in

Kısa Film Çekmeyi Neden Hafife Almamalıyız?

Kısa film ve uzun metraj ilişkisi, öykü ve roman ilişkisine her açıdan çok benzer. Birer edebi form olarak birbirlerine benzeseler bile öykü ve roman bambaşka yapılardır, şiir daha kuduz bir formdur, kimi zaman form olarak ele almak bile zordur.

Yazmaya heves eden insanlar genellikle daha kolay buldukları için öyküyle yazma serüvenlerine atılmak isterler ancak öykü, hem tempo, hem dil, hem zamansal kuşatılmışlık için kendine hep büyük ustaları çağırır. Sait Faik’in öyküden şaşmamasına şaşırmamalı. Ancak Orhan Kemal gibileri de vardır ki; dertlerini öyküyle değil romanla daha iyi ifade ederler. Karakterlerin gelişimi ve olay örgüsü için büyük bir sabırla çalışırlar, ilmek ilmek hikayeyi örer ve okuyucunun dimağında tadına doyulamaz bir lezzet bırakarak son noktayı koyarlar. Öykü roman karşısında okuyucuların genel algısında hep küçümsense bile Edgar Allen Poe gibi yazarlar asla roman olarak tasavvur edilemeyecek öyküleriyle algıları darmadağın etmeyi başarmışlardır. Sorun form değil anlatıdır. Bu sinema için de geçerlidir.

Bu yazıda daha çok işin teknik temellerine değinecek bile olsam, kısa filmin bir tür cüce uzun metraj olmadığını, öyle olmaması gerektiğini anlatmaya çalışacağım.

Kısa sürdüğü için kısa değil!

Kısa filmin film-gerçeklik açısından kısa olması gerektiğine dair yaygın ve aptalca bir inanç vardır. Filminiz 3 ya da 5 dakika sürse bile, film zamanında tüm sonsuzluğu zamansal açı olarak kullanabilir, kurgunun büyüsüne güvenebilirsiniz.

Oyuncuları arkadaşlarınızdan seçmeyin!

Her ne kadar büyük olanaksızlıklar ve bütçe problemleri söz konusu olsa bile, eğer sanat icra etmek istiyorsanız filminizde oynayacak ya da görünecek hiçbir karakteri öylesine ve nasıl olsa önemsiz bir rol diyerek tanıdıklarınıza ya da kafanızdaki plana uymayan insanlara teslim etmeyin. Yanlış anlaşılmak istemem, daha önce herhangi bir filmde yer almamış ve oyunculuk hakkında hiçbir fikri olmayan insanlar büyük işler çıkarabilir ancak bundan emin olun. Provalara güvenin.

Kamerası olan herkes görüntü yönetmeni değildir!

Sinema 7. Sanat olarak adlandırılsa bile, şahsi kanaatime göre bundan çok daha ötesidir. Tıpkı şiir gibi sanata dahil ama onun sınırlarının dışındadır. Sinema yapmanın gerektirdiği ön koşul bir kameraya sahip olmaktır. Dogma akımının anarşist yaklaşımını bir kenara bırakırsak, sinema hep kamerayı takip etmiş ve onun gücünden yararlanmıştır. Sinemada bir dil yaratmak çoğu kez kameranın neyi nerden ve nasıl çektiğiyle ilgili olmuş, bu alanda uzmanlaşmış renk, ışık, hareket, netlik gibi teknik konulara hakim insanlar sayesinde ilerlemiştir. Görüntü ve sanat yönetiminin önemli olduğunu, mekan tasarımının gözardı edilmemesi gerektiğini unutmayın.

Senaryo!

Bir fikrim var ve film çekmek istiyorum diyebilirsiniz ve çekebilirsiniz de, sanat artık kanıtlanmıştır ki; sadece yüksek entelektüel zihinlerin değil sıradan insanların da katkı sunabileceği ve dönüştürebileceği bir insani varoluş alanıdır. Ancak başkalarını etkilemek ve akılda kalmak istiyorsanız anlatmak istediğiniz hikayeye dikkatle eğilmeniz gerekir. Nasıl ki Mikelanj ünlü Davut heykelinden bahsederken mermerin gereksiz bölümlerini yonttum ve ortaya Davut çıktı derken, hem oldukça minimalist hem de büyüleyici v gerçekten görkemli bir form yaratmayı başardıysa, siz de senaryonuzu özenle biçimlendirmelisiniz. Senaryo yazmak hikaye yazmaktan oldukça farklıdır. Hikaye onu okuyan herkes için yazılırken, senaryo yönetmenler ve oyuncular için yazılır. Hikayenin amacı katarsisken senaryonun amacı filmin çekimine rehberlik etmektir. Hikaye edebi bir formken, senaryo edebi ve teknik formların bileşimi hibrit bir yapıldır. Kısa filmlerde diyaloglar çok önemlidir, laf kalabalığından sakınmak ve sinema diline güvenmek filminizi daha etkileyici bir hale getirebilir.

Işık daha çok ışık!

Tüm görsel sanatların temeli ışıktır, büyük Alman romantiği Goethe’nin ölmeden önce ışık ışık diye sayıklamasına şaşmamalı. Doğru planlanmamış ışık yönetimi filminizi rezil edebilir. Işık hem dramatik etkiyi artırmak hem de mekan ve atmosfer kurulumu için yaşamsaldır. Işık özel bir uzmanlık alanıdır bir bilene danışmaktan, etranızda bir bilen yoksa internetten sinema ve ışık ilişkisini araştırmaktan kaçınmayın.

Ses filmin %49’udur derler!

Kimin dediğini şu anda hatırlamıyorum ama kısa filmlerin en önemli sorunlarından biri sesi doğru bir şekilde kaydedememek ve filmin amacına uygun olarak kullanamamak olagelmiştir. Amatör görünmekten yana bir kaygınız olmasa bile, bunun sizin beceriksiziliğinizden kaynaklandığının sırıtmasını istemezsiniz. Sinema görme ve duyma gibi iki önemli duyu organımızı harekete geçirdiği ve beyin buradan gelen sinyalleri işlediği için ses tasarımına ve mimarisine özel bir önem göstermek hem sizi geliştirecek hem de izleyicilerinizi mutlu edecektir.

Kurgu!

Kurgu sadece belirli planları bir araya getirmek, kesmek yapıştırmaktan ibaret değildir. Kurgu filme ruhunu veren berbat çekilmiş bir filmi kurtarabilen, iyi çekilmiş bir filmi çöpe gönderen uzmanlık alanıdır. Filminizin kurgusunu yaparken yanınıza sezgisi güçlü birini almaktan çekinmeyin; zira ne demiş büyük ustalar kurgu demek sezgi demek.

Tüm bu yazdıklarım çöpe atılabilir şeyler, sinema da tüm diğer sanat dalları gibi tüm kalıpları ve kuralları yıkarak ilerliyor. Ne yapmak istiyorsanız onu yapın, yeter ki kendinize güvenin ve film yapın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Aykırı ve Lanetlenmiş Bir Ruh: Oscar Wilde

Faşist Sembolleri Duvarlardan Kazıyan Emekli Öğretmen: Irmela Mensah