Kadın hakları açısından gerileme dönemindeyiz. Kadınkırım öyle bir salgın boyutu aldı ki, Brezilya gibi ülkeler bu konuda özel yasalar çıkarıyorlar. Avustralya’da cinsel şiddet bir yıl içinde yüzde 20 fırladı, birçok başka ülkede de buna benzer istatistikler görülüyor. İnsan kaçakçılığı musibeti rekor kırmaya devam ediyor.
Bugün birçok sorun kadınları her zamankinden fazla etkiliyor ama Avustralya’da bir Uluslararası Kadınlar Günü etkinliğinin de gösterdiği gibi, bu meselelerin birçoğu kişisel tercihin ötesine bakmayı reddeden bir feminist diyalog tarafından tamamen göz ardı ediliyor.
Uluslararası Kadınlar Günü’nde, Avustralya televizyon kanalı feminizmi tartışmak üzere tamamen kadınlardan oluşan bir program yaptı. Ancak özel bölüm, kadın hakları konusundaki krizi önemsiz göstermeye paralel olarak, dinleyici kitlesini kendilerini “kötü feminist” olarak tanımlayıp tanımlamadıklarına göre ayırmaya girişti. Bu, ne teorik ne de pragmatik olarak var olan bir kategori. Esasen ilerici siyasetin üniversitelerdeki moda konularından birine benziyor.
Genel anlamda feminizm, dünya meselelerinin cinsiyetle ilgili bağlamının daha iyi anlaşılabildiği, analiz edilebildiği ve bağlama oturtulabildiği bir politik mercek sağlar. Geçmişte feminizm böyle bir dizi soruna karşı durmada başarılı olmuştur.
Ama bugün, büyük kısmıyla feminizm, tamamen liberalleştirilmiş durumda. Küresel siyasal meseleler ve bunların cinsiyete ilişkin bağlamları ile daha az, bireysel mutluluk ve “güçlenme” amaçlı kişisel tercihlerle daha çok ilgili.
Feminizmi yaşam tarzlarını onaylamaya yönelik bireyci bir zorlantı doldurmuş durumda: “Topuklu ve mutfak önlüğü giysem feminist olur muyum?” “Bu ruj feminist mi?” “Kötü feministim, di mi?” Programın bu sorularla açılması, yaygın liberal feminist diyalogun iyi bir yansımasıydı. Bazen feminizm ile Cosmo moda polisi arasında pek az fark var gibi görünüyordu.
Feminizm herkese iyi gelen bir kişisel gelişim rehberi olarak tasarlanmadı. Kariyer tercihleri yapmaya, ilişkileri düzeltmeye veya gardıropları elden geçirmeye yarayan bir el kitabı değil. Herhangi bir tercihi desteklemeyecek, gereksiz yere alışveriş yaptıktan sonra kendimizi iyi hissetmemizi sağlamayacak, geceleri üstümüzü örtmeyecek. Aslında feminizm çoğu zaman bizi zorlayacak ve başımızı derde sokacak bir şey.
Feminizm kadınların kurtuluş hareketinin yani kadınların çalışma, seçme ve seçilme, evlilikte tecavüzü suç haline getirme, ev içi şiddetten korunulabilecek sığınaklar için verdiği mücadelelerin yarattığı bilinçten ortaya çıktı. Ama bu bilinç bugün geri kafalı ve ahlakçı veya yanlış ve zamanın gerisinde kalmış diye kenara itiliyor. Bu mücadeleler ve ideoloji, daha seksi, daha “feminen” ve statükoyu eleştirmeyen yeni, parlak bir liberal feminizm uğruna göz ardı ediliyor. “Kötü feminist” etiketini benimsemek, liberal feminizmin mevzuyu ıskaladığı bir sürü yoldan sadece biri.
“İçinde benim için ne var?” sorusunu sorduran yoğun şekilde Batılılaşmış içgüdümüz, o tercihler dünyanın dört bir yanındaki kadınlara ne kadar zarar veriyor olursa olsun, feminizmi kişisel tercihe çok fazla odaklı olacak şekilde apolitikleştirdi.
Mal satabilmek için cinsiyetçi ve ırkçı stereotiplere dayanan kozmetik: Feminizm. Kadınların tokatlandığı, boğulduğu ve tükürüldüğü pornolar yapmak: Feminizm. Dünyanın dört bir yanında milyonlarca kız çocuğunun sömürülmesinden sorumlu olan seks endüstrisini desteklemek: Ekonomik girişimcilik ya da daha iyisi, feminizm.
Aktivist Julie Bindel feministler tarafından pornoyu eleştirdiği için “tehlikeli ölçüde sorumsuzca” davranmakla suçlandı… Sanki milyar dolarlık küresel porno endüstrisi tek bir kadının sözleriyle çökecekmiş gibi… Feminizmin liberal versiyonu kız çocuklarına, kadınlara ve erkeklere bu sektörlerde yapılan kötülükleri inkâr edecek kadar ileri gidiyor, o kadar ki feminizm artık cinsiyetçiliğin kaynaklarını savunuyor ve ona karşı çıkan kadınları şeytanlaştırıyor.
Eskinin geri kafalı, ahlakçı ve erkek düşmanı stereotiplerini sarsayım diye feminizm feminizm olmaktan çıktı.
İronik ama, feminizm en liberal ve en zararsız formuna ulaştıkça, feminizmin “fazla ileri gittiğini” iddia eden bir gençlik hareketi de büyüdü. Tumblr’daki “Feminizme Karşı Kadınlar” bunun en iyi örneği. Bu kadınlar, “kendimizi ifade edebiliyoruz,” “güçlüyüz,” “kendi adımıza konuşabiliriz,” “kurban” veya “ezilmiş değiliz” diyerek feminizme ihtiyaçları olmadığını iddia etseler de, cinsiyet eşitsizliği konusunda alınacak daha epeyce yol olduğu inkar edilemez bir gerçek.
Ergenlik dönemindeki genç kızların yarıya yakını bugün hayatlarının normal bir parçası olarak cinsel ilişkiye zorlandıklarını belirtiyorlar. Buna karşı durmak yerine, liberal feminizm bize “ahlakçılık yaparak genç kızları cinsellikleri yüzünden utandırmama” uyarısı yapıyor.
Programda genç kadınların sexting ile çıplak fotoğraflarını göndermesi meselesi gündeme geldiğinde, toplumsallaşma ve cinsel baskılar bağlamı hiçbir şekilde ele alınmadı. Bunun bir “tercih” ve isyan olduğu söylendi. Liberal feminizm bizi özgürleştirecek olan şeyin “kadınların tercih hakkına sahip olması” olduğunu vaaz ettiğinden, hiç de şaşırtıcı değildi.
Programda belki de tek doğru düzgün yorum, o da kısa bir araya girme şeklinde, Greer’den geldi. Dünyadaki kadın işçilerinin çoğunluğunun, gelişmekte olan ülke ekonomilerindeki ücretsiz işçiler olduklarını söyledi ve alkış aldı. Julie Bishop izleyicilere çevre ülkelerdeki cinsiyet eşitsizliği üzerine yaptığı çalışmayı hatırlattı. Yine de bu kısa müdahale ezilmişliği gündeme yerleştirmeye yetmedi ve sohbet hızla ucuz esprilere döndü, mesela Julie Bishop’a siyasi getirisi olacaksa soyunup soyunmayacağı soruldu.
Kadınlara karşı bir savaş yürütüldüğünü kabul ediyorsak, cinsel nesneleştirme bunun propaganda tarafı ve iki taraf da bunu satıyor. “Tercih hakkını” desteklediğini iddia eden liberal feminizm aslında kız çocuklarının tercihlerini bugün her zamankinden daha çok kısıtlamakta olan cinsel baskıyı pekiştiriyor.
Bu çelişkili bireyci tercih feminizmi çorbası, feminist literatürü hatim etmiş kadınlar için katlanılır bir eğlence olabilir ama kadınların insan hakları konusunda genç kadınlara nasıl bir mesaj veriyor?
Burada odak noktasının ne tür giysiler giymeyi sevdiğimizden veya kadınların kendilerini nasıl adlandırmak istediğinden uzaklaşması gerek. Bireysel tercihler veya kimlikler kadar basit değil mesele.
İyi bir feminist misin kötü bir feminist mi? Mesele gerçekten senle mi ilgili?
Kaynak: Dünyadan Çeviri
Çeviri: Serap Güneş
Kapak İllustrasyon: Shehzil Malik