“Kadın müzeleri birer muhalefet stratejisi olarak ortaya çıktılar. Varolan müzelerdeki tarih yazılımına alternatifler üretmek için ortaya çıktılar. Çünkü dünyadaki müzelere bakarsınız, kadın tarihi ya da kadın sanatı yoktur. Dolayısıyla müzede de kadının adını var edebilmek için, alternatif üretebilmek için bu kadın müzeleri ortaya çıktı.” diyor İstanbul Kadın Müzesi küratörü ve aynı zamanda fikir anası Meral Akkent. 25 Eylül, İstanbul Kadın Müzesi’nin sanal ortamda kuruluşunun yıl dönümü idi, biz de bu vesileyle müzeye ve vaadettiklerine biraz daha yakından bakmak istedik.
Meral Akkent kültürlerarası kadın araştırmaları yapan bir sosyolog. 1973 yılından beri Almanya’da yaşıyor. 1986 yılında, farklı kültür ve dillere sahip kadınlarla birlikte kadın politikaları eğitimi, kadın hakları ve üniversitede eğitim kalitesi gibi projeleri de kapsayan bir araştırma merkezi kurmuşlar ve yaptıkları çalışmaları sergileştirmişler. Zamanla gezici sergiler düzenleyen oluşum, 2003 yılında Bavyera’nın ilk kadın müzesi olma niteliğine kavuşmuş. “Benim İstanbul Kadın Müzesi ile olan ilişkim Almanya’da 2003 yılında kurduğum kadın müzesi ile başladı.” diyor Meral hoca bir röportajında.
Yaptığı çalışmaları Türkiye’de çeşitli kongrelerde ve çeşitli üniversitelerde sunuyor. Bu sunumlar sırasında, bir iş kadını olan Gülümser Yıldırım, İstanbul’da da bir müze kurulması için kendisinden destek istiyor ve müzeyi açabilmek için İstanbul Kadın Kültür Vakfı‘nı kuruyor. Bu gelişmeyi takiben İstanbul Kadın Müzesi, Türkiye’nin ilk, dünyanın 3. kent kadın müzesi sıfatıyla 25 Eylül 2012 tarihinde resmen açılıyor ama önce sanal ortamda. Türkiye’nin ilk sanal kent kadın müzesi olan İstanbul Kadın Müzesi, kadın tarihinin üstünü örten tozu toprağı yok etmeyi amaçlıyor. Meral Akkent, müzenin “kadının tarihini yazmak için küçük tuğlalardan sadece biri” olduğunu söylüyor.
Mesela derler ki Türkiye’nin ilk kadın fotoğrafçısı Naciye Hanım’dır. Halbuki bu büyük bir haksızlık, eğer biz Türkiye’de tüm kültür gruplarına saygı duyarak ve onların da tarihlerine bakarak yeni bir kadın tarihi yazacaksak o zaman ilk Ermeni profesyonel kadın fotoğrafçı Mariam Şahin’i de söylememiz gerekli. Türkiye’nin ilk kadın basın fotoğrafçısı Rum Fotoğrafçısı Eleni Fotiyadu’yu da unutmamamız lazım. Bu çeşitliliği göstermeyi istiyoruz. Kesin kategorilerden kaçınmak lazım. Türkiye’nin ilki dendiği zaman o ilkin içinde birçok kültür grubundan ilklerin de olduğunu hatırlatmamız lazım. İKM bunu yapmayı hedefliyor.
Müze, Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi (http://kadineserleri.org/) ile de işbirliği halinde. Sitedeki biyografi sayfaları hazırlanırken Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi arşivinden de istifade edilmiş.
İKM, İstanbul’un sanat ve kültür yaşamında kendisinden sonraki kadınlara öncülük etmiş ve halen aktif çalışmakta olan kadınların biyografilerine odaklanıyor. Sürekli ve geçici sergileri görme fırsatını bulabileceğiniz İKM sitesinde, kadın belleği kapsamına giren her konu meraklısını bekliyor. Günün her saati ziyaret edilebilen siteye, ziyaretçiler de katkı sağlayabiliyor.Türkçe, İngilizce, Almanca, İtalyanca dillerinde hizmet veren müze, kadın tarihinin ötelenmiş değerini görünür kılmak amacıyla, güncel bir kadın belleği oluşturmayı hedefliyor.
Daha detaylı bilgi edineyim diyenler için: