F. Scott Fitzgerald, Hemingway ile arkadaşça rekabetlerinin ilk yıllarında şöyle der: “Ernest sinirleri benim kadar bozuk biri ama bu sorun kendini farklı bir şekilde gösteriyor. Onun eğilimi megalomaniyken benimki melankoli.” (Jeffrey Meyer, Hemingway: A Biography) Fitzgerald’ın sözünü destekler nitelikte bir yaşanmışlık da var. 1. Dünya Savaşı’nda bir havan topu şarapneliyle yaralanan Hemingway’in anlattığına göre “İki dizi de parçalanmış” ve” 200’den fazla şarapnel yarası” aldığı halde yaralıları 150 metre uzaklıktaki güvenli bir bölgeye taşıyacak gücü kendinde bulmuş. Gerçekte ise kimseyi kurtaramadan şarapnel yaralarından bayılmış ve asıl kendisi sedye ile taşınmak zorunda kalmıştı.
Peki nedir bu megalomani? Çoğumuz melankoliye bir miktar aşinayız, gelin bu yazımızda megalomani ile ilgilenelim.
Türkçe dahil yabancı dillere “megalomani” şeklinde bir tamlama olarak giren kelimenin kökeni Yunancadan geliyor. “Megalo=büyük” kelimesi ile “mania=çılgınlık” kelimesi bir araya gelince ortaya “büyük çılgınlık” çıkıyor. Büyüklük hezeyanı desek daha doğru ifade etmiş oluruz. Hiçbir şekilde gerçekle ilgisi olmayan farklı neden sonuç ilişkileri kuran megalomanyaklar, üstün yetenekler taşıdıklarına inanır, kendilerinin, farklı özelliklerinden dolayı diğer kişilerden üstün olduklarını düşünür ve kabullenirler. Adeta küçük dağları onlar yaratmışlardır.
Megaloman kişilerin gerçekle ilgisi olmayan hezeyanları bulunur. Gelir durumu az olan kişinin dünyanın en zenginlerinden biri gibi davranması, görüştüğü kişilere çekler senetler yazması buna örnektir. Toplumumuzda da mevcuttur olmayan parasını harcayan, borçla kurduğu zengin sofrasına eleman toplayarak ‘ekmek veren’ rolüne girmeyi seven yüce gönüllü tipler. Her alanda görülebilen megalomanlar, ilginçtir ki kendi işlerinde başarılı olurlar. Manken ise en popüler manken, yazar ise en ala yazar( olabilir, mümkün) influencer ise en çok reklam alan, etki gücü yüksek influencer, tanrıysa tahtına kurulmayı hak eden bir tanrı, gibi gibi.
Bu kişilerde aşırı derecede kendini beğenme, büyüklük ya da üstünlük hissine kapılma, başkalarının içinde bulunduğu durumu anlayamama, kendisine yöneltilen yapıcı eleştirileri dahi anlamazdan gelme gibi haller görülebilir. “Bazı ayakkabı ve kıyafetler çok fazla pahalı. Benim böyle takıntılarım yok. 3-5 bin TL’ye şıklık mümkün” diyenleri bile vardır.
Aynı zamanda sürekli karşılarındaki kişiler tarafından desteklemek ve sevilmek isterler. Eleştirmen Max Eastman, Hemingway’in Öğleden Sonra Ölüm kitabına pek coşkulu olmayan bir yorum yazdığında Hemingway’in öfkeden küplere binmesi gibi. Kızdıran yorumun bi kopyasını adamın yüzüne fırlatmış ve güreşerek yere devirmiş onu… Gelelim diğer bir özelliğe: Yer yer kibre eşlik eden kurallara uymama çabaları. “Sen benim kim olduğumu biliyo musun hıaağğ!” ve ” sen bittin olm, sen daha hiçbir yerden ekmek yiyemezsin! ” gibi sürümleri de mevcuttur. Fonda “gururlanma insanoğlu” ilahisi çalmaya başladı bile.
Sıkı durun ilginç bir ayrıntı daha geliyor: Leonardo Dicaprio son 13 yılda yer aldığı 14 filmin 9’unda zengin ve megaloman karakterleri canlandırmış. Leo tekrara mı düştü yoksa en başarılı yansıtabildiği karakter üstüne mi yapıştı bilemiyoruz ama şuradaki oyunculuğa söyleyecek söz yok.
Megalomani özelliklerini tanıdık ee şimdi ne yapacağız demeyin. Davranışlarını onaylamak ya da onları övmek yaptıkları hatanın onaylanması anlamına geleceğinden ne yapıyoruz, gördüğümüz yerde ‘ dan dan dan! ‘ hiç çekinmiyoruz. Çünkü “İnsanlar yıkılabilir ama yenilemez.” der Hemingway. Çünkü yüzleşmek, önemlidir.