Ukulelesi, dövme kaşları, cesur fotoğrafları, klipleri, feminist tavrı ve pek tabii koltuk altı kılları ile kendine özgü bir sanatçı olan Amanda Palmer, 2014’te henüz Türkçeye çevrilmemiş olan ‘’The Art of Asking’’ (İsteme Sanatı) isimli kitabını çıkardı.
Müzik dünyasında yaptığı devrimci bir girişimle dinleyicilerinin yardımı sayesinde yapımcısız ve bağımsız bir albüm çıkaran Palmer kitabında bunu başarmasını sağlayan sihirli şeyden bahsediyor: İstemek!
‘’The Dresden Dolls’’ punk grubunun vokal ve piyanisti olan Amanda Palmer gruptan ayrılıp “Grand Theft Orchestra’’yı kurdu. Fakat albümünü çıkarmak için anlaşabileceği bir yapımcı bulamadı. Punkı kabare ile birleştirip sahne şovları düzenleyen grup, yapımcılar tarafından fazla müstehcen bulunuyor ve bazı değişiklikler yapmaları talep ediliyordu. Palmer’ın Grand Theft Orchestra’ya albüm yapması için yaklaşık 100 bin dolara ihtiyacı vardı. Palmer’ın aklına şöyle bir fikir geldi; bu parayı hayranlarından isteyecek ve bunun karşılığında da albümlerini satmayıp ücretsiz olarak internet üzerinden dinleyicileri ile paylaşacaktı. Palmer 1 dolar bağıştan başlayabilen bir kampanya başlattı. Kickstarter platformunda başlattığı bu kampanya olay yarattı ve hayranlarının desteği ile tam 1 milyon 200 bin dolar topladılar.
“The Theatre is Evil” adındaki ilk albümünü çıkaran grup birçok ücrestsiz konser verdi. Yine dinleyenlerinin gönüllerinden kopan yardımı konserlerde de kabul ettiler. Hatta konser turlarında hayranlarının evlerinde konakladılar.
Amanda Palmer bu devrimci girişimi ile ilgili yaptığı TED konferansında insanlardan yardım istemeyi üniversiteden mezun olduktan sonra geçinmek için yaptığı bir tür sokak performansı olan canlı heykel işinde öğrendiğini anlatıyor. Sokaktan geçen insanların attıkları paralarla geçinen Palmer; “Öylece duruyordum, ölü gibi. Sadece biri ayaklarımın dibine para atarsa canlanıp ona beyaz bir çiçek uzatıyordum” diyor. “Haftalardır kimseyle konuşmamış görünen yapayalnız insanlarla derin karşılaşmalarım oldu. Bazen upuzun bir an boyunca birbirimizin gözlerinin içine baktık, bazen de birbirimize birazcık âşık olduk. Gözlerim ona ‘Seni görüyorum’ dedi. Onun gözleriyse minnetle, ‘Beni gördüğün için teşekkür ederim diye cevap veriyordu.’ İşte almanın ve vermenin güzelliğini, istemenin bir çeşit iletişim biçimi olduğunu ben o günlerde öğrendim. O yüzden müziğimi torrentlemeyi, indirmeyi ve paylaşmayı hep destekleyeceğim ve bundan sonra çıkaracağım bütün albümleri internetten bedava yayacağım. Destekçilerime teşekkür etme yolum bu.” diyor.
Ancak Amanda Palmer’ı takdir edenler olduğu gibi onu dilencilikle suçlayıp sert bir şekilde eleştirenler de var. İşte Amanda Palmer bu eleştiriler üzerine “The Art Of Ask”‘i yazmaya karar veriyor. İletişimin ve güven duygusunun önemi, samimiyet, şefkat, dürüstlük ve reddedilme korkusunu aşmak gibi konuların üzerinde duran kısmen bir manifesto sayılabilecek “isteme sanatı” ile tecrübelerini ve fikirlerini felsefi ve pratik yönleriyle aktarıyor.
“Genellikle güzel, çekici, akıllı, canlı insanları görür, cazibesiz, sessiz veya öfkeli olanların önünden geçip gideriz. Oysa tek bir an, bir bakış, bir göz teması karşımızdaki kişinin yalnızlığına ilaç olabilir. Tek bir tebessüm öfkesini yok edebilir ve o kişiyi iletişim kurmayı isteyeceğiniz biri haline getirir. En iyisi bir hikâye yaratın ve karşınızdaki kişilerle o hikâyeyi paylaşın, daha iyisi onların da bu hikâyenin bir parçası olmasını sağlayın. Ben Kickstarter kampanyamda tam olarak bunu yaptım. Ve binlerce kişiyi ‘müzik yapımcısı’ haline getirdim.” diyen Palmer’a göre samimi ve dürüst bir şekilde istemeyi başarabilirsek bize yardım edecek birileri er geç çıkacak!
Amanda Palmer’ın TED Konuşması: Sormanın Sanatı
