in

Kaz Dağları’ndan Assos’a Yarım Günlük Seyahat

Sevdiğim bir arkadaşımın düğünü için Balıkesir’e geliyorum. Yıllardır bu taraflara gelmemiştim. En son Ayvalık’ta bulunmuştum.

Düğün Altınoluk’ta. Antandros Narlı Konak’tan yer ayarlamıştım kendime. İlk olarak eşyalarımı bırakmak için pansiyona uğruyorum. Lobide beni Apollon büstü karşılıyor. Ortada harika bir tahta bank var. Arkadaşlarınızla felsefeden konuşmak için tüm şartlar sağlanmış. Tatlı bir bey amca karşılıyor beni. Ondan minibüslerin nereden kalktığını öğreniyorum ve çıkıyorum yola.

Kaldığım yerin önünden kalkıyor minibüs. Edremit-Altınoluk tarafında ulaşım çok kolay. Edremit’in merkezinden kalkan minibüs Küçükkuyu’ya kadar gidiyor. Küçükkuyu’dan da Assos’a minibüsler var.

Önce Kaz Dağları’nı arkasına alan Adatepe’ye gidiyorum. Edremit-Küçükkuyu seferi yapan minibüsler Adatepe Köyü’ne giden yolun başında indiriyor sizi. Oradan köye ya yürüyeceksiniz ya da taksiye bineceksiniz. Minibüsün indirdiği yerdeki fırından simit alıyorum. Her gittiğim şehirde simit yerim. Simit harika!

Simit yiyerek birkaç kilometre yol yürümeyi düşünürken yorgunluğumu hissediyorum ve simitçinin yanındaki marketten taksi için bilgi istiyorum. İşte tam o sırada tanışıyoruz Murat Amca’yla. Ben seni bırakırım diyor Pejo’sunu göstererek. Zahmet minnet derken biniyorum. Keyifli bir sohbetle gidiyoruz köye. Murat Amca yeni almış arabayı. Suudi Arabistan’da çalışmış gençken. Hatırladığı birkaç kelimeyle Arapça konuşuyoruz. Köyün girişinde indiriyor beni. İşin bitince ara diyor.

Köye iner inmez çok şaşırıyorum. Popüler olduğunu düşündüğüm köy bomboş! Köyün meydanını çevreleyen mekanlarda sadece çalışanlar var. Takip edebileceğim bir kalabalık olmadan köyün sokaklarında dolaşıyorum. Evler tipik Rum evi, taştan. Murat Amca, yolda giderken bu köyün yakın geçmişte virane olduğunu, sonra evlerin bir bir restore edilerek köyün son halini aldığını söylemişti. Bir-iki tane butik otel var köyde. Gözlerden uzak, telefon çekmeyen bir yerde tatil yapmak isteyenler için güzel bir seçenek.

Köyün ıssız sokaklarında bir köpek karşıma çıkıyor karşıma. Kuyruğunu sallayarak gel diyor bana, bir şey göstermek istiyor. Bir bakıyorum ki Zeytinyağı Müzesi ’nin altındaki boşluğa 5 minik köpecik sığdırmış. Hepsi sırayla çıkıyor boşluktan analarını görünce. Meğerse süt saatiymiş. Hayatımda ilk kez bir köpeğin yavrularını emzirişine şahit oluyorum.

Bırakmak zor gelse de Zeytinyağı Müzesi’ne bakıyorum. Sadece dışındaki birkaç taştan aleti görebiliyorum. Erken bir saat olduğu için kapalı. Bir de karşısında seramik atölyesi var. Günün ilerleyen saatlerinde gelip buralara bakmak lazım.

Köyün meydanına iniyorum. Uyandığımdan beri hiç kahve içmemiştim. Sabah kahvesi benim için alışkanlıktan ziyade bir bağımlılık. Köy kahvesinde Türk kahvesinden başka bir şey olmaz derken adam demez mi filtre kahve var diye. Julius Meinl kahvesi çıksa ne gülerim diye içimden geçirirken kahvenin yanında gelen doğal köy sütü beni şaşırtıyor. Son zamanlarda içtiğim en güzel kahve.

Kahve içtiğim yerin çaprazındaki Zeus Dondurma‘ya gidiyorum. Dondurma çeşitleri, çoğu dondurmacıda göremeyeceğiniz cinsten: Dağ kekikli, zeytinli, lavantalı, kakuleli, ısırganlı. Zeytinli dondurmanın içinde zeytin parçaları var. Deniyorum ve bayılıyorum.

Aşağı doğru yürüyüp Zeus Altarı’nı görmek istiyorum. Yıllarca Zeus Atları sandığım bu yerin sonunda altar yani sunak olduğunu, Tanrıların Tanrı’sı Zeus’un Hera’ya burada aşık olduğunu öğreniyorum. Orman içindeki yürüyüşün ardından harika bir manzara çıkıyor karşıma. Bir de tahayyül ettiğimden daha gösterişsiz bir sunak. Yine de hayalim olan solo yürüyüşü kısmen de olsa Kaz Dağları’nda gerçekleştirmiş oluyorum.

Murat Amca beni alıyor, Küçükkuyu’da, ana caddede bulunan Assos minibüslerinin kalkış yerine bırakıyor. Vedalaşıyoruz. Saatte bir kalkan minibüse 15 dakika var. O sırada yandaki dönerci, kömürde kendine yaptığı çaydan bana da ikram ediyor. Küçükkuyu’da herkes cana yakın.

Kısa bir yolculuğun ardından Behramkale’ye iniyorum. İndiğim yerde bir çocuk Türk kahvesi içer misiniz diye soruyor. Kahveye hiçbir zaman hayır demem. Ama önce antik kalıntıları görmek istiyorum. Giderken içeceğim diyorum. Çocuk onu atlattığımı düşünüyor.

Başlıyorum köyü dolaşmaya. Behram’ın yokuşlu sokaklarında teyzeler, amcalar hep bir şeyler satma derdinde. Ot, takı derken işi biraz dilenciliğe vurmuşlar sanki. Bu üzüntüyle tapınağa çıkarken demir dövme ustasının tezgahı ilgimi çekiyor. Amca çığırtkanlık yerine Kanadalı turistlerin beğendiği inek çanına indirim yapmakla meşgul. Pazarlık isteyen turistlerle demir dövme ustası arasında tercümanlık yapıyorum. Derken bir sohbet alıyor yine bizi. Ellili yaşlardaki gezgin Kanadalı, eczacı olduğumu öğrenince kullandığı antibiyotiklerden bahsediyor bana. O bile Türkiye’de reçetesiz antibiyotik alamadığından veryansın ediyor.

Antik kalıntıları bulmak için ot satan teyzeleri takip etmek yeterli. Ören yerine geldiğimde MüzeKart ile giriş yapılabildiğini öğreniyorum. Gözlerim ilk olarak Athena Tapınağı’nı arıyor. Floransa Sendromu olanları tir tir titretecek güzellikteki Athena Tapınağı, iyonik sütunlara sahip. Bu özelliğiyle Anadolu’daki tek tapınak olma niteliği taşıyor. Eğer yaz tatillerinde Ege Bölgesi’ndeki antik şehirlere uğruyorsanız, daha önce gördüğünüz sütunlardan daha farklı olduğunu anlayacaksınız.

Zeus, Merkür gezegeninin koruyucusu olan güzeller güzeli bilgelik tanrıçası Metis’e aşık olur ve ısrarla peşini bırakmaz. En sonunda onu ikna etmeyi başarınca beraber olurlar. Faka Metis hamile kaldıktan sonra ortaya çıkan Gaia (ana tanrıça)’nın kehaneti, bütün bu mutluluğu alt üst eder. Gaia’nın söylediğine göre ilk çocuk kız olacak ancak daha sonra yine Metis’in doğuracağı erkek çocuk Zeus’u devirerek onun yerine geçecektir. Zeus böyle bir ihtimale dahi tahammül edemez ve kehanetin gerçekleşmemesi adına karısını yutar. Onu kendi vücudundan bir parça haline getirir. Çok uzunca bir süre kafasının içinde taşır.

Zeus bir gün şiddetli bir baş ağrısı çeker ve hemen ateş tanrısı Hephaistos’u yanına çağırarak “Başımın ağrısına dayanamıyorum. Keskin baltanı hızlıca alnıma doğru vur. Sakın korkma, ben ne olacağını biliyorum. Emrimi yerine getir.” der. Hephaistos tedirgin olmasına rağmen Zeus’a itiraz edemez ve dediğini yapar. İşte tam da o sırada inanılmaz bir şey gerçekleşir. Zeus’un yarılan başından, zafer çığlıkları atan, güzeller güzeli bir genç kız fırlar. Baştan ayağa zırh giymiş, elinde mızrak ve kalkan tutan, altın miğferli bu kız dans etmeye başlar. Herkes büyük bir şok içerisindedir. Güneş bile gördüklerine inanamaz, deniz kabarır. Olimposlu tanrılar ise hayretle izlerler olanları. Athena silahlarıyla birlikte Zeus’un başından doğduğu için Zeus’un ete kemiğe bürünmüş aklı olarak kabul edilir. Zeus ona çok büyük değer verir ve diğer bütün çocuklarından üstün tutar.

Ören yerinden çıktıktan sonra tüm paramı demir dövme ustasından aldıklarıma veriyorum. Etraftakilerden ATM’nin yerini öğreniyorum. Oraya doğru ilerlerken minibüsten inerken beni kahve içmem için mekana çağıran çocuk, bakıyor bana hani kahve dercesine. Kesinlikle uğrayacağımı söylerken yolun kenarında boş bir arazi içinde tahta sandalyede oturan amca bana nereye gittiğimi soruyor. Neden sorduğunu düşünmeden bankaya diyorum. Herkesin etkileşim halinde olduğu bir köy burası. 

Biraz ilerleyince kahkahayı patlatıyorum. Bir trafik adası, hep gördüklerimizden, dönüş için. Şehirlerde bu adaların üzerinde çiçek aranjmanları veya çeşmeler olur. Behramkale’deki trafik adasının üzerine Aristoteles’in kocaman bir heykelini koymuşlar. Başta komik geliyor ama sonra anlamlı buluyorum.

Dönüşte tabii ki tahta sandalyede oturan amcaya hesap veriyorum. Buldum dememin üzerine aferin dercesine başıyla selamlıyor. Son olarak kahve içme sözünü yerine getirmek üzere kahveciye gidiyorum. Kahvenin gelmesiyle sohbet ediyoruz beni çağıran çocukla, yani Adil ile. Ona Assos’ta otel rezervasyonu yapmanın çok zor olduğunu söylüyorum. Burada konaklamalar taş yapılara açılmış butik otellerde gerçekleşiyor. Bu tarafa geldiğinizde ya Behramkale’de, dağın tepesinde, yeşillikler içinde bir yerde kalabilirsiniz ya da Assos’ta, deniz kenarında, limana bakan otellerin birinde kalabilirsiniz. Tabii, bir de Kadırga Koyu tarafındaki oteller var. Onlar da Assos’un doğusunda kalıyor. Merkezden biraz uzakta Kadırga Koyu. Fakat sık sık Assos’a giden minibüslerle ulaşım kolaylaşıyor. Gelecek sefer Assos’a geldiğimde otel konusunda bana yardımcı olacağını söylüyor Adil.

Limana inmek üzere yeniden minibüse biniyorum. On dakikalık yolculukta çok güzel manzaralar çıkıyor önüme. Limanı üstten görebiliyorum. Karşımda Midilli, en güzel haliyle.

Minibüs sizi antik limana bırakıyor. Taştan limanı, oteller ve restoranlar kaplamış. Denize girebilmek için iki alternatif var: Birisi Çakır Beach, diğeri Coşkun Beach. İkisi de güneşlenmek ve denize girmek için rahat bir ortam sunuyor. Bu mekanlarda yeme-içme çoğu yere göre oldukça uygun fiyatlı.

Assos’un denizi tertemiz. Suyu tahmin ettiğimden daha ılık. Buraya şnorkelsiz gelmek büyük bir hata. Kum olsun, uzanayım diyenler için uygun değil. İskeleden denize giriliyor.

Birkaç saat denizde oyalandıktan sonra bir daha görüşmek üzere Assos’tan ayrılıyorum.

Diğer Notlar:

  • Arabanız yoksa veya otostop çeken bir gezgin değilseniz bu rota sizi hiç zorlamayacaktır. Bölgede gezmek istediğiniz her yere hatta başka illerdeki popüler noktalara bile (Ayvalık gibi) minibüs bulabiliyorsunuz.
  • Bahsettiğim yerlerin hepsinde otostop çok yaygın bir ulaşım yöntemi. Yerel halk da bunu kullanıyor.
  • Edremit’ten 10 dakika uzaklıkta Koca Seyit Havalimanı bulunuyor. Havalimanına ulaşım çok kolay. Merkezden kalkan küçük araçlar var.
  • Edremit-Altınoluk çevresinde çok sayıda yazlık ev mevcut. Bunlar genellikle site içerisinde, ayrılmış plajları olan evler. Uzun süreli tatil yapmak isteyenler buralarda yazlık kiralayıp çevreyi dolaşabilirler.
  • Adatepe’den sonra bir de Yeşilyurt Köyü var. Orası da tatlı bir Ege köyü. Gidilebilir.
  • Köylerin birinde otlu gözleme yiyebilirsiniz. Dağdan toplanan her türlü ot var.
  • Assos’ta, Yahya Usta ’da sıcak dondurma yiyebilirsiniz.
  • Bu rotayı Kaz Dağları’nda kamp yaparak taçlandırabilirsiniz.

Yazan leenathrw

Canlı, hızlı ama çok değil.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Faşist Diktatörler ve Trajik Sonları 1

Dostoyevski’nin Hayatı ve Eserleri Hakkında Kısa Bir Test