in

Mark Twain’in “İnsan Nedir?”i Üzerine

Bugün konumuz romanları, satirleri, düşünceleri ve eserleri ile dünya edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan ABD’li yazar Mark Twain’in “İnsan Nedir?” isimli eseri.

Mark Twain her zaman düşünceleri ile farklılık yaratmış ve çağının ilerisinde bir yazar olarak eserleri ile hep ses getirmiştir. “İnsan Nedir?” adlı kitabı ile de büyük bir sansasyon yaratmıştır. Eserleri arasında en felsefi olarak görülen bu kitabının ilk baskısı 1906 yılında, -sadece 250 adet ile sınırlı- anonim şekilde yayımlamıştır.

Kitap genç bir adam ile yaşlı bir adam arasında geçen diyaloglar üzerine kurulmuştur. Geçen diyaloglardan da anlaşılabileceği üzere, genç adam deneyimsiz ve körpe birini, yaşlı adam ise hayat görüşü tamamıyla farklı, ‘normal’ düşüncelerden çok uzak ve deneyimlerle dolu birini temsil etmektedir.

Yavaşça konumuza gelecek olursak, Twain, “insan”ı yegane bir içgüdü ile çalışan bir makineye benzetmektedir. Bu içgüdü ise, insanın içindeki efendisi olan ve ona hükmeden kendini ferahlatma ve kendi onayını alma içgüdüsüdür.

İnsanın yaptığı her eylem -iyi veya kötü fark etmeksizin- içindeki efendiye hizmet eder ve insan yaptığı eylemlerle toplumun onayını almaya çalışır. Alacağı toplum onayı da aslında yine kendi içini rahatlatmaya yöneliktir. Yaşlı adam konuyla ilgili olarak şöyle bir örnek vermektedir:

Çok fırtınalı bir kış gecesinde cebinde sadece bir çeyreklik bulunan ve kasabaya üç mil uzaklıkta yaşayan bir adam tam at arabasına binecekken, yaşlı ve perişan halde bir kadın ona elini uzatıp ondan yardım ister. Adam hiç tereddüt etmeden kadına cebindeki son parayı verir ve fırtınalı o gecede evine kadar yürüyerek gitmek zorunda kalır.

Yaşlı adam verdiği bu örnekte adamın kadına yardım etmesini gerçekten kadını düşündüğü için değil tamamen vicdanını ferahlatmak, bir nevi kendi vicdanı için cebindeki çeyreklikle rahatlık satın almak  zorunda olduğunu anlatır. Çünkü eğer adam, kadına o parayı vermeseydi içi ferahlamayacak ve bir süre boyunca kendini vicdanen rahatsız hissedecektir. Ve fakat adam, yaşlı kadına yardım ettiğinde vicdanını rahatlatır ve  kendini iyi hissettiği için,  o fırtınalı yolu normalde yürüyebileceğinden çok daha kolay bir şekilde yürüyebilir. Yaşlı adam bu konuya ilişkin bir çok örnek verir. Bir annenin çocuğuna karşı davranışlarından, bir aile babasının düşüncelerinden, bir askerin yaşadıklarına kadar insanın bilinçaltındaki bireyselci ve çıkarcı düşünceyi örneklendirir.

Yaşlı adamın bir başka düşüncesi ise insanın kendi kendine bir şey düşünüp üretemeyeceği, insan zihninin tamamen dış etkilere bağlı olarak şekil aldığıdır. Genç adam ona edebiyat tarihinin üstadlarından biri olan Shakespeare’in eserlerini nasıl yarattığını sorduğunda ise, yaşlı adam genç adama Shakespeare’in eserlerinin tamamen tanrı tarafından yaratılmış insanları başarılı bir gözlem sonunda tasvir etmesi ve eserlerinin birer taklit ürünü olduğunu ve Shakespeare’in bir makine olduğunu ve makinelerin yaratamayacaklarını söyler.

Bunlara benzer insan, insan doğası ve insan eylemleri ile bir çok farklı düşünce ve örnek ile yaşlı adam genç adamı ve biz okurları kitap boyunca şaşırtmaya ve düşünmeye itiyor.

 

Yazan İonut Yasin Ataman

21 yaşında, İngiliz Dili ve Edebiyatı 4. sınıf öğrencisiyim. Görüş ve fikirlerimi paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.

2 Yorum

Cevap Yazın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Radikal Feminist Andrea Dworkin’den Alıntılar

Üç Olay Bir Öykü Üç Aynı Kişi