın intihar haberi de bu başlık ile yayınlanmış fakat daha sonra Turhan’ın üniversiteden mezun dahi olmadığı ortaya çıkmıştır.
İntihar çoğu zaman tek bir elim olayın yaşanması ile basitçe açıklanamayacak, birçok etki bileşeninin neticesinde ortaya çıkan depresyon ya da iki uçlu duygu durum bozukluğu gibi bazı psikiyatrik sorunlar nedeniyle ortaya çıkmaktadır. İntihar düşüncelerine sahip bir kimse gerekli terapötik ve medikal desteği alarak bu düşüncelerinden vazgeçebilmektedirler.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2004 yılında gazeteciler için yayınladığı öneri bildirisinde intihar haberlerinde dikkat edilecek hususlar şöyle sıralanmıştır:
1. İntihar duygusal olarak ele alınmamalıdır.
2. Haber kısa tutulmalı, kurbanın ruhsal bir rahatsızlığı varsa belirtilmelidir.
3. İntihar yöntemi belirtilmemeli, olay yerinin fotoğrafı yayımlanmamalıdır.
4. İntihar açıklanamaz ve gizemli olarak gösterilmemelidir.
5. İntihar iflas, sınavda başarısız olma veya cinsel istismar sonucu doğan bir yöntem olarak gösterilmemelidir.
6. İntihar kurbanlarını, intihar davranışını onurlandıracak şekilde yansıtmaktan kaçınılmalıdır.
7. Haberde ruh sağlığı hizmetleri ve yardım hatlarının iletişim bilgileri duyurulmalıdır.
Günümüzde gazetelerin internet yayınlarının olması ve pek çok sosyal haber sitesinin varlığı nedeni ile intihar haberleri tüm detayları ile okurlara yansıyabilmektedir. Üstelik bireysel içerik oluşturanların da bu olaylara dair yorumları pek çok kişiye ulaşmaktadır. Sosyal medyada yapılan yorumlar da muhabirler tarafından haberleştirilebilmektedir.
İntihar düşüncelerine sahip, destek alması gereken pek çok kişinin bir ‘’werther etkisi’’ ile eyleme geçmelerine neden olabilecek intihar konulu yazıları, yorum ve haberleri kaleme alan ve yayınlayanların bu konuda farkındalık kazanmaları gerekmektedir.