in

Harper Lee’nin Bülbülü Öldürmek Romanı Üzerine

Bülbülü Öldürmek, Harper Lee’nin 1960 yılında kaleme aldığı Pulitzer ödüllü romanıdır. İlk yayınlanma tarihinden itibaren büyük bir başarı elde ederek Amerikan Edebiyatı’nın klasik romanları arasına girmeyi başarmıştır.

Benim de sürekli okuma listelerinde görüp okumaya karar verdiğim bir kitaptı aslında. İlk 60 sayfasında sıkıldığımı söyleyebilirim ama nedense bırakmak istemedim ve devam ettim. Şunu da ilave etmeden geçemeyeceğim, yavaş ilerleyen bir kitap.

Birçoğumuzun bildiği gibi konusu günümüzde de maalesef devam eden ırkçılık ve önyargı. Yazarımız olayları küçük bir kız çocuğunun gözünden kaleme almış. Çok da iyi etmiş, çünkü en masum olanlarımız çocuklarımız.

İtiraf etmeliyim ki, halası evlerine gelip “artık elbise ve etek giymen gerekiyor bir hanımefendi olmalısın” dediğinde Scot’un kız olduğunu anladım. Nedenini bilmiyorum ama onu hep bir erkek çocuğu gibi hayal etmiştim. Sanırım abisi ile olan ilişkisi ve oynadıkları oyunlar sayesinde bu şekilde düşünmüş olabilirim.

Bülbülü öldürmek ırkçılığı konu alınarak yazılmış olsa da aslında önyargının hayatlarımızda nasıl yer edindiğini gözler önüne seriyor. Olay 1930’ların Güney Amerika’sında Maycomb kasabasında geçiyor. Küçük bir kız çocuğu olan Scot’un anlatımıyla sade ve anlaşılır bir dille yazılmıştır. Olaylar Scot’un abisi Jem, arkadaşları Dill ve Avukat babaları Atticus’un çevresinde geçiyor.

Zenci Tom Robinson beyaz bir kadına tecavüz ettiği iddası ile tutuklanır. Irkçılığın fazlaca hissedildiği dönemlerde avukat olan Atticus’u siyahilere değer verilmeyen topluma karşı gelerek Tom Robinson’un davasını alır. Tüm itirazlara ve hakaretlere rağmen vazgeçmez ve olaylar başlar. Babalarının bu davayı alması ile okulda kendilerine siyahi insan savunucusu diye birçok hakarete maruz kalırlar. Scout her seferinde kendisine hakim olamayıp olaylar çıkarsa da babası sakin olması konusunda sürekli uyarılarda bulunur.

Dava günü kasabadaki hemen hemen herkes sıcak havaya aldırmadan çoluk çocuk mahkemeye giderler. Tüm kasaba siyahilerin baş belası olduğu kanaatindedir ve Tom’un en ağır şekilde cezalandırılmasını istemektedirler. Tabii Scot ve abisi de gizlice duruşma salonunda yerlerini alırlar.

Dava başlar, tanıklar dinlenir ve Atticus’un savunmaları ile açıkça görülür ki; Tom Robinson ona atfedilen suçu işlememiştir. Aslında mahkeme heyeti de bunun farkındadır. Fakat suçsuz olmasına rağmen sırf zenci olduğu için suçlu bulunur ve idama mahkum edilir. Daha sonrasında ise Tom’un hapisten kaçmaya çalışırken vurularak öldürüldüğünün haberi gelir. Bu haberi ise çocuklarına ve Tom’un ailesine yine Accitus söylemiştir. Bu olay Scout ve Jem’i çok fazla etkiler: “Bana kalırsa tek bir tür insan var. İnsanların hepsi insan.”

Hayatımız boyunca değiştiremeyeceğim şeyler vardır. Mesela ten rengimiz, göz rengimiz (şimdilerde bunlarda değiştirilebiliyor) ve ailelerimiz. Dünya var olduğundan bu yana, ne yazık ki farklı olanlar hep haksızlığa uğradı. Bana göre hiçbir insan diğerinden üstün değildir, hele ki bu kıstas rengi ile değerlendiriliyorsa. Romanı okurken aslında ırkçılığın ne kadar gereksiz ve aptalca bir saçmalık olduğunu tekrar tekrar fark edebiliyorsunuz. Hiç kimse renk, dil, din ve ırk gibi konularda ötekileştirilmemeli.

Kitaptan birkaç alıntı paylaşmak istiyorum;

-Onun içindir ki, yıpratmayın kendinizi. İnsanlar genelde neyi görmek istiyorlarsa onu görür, neyi duymak istiyorlarsa onu duyar.

-Başka insanların yüzüne bakabilmek için ilk önce kendi yüzüme bakabilmeliyim.

-Bülbüller yalnızca müzik üretirler, bizi eğlendirmek için. Bahçeleri yağmalamazlar, tarlalarda yuva yapmazlar. Yalnızca şarkı söylerler. Hem de yürekleri paralanana dek. İşte o nedenle günahtır bülbülü öldürmek.

Son olarak eklemeliyim ki; Bülbülü Öldürmek tüm hukuk öğrencilerinin ve avukatların okuması gereken ders niteliğinde bir kitap.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Koza İçinde İpek Böceği Ya Da Ömer Kavur “Gece Yolculuğu”

Veda