Kutluhan Özdemir Kimdir?
Kutluhan Özdemir, kapitalist endüstriyel ilişkiler içinde sıkışmış ve artık hayal bile kurmaktan vazgeçmiş pek çok insan için ilham verici bir hayat sürüyor.
Öğrenci evinde ağırladığı gezgin misafirlerden aldığı cesaret ve ilk gençlik yıllarından başlayan gezme tutkusu sayesinde kariyerini bir kenara bırakıp dünyayı dolaşmaya başlıyor. Oldukça düşük bütçelerle ve kendi ürettiği alternatifler sayesinde dünyanın pek çok bölgesini sırt çantasıyla geziyor. Bu süreçte doğal tarıma da ilgi duymaya başlayan Özdemir, çeşitli çiftliklerde çalışarak doğal tarım hakkında bilgisini ilerletiyor.
Doğayı bir sömürü nesnesi olarak gören endüstriyel tarıma karşı doğal tarım uygulamalarını yaygınlaştırmaya çalışan Özdemir, Yunanistan’daki çiftliğinde üretimlerine devam ediyor. Ürettiklerinin bir bölümünü civardaki okullara ve mülteci kamplarına armağan eden Kutluhan, yolu düşen herkesi çiftliğine bekliyor.
Kutluhan Özdemir’in Hikayesini Kendi Ağzından Dinleyelim
“Yaklaşık 2 yıl boyunca dünyanın çeşitli yerlerinde Masanobu Fukuoka-san‘nın öğrencilerinin doğal tarım çiftliklerinde bulunduktan sonra yine Fukuoka-san’nın öğrencilerinden biri olan ve kuzey Yunanistan’da doğal tarım uygulamaları ile 30 yıllık bir gıda ormanı kuran Panos Manikis‘in çiftliğini devraldım.
Bir tarım şekli olmasının ötesinde, insanın doğa ile tekrar birleşip bir olduğu bir yaşam şekli doğal tarım. Bedeni temiz gıdalarla beslenen kişinin ruhunun da günden güne arınıp temizlendiği bir hayat.
Modern tarımın dünyayı ve tüm canlıları zehirlediği, insanlığın kendi kendini köleleştirerek yarattığı sistemin dışında sağlıklı ve özgürce, gerçek insanlar gibi yaşamak mümkün.
Çiftliği ziyarete gelen ve doğal tarım yaparak yaşamak isteyen kişilerden gelen en yaygın soru, böyle bir hayatın ekonomik olarak sürdürülebilir olup olmadığı ve modern tarıma bir alternatif olup olmayacağı.
İçinde bulunduğumuz zor ekonomik şartları da göz önünde bulundurarak bu sorulara yanıt vereceğim. Doğal tarımın uygulaması ve felsefesi hakkında deneyim kazanmak isteyen herkese çiftliğin kapıları açık ve ücretsizdir.
Modern tarımın aksine doğal tarımda girdiler sıfırdır. Doğal tarım; herhangi bir kimyasal zehir, gübre veya tarım aleti almanızı gerektirmeyen bir tarım şeklidir. Tonlarca ürünü kısa bir zamanda satmanız gerekmeyeceği için tüccarların eline de düşmenize gerek kalmayacaktır. Kendi tarlamdan örnek vermek gerekirse; Mayıs ayında başlayan kiraz hasadından sonra kasım ayına kadar yüzlerce çeşit meyve ve sebzeyi kasım ayına kadar hasat etmeye devam ediyorum. Böylece ürünlerimi yavaş yavaş, sezonunda ve temiz bir şekilde, arada tüccarlar olmaksızın insanlara ulaştırabiliyorum. Aracının olmayışı çiftçinin kazanması ve insanların daha ucuz bir fiyata gıdaya ulaşması anlamına geliyor. Tarlamda üretim maliyeti sıfır olduğu için yetişen tüm meyve ve sebzelerin kilosunu 2 eurodan satabiliyorum. Bu günler Selanik’te organik adı altında insanlar 1 kilo hurma için 5, 6 euro ödemek zorundayken, çiftliğimde ürettiğim ve tamamen doğal olan bu gıdalara bu denli ucuz ulaşabilmeleri insanları mutlu ediyor ve daha önce bu denli lezzetli gıdalar yemediklerinden bahsediyorlar.
Tamamı 25 dönüm olan tarlamdan senede 35 ile 40 ton arası hasat alabiliyorum ve bu gıdaları gönül rahatlığı ile insanlara ulaştırabiliyorum. Elde edilen hasadın yüzde 30 kadarını civardaki okullara ve mülteci kamplarına ücretsiz olarak sunuyorum. Benim değil, doğanın tüm canlılara ücretsiz sunduğu bu güzelliklerden herkes yararlanabilmeli.
Doğanın sunduğu yüzlerce hatta binlerce çeşit yabani ve medikal bitki ise insan ile doğa arasında ciddi bir bağ kurarken, kişinin kendisini günden güne daha dinç ve sağlıklı hissetmesini sağlayan ürünler adeta doğanın bir hediyesi.
Gökten altın ve elmaslar yağsa dahi insanın arzularını doyurmaya yetmeyeceği için doğal tarım modern tarıma bir alternatif olamayacaktır. Küçük çiftçilerin şehirlere göçünün ardından tüm tarım, büyük şirketler tarafından kontrol altına alınıp bu günün çiftçileri kendi topraklarında birer işçi olmak zorunda kalacak. Özgürce yaşamak için geldiğimiz dünyada her sabah işe gitmek zorunda olan insanlar su ve gıda kaynaklarının da şirketler tarafından kontrol altına alınması ile köleleşmeye devam edecektir.
13-16 Kasımda Almanya’nın Hannover şehrinde gerçekleşecek ve 4 gün sürecek modern tarımın alternatifleri ve genç çiftçiler adlı sempozyuma 15 Kasım’da konuşmacı olarak katılacağım ve doğal tarım çiftliğimden bahsedeceğim, yolu düşen ve uğramak isteyen olursa iletişime geçebilir.”
Kendisiyle yapılan bir röportajı buradan okuyabilirsiniz.
imrenmedim desem yalan olur
keşke hepimiz onun kadar cesur olabilseydik…
neden keşke diyoruz ? yapılamıyacak bir şey değil ki 🙂 Sadece rahatlık alanımızın dışına çıkabilmek gerekiyor 🙂 Zaten bu duyguyu bir kez tattın mı bir daha da geri dönemiyorsun 🙂
Bravo size!!!!!
Merhaba,
Ben hamburgta yaşıyorum.
Hannofere gelebilirim.
Lütfen davetiye yollayabilirmisin.
Teşekkürler.
Sağlıklı bir yaşam için fedakarlık gerekiyor artık.
Bilgilendirme için teşekkürler
Yola çıkmak zor değil de..
sıkıntılı olan kendini ikna edebilmek ve harekete geçebilmek.
Tabiki aslında tutkulu ve kararlı insanların işi bu cesur adımı atabilmekte bir tık daha kolay.
Artık dünyayı avuçlarında hissetmek insanlar için hiç de zor değil.
Kısacık hayatta imkan bulur bulmaz kabuğunu kırıp çıkabilmek gerek…
Kutluhan Ozdemir Bey,Merhaba.
Panos Manikis Dogal Tarim Ciftliginiz hayirli olsun.
Masanobu Fukuoka’nin Ekin Sapi Devrimi ve Dogal Tarimin Yolu Kitaplarini okudum.
Turkiyede Dogal Tarim Isletmesi kurmak istiyorum.
Sizin tecrubelerinizden ve bilgilerinizden yararlanarak,
Bu Yil Dogal Tarim Ciftligi kurmak istiyorum.
Oncelikle Corona nedeniyle Karantina yasaklari sonlandiginda ,
Yunanistandaki ciftliginizi ziyaret etmek istiyorum.Bu ziyaret ile ilgili ne yapmam gerekiyor.
Dogal Tarim Ciftliklerinin kurulmasi ile ilgili vizyonunuz ,cabalariniz ve organizasyonlarinizda yer almak istemekteyim.
Yolunuz acik olsun.Saglicakla kalin.