Endüstride kullanılan insan harici hayvanların fiziksel ve duygusal bağlamdaki acılarına son vermeye dair arayışta, In Vitro et sıklıkla umut vaat eden bir çözüm olarak lanse ediliyor. Hattâ, Peter Singer, nam-ı diğer “hayvan haklarının babası”, son zamanlardaki In Vitro et üretme çalışmalarından takdirle bahsediyor: “Benim kendi görüşüme göre vegan ya da vejetaryen olmak kendi başına bir amaç teşkil edemez, …ama insanların ve hayvanların acısını azaltma ve gelecek nesillere yaşanabilir bir gezegen bırakma yolunda birer araçtırlar. Et yemeyeli 40 yıl oluyor, ama In Vitro et ticari olarak erişilebilir hâle gelirse, memnuniyetle denerim” (Singer 2013).
“In Vitro et” tam olarak nedir? Özetle, hücre/kas dokularının laboratuvarda klonlanmasıyla elde edilen hayvan etidir (Maastrichtis Üniversitesinden Dr. Mark Post, “In Vitro etin babası” olarak görülmekte). Yeterince zararsız görünüyor, değil mi?
Ancak, In Vitro etin tarımdaki hayvan sömürüsüne karşı aranan cevap olduğunu kolayca farz etmek oldukça tehlikeli, çünkü In Vitro etin hayvan kurtuluşu hareketiyle aynı eksende olduğunu düşünmeden varsaymadan önce sorulması gereken birçok soru var. Aklımıza gelecek ilk soru şu: Hücreler nasıl elde ediliyor? Cevap: İnsan harici hayvanlardan. Bu durum başka sorular da doğuruyor: Bu hayvanlar nereden geliyor? Hücre hasadı acısızca ve insan harici hayvanın fiziksel bütünlüğünü ihlâl etmeden yapılıyor mu? Hücreleri “hasat edildikten” sonra hayvanlara ne yapılıyor? Maalesef, içinden In Vitro et methiyesi fışkıran In Vitro destekçisi makalelerde bu sorular pek de konu edilmiyor.
“İnvitroculuğun” hem olumlu hem de olumsuz sonuçlarını araştırmış bir olarak, bir hayvan etikçisinin In Vitro et çılgınlığını desteklemeyi reddetmesini gerektiren en iyi altı sebebi, bilgilerim çerçevesinde listeledim.
1. In Vitro et, sık ve tekrarlı hayvan kullanımı/eziyeti içerir.
Şu sebeplerden ötürü:
a. In Vitro et üretirken kas hücreleri için donör hayvanlara ihtiyaç duyulur. Hayvan hücreleri gökten düşmediğine göre, insan harici hayvanlar laboratuvarlara getirilir ve bilim insanları onlardan hücre toplar. Laboratuvarda üretilen ilk yapay et için kesilmiş bir ineğin hücreleri kullanılmıştır. Profesör Post’un belirttiği üzere: “Nihayetinde, benim tasavvurum, dünya stoklarında sınırlı sayıda hayvandan oluşan bir sürünün bulunmasıdır. Temelde, hayvanları öldürüp tüm kök hücrelerini alıyorsunuz; dolayısıyla, bu teknoloji için yine hayvanlar gerekiyor.”
*Ayrıca şu da var; bol miktarda et üretmek için sadece birkaç hücre kullanmak gerektiği (çok büyük miktarda et elde etmek için hücrelerin sürekli çoğaltıldığı iddiası) yaygın bir yanlış yorumlama. Bu varsayımın aksine, In Vitro et üretmek için hayvandan sürekli doku alınması gerekiyor çünkü DNA sürekli kopyalandığında, aşamalı olarak, sağlığa zararlı bir mutasyon yığını yaratıyor.
b. In Vitro hücreler, “Sığır Cenini Serumu” adı verilen bir substratın içinde yetiştiriliyorlar, ki bu da sığır fetüsü kanı demek. Peki bu serum nasıl elde ediliyor? Hamile bir ineği kesip fetüsü ayırıyorlar (ki en az 3 aylık olmak zorunda), kardiopunktür uyguluyorlar, yani, “uyuşturulmamış bir fetüsün kaburga kemikleri arasından kalbe doğrudan bir iğne saplayarak bir tüp yardımıyla steril bir kan toplama kesesine vakumla kan çekiliyor.” (Jochems et al 2002). Bu işlem bir ineğin kesilip içinin dışına çıkarılmasıyla da kalmıyor, büyüme sürecinin hissedebilirlik aşamasına gelen fetüslerin acı çekmesine de yol açabiliyor. Bir yandan da, In Vitro et aldığımızda aslında süt endüstrisini desteklemiş oluyoruz.
2. In Vitro et veganlığa değil sadece vejetaryenliğe teşvik ediyor, yani fabrika çiftliklerindeki süt ve yumurta üretiminde ortaya çıkan korkunç zulüm devam ediyor.
In Vitro etle ilgili hatırlamak gereken şey, adında geçtiği üzere, sadece et olduğu. Bu da tüketicinin, çoğu zaman etten çok daha fazla zulüm içeren süt ve yumurta endüstrisini desteklemeye devam edeceği anlamına geliyor.
3. In Vitro etin yaratımı, toplumun insan harici hayvanlara yönelik davranışlarını değiştirmelerine yönelik bir performans teşkil etmiyor.
Singer’ın yukarıdaki alıntıda söylediğinin aksine, hayvanları özgürleştirme hareketi hayvanların fiziksel ve duygusal acılarını bitirmek gibi tek bir amaçla sınırlı değildir; bilakis, hayvanları “nesneler” kategorisinden azat etmekle ve bize araçsal olarak hangi ürünleri sunacaklarından bağımsız bir şekilde, değer sahibi birer varlık olmalarına saygı duymakla ilgilidir. In Vitro et üretimini desteklediğimizde, hayvanların çıkarlarımız için kullanılacak birer kaynaktan ibaret olduğu fikrini sürdürürüz. Francione’un yazdığı gibi, böyle bir eylem (hayvanların fiziksel ve duygusal anlamda acı çekmesine doğrudan katkısı olmayan hayvan etini tüketmek), “sembolik anlamda problemlidir”. Francione’un ortaya koyduğu şekliyle, böyle bir tüketim, “hayvansal ürünlerin tüketilecek şeyler olduğu fikrini destekler; hayvanların birer eşya, birer insan kaynağı olduğu fikrini destekler; hayvan tüketimi toplumsal pratiğini destekler” (Francione 2012). Zulümsüz eti, mutlu eti, merhametli etçilliği, yapay eti, kazara öldürülmüş hayvanları yemeyi, gelişmemiş hayvanları yemeyi, “erken yaşta, etleri en lezzetli halindeyken” ölmeye genetik olarak programlanmış hayvanları yemeyi (McMahan 2008) destekleyerek zaman kaybetmek yerine, hayvan etikçilerinin, enerjilerini, veganlığı savunmak yoluyla, bireyleri insan harici hayvanları kendi değerlerine sahip birer kişi olarak görmeye teşvik etmek için kullanmaları gerekiyor. Dahası, baskı ve sömürünün başkalarının bedenlerini ve özgürlüklerini kontrol etme ihtiyacıyla olan bağını anlamamız gerekiyor. In Vitro et, insan harici hayvanları kontrol etmenin yollarından bir diğeri —işlem onları zorla bir laboratuvara getirip kas hücrelerini istek dışı biçimde onlardan çıkarmak, böylece hayvan etiyle keyfî bir oburluğa dalarken bir yandan da kendimizi ahlâken rahatlamış hissetmek anlamına geliyor. Kusura bakmayın ama hayvanları kurtarmak böyle bir şey değil. Özgürleştirmek için, hayvan dünyasından insan baskı ve kontrolünü kaldırmak gerekiyor —In Vitro et üretimi buna izin vermiyor.
4. In Vitro et üretiminin çiftlik hayvanı etine talebi düşüreceğini farz etmek için hiçbir sebebimiz yok.
Hepçiller tadı ete çok benzeyen vegi burgerleri bile yemeyi reddederken, birdenbire laboratuvardan gelen eti yemeyi tercih etmelerini nasıl bekleyebiliriz ki? Laboratuvarda üretilmiş et konsepti gayet de tuhaf, garip, iğrenç olarak görülebilir. Ayrıca, başlangıçta bu et çiftlik hayvanı etinden bir hayli daha pahalı olacak. Bir kişi çiftlik hayvanı etinden vazgeçemeyecek kadar bencilse, içimden bir ses “insanî” In Vitro ete tek kuruş fazla para harcamayacağını söylüyor.
5. In Vitro et için yapılan deneyler, para, enerji, zaman ve kaynak kaybı.
İnsan harici hayvanları sömürmenin en kibar yolunu bulmaya çalışmak yerine, bu gülünç araştırmaya harcanan parayı (yapay etin ilk miktarını üretmek 300,000$’dan fazlasına mâl oluyor) neden veganlığa teşvik eden etik bir bilgilendirmeye harcamayalım?
6. In Vitro eti desteklemek, hayvan deneylerini desteklemek anlamına geliyor —üstelik bu deneyler amaçların en gereksizi için yapılıyor!
In Vitro etin, bilim insanlarının hayvanları laboratuvarlara getirmesi, bedenlerinden doku parçaları almaları ve hayvanların hücreleri üzerinde deneyler yapmaları yoluyla ortaya çıktığını unutmayın. Bilin bakalım bu ne? Boşu boşuna hayvan deneyi: Sağlığımız için ya da hayatta kalmak için In Vitro ete de başka bir ete de ihtiyacımız yok —halihazırda bol bol sağlıklı vegan alternatifimiz var.
O yüzden, bundan sonra birilerinden, hattâ etki alanı sahibi bir hayvan etikçisinden, şöyle bir cümle duyduğunuzda: “Fikir basit: Tek bir inekten biraz kas dokusu alıp besleyici bir solüsyonda yetiştirin; çoğalacak ve eninde sonunda hücresi hücresine gerçek bir etimiz olacak” (Singer 2013), bu kişiye bu besleyici solüsyonun ne olduğunu, DNA klonlamayla ilgili yukarıda bahsedilen sorunu ve In Vitro etle ilgili bu yazıda geçen tüm etik sorunları sorabilirsiniz.
Kaynakça:
Francione, G. 2012. “Road Kill, Abandoned Eggs, and Dumpster Diving” Accessed August 2013. http://www.abolitionistapproach.com/road-kill-abandoned-eggs-and-dumpster-diving/ [Türkçe çevirisi: http://abolisyonistveganhareket.org/post/79960580142/yolda-%C3%B6ld%C3%BCr%C3%BClenler-terk-edilmi%C5%9F-yumurtalar-ve-%C3%A7%C3%B6p]
Jochems, C. E., Van Der Valk, J. B., Stafleu, F. R., & Baumans, V. 2012. “The use of fetal bovine serum: ethical or scientific problem?” ATLA-NOTTINGHAM, 30(2), pp. 219-228.
McMahan, J. 2008. “Eating Animals the Nice Way.” Dædalus (Winter 2008), pp. 66-76.
Singer, P. 2013. “The world’s first cruelty-free hamburger.” Accessed August 2013. http://www.theguardian.com/commentisfree/2013/aug/05/worlds-first-cruelty-free-hamburger
(Çeviren: Gülce Özen Gürkan)
Orijinal metin: https://philosophyofanimalrights.wordpress.com/2013/08/13/6-reasons-why-you-should-not-support-in-vitro-meat/
Kaynak: http://abolisyonistveganhareket.org/