Şiddet kelimesinde ş, i ,d, e, t harfleri bulunur, kim der ki kelime 5 harflidir. “2018 Temmuz ayında 19 kadın ve 1 kız çocuğu erkek şiddetinden öldürülür, 10 kadına tecavüz edilir, 42’si istismar edilir, 32’si yaralanır.”* Kim der ki tedbirin varlığı sayılarla ispatlanabilir. Oysa bir kadında onlarca travmatik öykü birikmiştir.
Kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik çalışmaların işlevsel tablosu her ay medyada sunulan verilerle gözler önüne serilmektedir. En basit şekilde anlatmak gerekirse bu verileri elde etmek için kurumlarda formlar üzerine formlar, on farklı yerde on farklı biçimde tutulur. Sayılar, bulgular havalarda uçuşur. Şiddete maruz kalmış kadının başvurduğu emniyet, adliye, hastane, sosyal hizmet kurumlarındaki bilirkişiler görev alanındaki bilirliği kadarıyla yardımcı olmaktadır. Mevzu bilirkişinin bilirliğini ve eylemliğini aşan aşamaya gelince kadın diğer kurumun bilirkişisine yönlendirir. Bir bilen çıkmayana kadar büyük bir duyarlılıkla bir kurumdan diğerine yönlendirilir. Kadının karşısına çıkan sorumlular o kadar sorumlu, kadın o kadar yorulmuştur ki kadın bilinmezliğe kadar vardığında kimseye bir soru soramayacak, yaşadıklarını anlatamayacak hale dönüşüverir. En olumlu şekilde tasarlarsak önce emniyet veya 183 şiddet hattından yardım istemiş, adli kayıt tutanağı ve tıbbi müdahale için bir devlet hastanenin acil servisine, sonra tekrar emniyete, belki savcılığa ve oradan da sosyal hizmetler gibi kurumlara başvurmuş kadın en sonunda koruma altına alınmıştır. Bir artırılıp bir azaltılan cezalara rağmen cezasını çeken şiddet eğilimli erkek, en iyi ve bir ihtimalle fiziksel şiddet konusunda kendisini kontrol etmeyi öğrenerek dönmüştür. Yine de böyle bir durumda bile yaşananların hiç bir iz bırakmadan silinmesini beklemek, şiddetin döngüselliğini, nesilden nesile aktarımını, psikolojik, ekonomik, cinsel yönüyle de sürdüreceğini düşünmemek yanlış olacaktır. Sonuç olarak kadın en kötü ihtimalle öldürülmemiş ve en iyi ihtimalle yaşamaya devam ediyorsa, erkeğin döngüselleşen şiddet eylemi kadar kadının şiddetten korunma çabası da döngüsel bir hal almıştır.
Tüm bu zorlukların karşısında bilinen bir gerçek var ki, o kadın dünyaya gelmeyi başarmış, yaşına yaş katmak için mücadele vermiş güçlü bir organizmadır. Her şiddet olayında dahi aldığı bir sorumluluğu vardır. Komşu ne der? Ailem ne der? Çocuğum ne yapar? sorularının hepsini saniyeler içinde düşünme kapasitesine sahiptir. Vahşi doğada sadece kaçmayı tercih etmemektedir. Mücadeleyi henüz kendine kadın denmediği, yalnızca çocuk olarak anıldığı yıllardan bilmektedir. Oyunlarında saklanmayı, kovalamayı, zıplayıp taş atmayı tecrübe etmiştir. Yok olmamak, yok etmemek, yaşamak, yaşatmak için mücadele etmeye devam edecektir.
İşte bu kadınlardan bazılarının adı Şerife’dir. Yazıdaki Şerife küçük bir ilçede yaşamaktadır. Her ay en az bir kez dayak sonrası muayene sebebiyle acile başvuran ve her tıbbi müdahale sonrası polise şikayette bulunan yılmaz kadınlardandır. Kararlı, cesaretli ve sabırlıdır. Her dayak sonrasında mutlaka bir yöntem dener. Kimi zaman muhtara, jandarmaya, kimi zaman aileden birilerine anlatır derdini. Şiddete maruz kalan binlerce kadın gibi başa çıkmak için her zaman bir başka yöntemi daha vardır. Polis karakolundan savcılığa, savcılıktan sosyal hizmetlere, bir sığınma evine, bir şehirden diğerine gider. Bir gün Şerife’nin gittiği hastanelerin birinde istatistik raporları birbirine girmiştir. Bir kişi adına aynı işlemin birden fazla kaydı tutulduğu görülmüştür. Kayıtlara göre Şerife ismiyle şiddet kelimesi arasında patolojik bir ilişki olduğu fark edilmiştir. Çalışanlar hemen birlik olup bu tuhaf çözmeye karar verirler. Şerifeler gelir gider, oğullar, kocalar bulunur, sonunda acil servisin müdavimi olan Şerife adına olağan dışı giriş işlemleri yapılmamış, aylık istatistiklerde karışıklık olmadığı görülmüştür. Anlaşılmıştır ki, yetmişine varmamış Şerife teyze ve on sekizine varmamış gelini Şerifecik sabit zamanlı ve sabit oranlı şiddete maruz kalmaktadır. Böylece bir ay daha bir sorun çıkmamış, tüm çalışanlar bir sonraki aya, Şerifeler ise erkeğin evden uzaklaştırma cezası sonlanana kadar rahat bir nefes almıştır.
* 08.08.2018 tarihli Bianet Haberler, “Erkekler Temmuz’da 20 Kadın ve Kız Çocuğunu Öldürdü” adlı yazıdan alınmıştır.