Genç sanatçı Orhan Mert, 1989 doğumlu. 2008 yılında Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim Öğretmenliği’nden mezun olmuş. 2013 yılında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Resim Bölümü’nde ” Modern Sanatta Biyomorfizm” başlıklı tezini tamamlamış. Şu an aynı bölümde sanatta yeterlilik programına devam etmekte ve üretimlerini Çanakkale’de sürdürmekte.
Orhan Mert’in çalışmaları, dünyamızdaki mikrokozmoza ve uzaydaki olası organik yaşam formlarına dair ilham verici bir bakış açısı sunmakta. İzleyici, organizmaların makineleştiği ilginç melez yapılarla adeta karşı karşıya bırakarak hayal kurmaya yönlendirir. Genç sanatçının üretim sürecine dair hikayesini ve sanatsal bakış açısını da kendi sözlerinden dinleyelim:
“Akademik eğitimi sanatımda belirleyici bir unsur olarak görmüyorum. Buna izin vermemek adına resimsel pratiklerin öğretildiği (dayatıldığı) derslere girmedim, lisansüstü eğitimimde ise resmettiğim formlara yönelik yönlendirmeleri reddettim. Resimde kendi dilimi kabul etmelerine çabaladım. Çalışmalarıma temas edecek her türlü etkeni çemberimin dışına ittim. Hiçbir zaman da zararını görmedim aksine faydası oldu.”
“Jean Baudrillard ‘ın düşünceleri beni çok etkilemiştir. Özellikle sibernetik çağın insan üzerindeki etkileri konusundaki düşünceleri yapmış olduğum çalışmaların omurgasını oluşturmuştur.”
“Çalışmalarım organik/mekanik melezleşmesi ekseninde kendini göstermektedir. 21. yüzyılın ileri mekanik-sibernetik gerçekliği içinde kendi doğasına yabancılaşmış organik formları resmediyorum. Bununla birlikte, temsili olarak kullandığım yabancı bir dille -biyoloji kitaplarından aşina olduğumuz- morfolojik görseller oluşturuyorum. Böylelikle kendime ait bir evren kurmayı amaçlıyorum. Bunu yaparken biyolojik görsellerin yanısıra bilimkurgu (özellikle siberpunk türü eserlerden) sineması ve edebiyatından ilham alıyorum.”
“Bence sanatçılar bulundukları yüzyılın düşünürlerini okumalı ki, yaşadıkları çağda ve daha da ilerisinde yaşayabilsinler… Ne yazık ki -bazı sanat okulları tenzih ediyorum- güzel sanatlar eğitimi veren akademiler neredeyse bunu hiçe sayıyorlar. 19. ve 18. yüzyıla ait romantik sanatçılar evreninde dönüp durarak kendi kuyruklarını yakalamaya çalışıyorlar. Bunun yerine ise, çağımıza iz bırakan düşünürleri ve sanatçıları önermeleri, bu çağa ait düşünceleri öğretmeliler.”
“İnsan içinde bulunduğu çağın düşüncesi içerisinde evrimleşen bir organizmadır. Zamanın bu düşüncesine uyum sağlama çabası, günümüzdeki robotik ve siber değişkenlerin tahakkümü nedeniyle organizmayı kodlaştırarak yapıbozumuna uğratmıştır. Bununla beraber organizma ruhani-manevi yapısını da kaybederek günümüzde mekanikleşmiş bir yaşam formu halini almıştır. Baudrillard’ ın dediği gibi “Artık insanın insanı yabancılaştırması yok, insanın makineye karşı homeostazı var.”
Genç sanatçı Orhan Mert’in eserleri bugüne kadar Japonya, İtalya ve Polonya’ da gerçekleştirilmiş baskı sanatları bienallerinin yanı sıra Türkiye’de de çeşitli sergilerde yer almıştır Bu yılda 3-7 Nisan arasında İstanbul, Küçük Çiftlik Park’ta gerçekleştirilecek olan “7. Mamut Art Project”, sanatçının eserlerini yakından incelemek isteyenler için iyi bir fırsat olacak.
https://www.behance.net/orhanmert
Organları ya da arkaik canlı tasfirlerini andırıyor evet, Crononberg esintileri de taşıyor biraz her an canlanıp ekrandan fırlayabilecek, uzaydan ya da toprağın altından çıkabilecek belirsiz formlar gibi, sanatçının tekniğinin gücüyle üç boyutlu olmaya da oldukça yakın… Ortaçağdan postmodernizme ne anlattığı belli olmayan bir kafa karıştırıcı muğlaklık başarılı.