in

Kitap Hatırası: Bir Alıntılar Seçkisi

*WalterBejamin, Son Bakışta Aşk, Metis Yayınları

“…Deneyim yumurtası üstünde kuluçkaya yatan bir hayal kuşudur can sıkıntısı. Bir ucu yerin altında öbürü bulutların içinde kaybolan bir merdiven, bireyin yaşayabileceği en derin şokun ölümün bile bir genel bir sınır oluşturmadığı kolektif deneyimin imgesidir. Bütün usta hikâye anlatıcıları deneyimlerinin basamaklarında sanki bir merdivenden inip çıkıyormuşçasına bir aşağı bir yukarı rahatça dolaşıp dururlar.”

“Masalın özü neşe ve kurnazlıktır…”

 

*Robert Walser- Gezinti, Can Yayınları

“O halde niçin bu çiçekler? Kendi mutsuzluğumun üzerine bırakmak için mi topluyorum çiçekleri?”

“Tomzack. O huzur diye bir şey bilmezdi. Dur durak bilmeden dolaşıp dururdu dünyada. Hiç yumuşak bir yatakta uyuyamaz ve rahat güvenli bir evde yaşayamazdı. Evi her yerde ve hiçbir yerdeydi. Bir yurdu ve yurttaşlığı yoktu. Hiç kimseye ilgi göstermezdi ve hiç kimse de onun bu sürüklenip duran hayatına ilgi duymazdı. Geçmiş, gelecek ve şimdi ona hayali bir çöl gibi gelirdi hayat onun için fazlasıyla küçük fazlasıyla dardı. Onun gözünde hiçbir şeyin anlamı yoktu ve o da hiç kimseye bir anlam ifade etmezdi. Yukarı dünyaların ya da aşağı dünyaların kederinden gelen bir parıltı yayılırdı iri gözlerinden. Yorgun dermansız hareketleri sonsuz bir acıyı dillendirirdi. Ölü değildi ve canlı değildi. Yaşlı değildi ve genç değildi. Her an ölüyordu ve ölmeyi başaramıyordu.”

*Robert Walser,Tanner Kardeşler, Can Yayınları

“Günleri o kadar güzel buluyordum ki onları çalışarak murdar etme cesareti gösteremezdim.

“Şimdiye kadar hayatımı boşa harcadım. Hayatım daima bana çok değersiz göründüğü için öyle olmasını istedim çünkü. Yabancı çıkarlar içinde eriyip giderdim. Çünkü kendi hedefleri, çıkarları olmayan kişi başkalarının hedefleri, çıkarları ve hedefleri için yaşar.”

 

 

*GyulaKrudy, Günebakan, Aylak Adam Yayınları

“Delilerin saçları beyazlamaz.”

“Akıl hastanesinde öğrendiğim bir şey varsa o da kendinizi üzmemeniz gerektiğidir, çünkü üzgün insanlar birbirlerinin gözlerini deşmeye yararlar.”

“Kadınları sürekli meşgul tutmalısınız. Çocuk bakmalı, bulaşık yıkamalı ya da uyumalıdırlar. Hiçbir şey yapmadan otururlarsa başınız büyük belada demektir.”

“…Evet, hayatlarını yaprak misali savrularak harcayan insanlar, kendi sonlarını hazırlamadıklarından, dolu dolu yaşam sürerlerdi.”

 

*Elias Canetti, Hayvanlar Üzerine, Sel Yayıncılık

“Kelimeler olmadan yaşadıkları için mi hayvanlar daha az korkuyor”

“Rüyalar hayvanlara, tanınmayan hayvanlara benzer”

“Develer, yabancı birine satıldıklarında fiyatlarını öğrendikleri için hastalanırlar.”

“…Kehanetlerinin gerçekleşmemesine duyulan hiddet peygamberlerin en itici ve tehlikeli niteliğidir. Bir kez öngördükten sonra en kötü şeylerin bile olmasını arzulamak zorundadırlar. Hep haklı çıkma zorunlulukları onları acımasızlaştırır.”

“…Drama Hakkında: Yavaş yavaş dramada müzikten gelen bir şeyler uygulamak istediğimin farkına varıyorum. Figürlerin konstelasyonunu konular gibi ele aldım. Karakterlerin sanki gerçek canlı insanlarmış gibi “gelişimi” karşısındaki temel itirazım müzikte de çalgıların verili olmasını hatırlatıyor. Bir kez şu ya da bu çalgıyı seçtiğiniz zaman ondan vazgeçemez bir eser çalınırken onu başka bir çalgı haline getiremezsiniz. İşte müziğin güzel sertliğine dair şeyler çalgıların bu netliğine dayanıyor. Dramatik figürün bir hayvana atfedilmesi, bu anlayışa pekâlâ uygun. Her çalgı bir hayvandır. Ya da en azından kendi tarzında çalınabilen, kendine özgü ve diğerlerinden yeterince ayrık bir mahlûktur. Dramada tanrısal olan ve diğer tüm sanatlardan daha yüce olan şey; yeni hayvanlar, yani yeni çalgılar yeni canlılar ve tematik kaderlerine göre her defasında yeniden farklılaşan bir biçim yaratma olanağına sahip olmanızdır. Yani yeni hayvanlar olduğu sürece sonsuz dram türü vardır. İster tükendiğinden olsun ister hızla insan onu geride bıraktığından olsun yaradılış böylece kelime anlamıyla dramaya aktarılmış olur. Drama kendine özgü bir müzik türüdür… Opera… Müziği müziğin üstüne bindirmek

 

*Ello Vittorini, Fil, Helikopter Yayınları

“Güçlülük filde olduğu gibi, yumuşaklık, sessizlik ve eli açıklıkla birleşirse, soylu olur. Yoksa hiç de soylu bir şey değildir. Sabır ve alçakgönüllük de öyle.”

“Omurları birbirinden ayrılmış zürafa boyunlarındaki halkalar çıkarılırsa ölüme mahkûmdurlar. Marazi bir şekilde uzatılmış boyun çöker ve cansız kalan baş, göğse düşer. Gümüş halkalar, yerli kadınların boyunlarını ne hale getirdiyse, Orsolyo ile geçirdiğim yıllar da beni o ölçüde bitirmişti. İradesiz varlığım, zürafa boynunu ne kadar yükseltmeye çalışırsa çalışsın desteksiz yaşayamıyordu.”

*Szlard Rubin, Piliç Oyunu- Aşk Cesarettir, Dedalus Yayın.

“Sevdalı bir çift öpüşmek için tren raylarının üstünde duruyor. Ama işte Orsolyo son anda kazara atladı. Şimdi sıra sende.”

“İnsan düşünen bir hayvan olarak, idrak marifetiyle duyumları dönüştürür. Böylelikle fiziksel aşk “evlilik eğilimine” dönüşür; “aşkta saflık” terimi ortaya çıkar. Vahşi ve doğal olan dişe diş eylemine bir değer atfedilir ve “valour” durumuna dönüştürülür. Daha üstün anlamda cesaret zaten vardır. Bazen biçimde fiziksel özgürlüğün idrak yoluyla, ahlaki özgürlüğe, “özgür iradeye” dönüşmesi doğaldır. Bütün sorunun şu olduğu açıktır. Bakış açısındaki değişim, o şeydeki meşru değişime karşı gelir mi buradaki asıl soru bu değil mi? “

*Fernando Pessoa, Felsefi Denemeler, Aylak Adam Yayınları

“Hayvan için cesaret ve karanlıktan biri iyi, öbürü kötü, biri asil, diğeri aşağılayıcı değildir. Değere sahip değildirler. Bunlar insana göre ahlaki bir yüze bürünür. Eğer ahlaki özgürlük varsa onu bu noktada düşünmeliyiz.”

 

 

 

*Maurice Blanchot, Bekleyiş ve Unutuş, Monokl Yayınevi

“Adam bekleyişe katlanmıştı. Bekleyiş onu ebedi kılmıştı ve artık elinden gelen sadece ebediyen beklemekti.”

“Bekleyiş artık bekleyecek hiçbir şey olmadığında hatta bekleyişin sonu dahi olmadığında başlar. Bekleyiş beklediğini bilmez ve beklediğini yıkar. Bekleyiş hiçbir şey beklemez.”

“Beklenen nesnenin önemi ne olursa olsun, bekleyiş hareketi tarafından sonsuzca aşılır. Bekleyiş her şeyi eşit derecede önemli ve her şeyi eşit derecede beyhude hale getiriyor.”

“Bekleyiş ve ölümün garip karşıtlığı. Adam ölüme kayıtsız bir bekleyiş içinde ölümü bekliyor ve aynı şekilde ölüm kendisinin beklenmesine müsaade etmiyor.”

 

Yazan Tersla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Tecavüze Uğrayan Öğrenciye, Savcıdan Skandal Sözler: “Ben Neden Tecavüze Uğramıyorum?”

7 Basit Çizimle Tecavüz ve Rıza