in

Günlük Yaşamdaki Benlik Sunumuna Goffman ile Bakmak

Goffman temel olarak gündelik olanın içinden etkileşim süreçlerinin nasıl işlediğini ortaya koymak ve bu etkileşimlerde ortaya çıkan yapılara ve benliğin sunumuna dikkat çekmek istemiştir. Gündelik hayatta karşılıklı etkileşimlerin incelenmesi ve ‘sıradan’ insanın yorumlanması imkânını sunar. Goffman sosyolojisi, mikro ölçekli bir analiz sunsa da asıl olan küçük yapı taşlarından total kurumlara doğru ilerleyen bir perspektif sunmaktadır.

Makro yapıların belirleyici yapısı, sosyal etkileşimin dil üzerindeki gücü anlamına gelmez. Siyasi, ekonomik, eğitim, hukuk ve diğer sosyal kurumların tüm çalışmaları kaçınılmaz olarak sosyal etkileşim oluşturan uygulamalar aracılığıyla ortaya çıkmaktadır. Bu durum sosyal etkileşim olarak yüz yüze günlük konuşmaların da bir sosyal kurum olduğu varsayımından doğuyor. Çünkü Goffman sosyal etkileşimin kişilik değişkenleri, üstünlük hiyerarşileri ya da kurumsal veya makro sosyal yapılar tarafından belirlenen renksiz, kokusuz ve etkileşimsiz bir alt tabaka olduğu görüşünü reddetmiştir (Bayad, 2016: 84).

Temel çabası yüz yüze etkileşimi anlamak ve tanımlamaktır. Günlük hayat içerisinde birey benliğini sunarken sosyalizasyon sürecini en iyi şekilde atlatmak ve kendini daha cazip göstererek kabullenilebilirlik düzeyini yükseltmeye çabalamaktadır. Bu süreç de yine Goffman literatüründe göreceğimiz önemli bir kavramı önümüze çıkarır: izlenim denetimi. Kişi benliğini sunarken kendi kontrol mekanizmalarını ortaya koyarak istikrarlı bir şekilde tutarlı davranışlar sergiler.

Kişinin veya bireyin ötekilerle karşılaşması durumunda kendisini nasıl yeniden ele aldığını, nasıl yeni bir şekilde sunduğunu ve bunun için nasıl yeni stratejiler gerçekleştirdiğini benlik sunumu kavramını kullanarak açıklar. İnsanların ötekiyle veya ötekilerle karşılaşması durumunda verdiği izlenimler ve vermeyi istemediği, kaçındığı ancak başkaları tarafından fark edilen veya edilmeyen izlenimlerden oluşan benlik sunum stratejileri kişinin bireysel özelliklerine göre farklılaşabilir (Bayad, 2016: 83).

Erving Goffman, insan etkileşimlerini ve ilişkilerini bir oyun, tiyatro gibi ele alır. O’nun Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu (Goffman, 2009) adlı kitabı bir bireyin kendini ve yaptıklarını nasıl sunduğu, başkalarının kendisiyle ilgili izlenimleri nasıl yönlendirdiği ve denetlediği, başkalarının karşısında neler yapıp yapamadığıyla ilgili sosyolojik bir bakış açısının yansımasıdır (Hülür, 2017: 158). Günlük yaşamı bir tiyatro oyununa benzeten Goffman, nasıl bir oyunda profesyonel performanslar sergileyen ama bunun bir yapmacıklığı bulunan bir oyundan ibaret görüldüğünü söylese de günlük yaşamın da bir sahne performansı olduğunu fakat bunun hazırlıksız ve olağan bir biçimde ve sürekli bir denetlenebilirlik altında olduğunu vurgular. Herkes her zaman oyun oynadığı için doğallığın ve sahiciliğin ne olduğunu sorgulamak çok anlamlı değildir. İnsanlar doğal ve kendiliğinden davrandıklarına inandıkları zaman bile sahne üzerinde oyun oynamaktadırlar.

Goffman’ın yaklaşımında bir toplumsal durumdaki toplam etkinlik, gözlemci ve katılımcılardan oluşur. Aktörler, performansı ortaya koyan “bir rutini oynayan kişilerdir”. Kişiler başkalarının karşısında bir performans ortaya koyarken performanslarını sürekli gözden geçirirler. Kişiler, kendi performansları hakkında diğerlerinin düşünceleriyle ilgili sürekli bir izlenime sahiptirler (Poloma, 1993: 203). Öteki ile karşılaşma anında etkileşime giren birey sahnededir, ortaklaşa yaşanan bu sahnede oyunu kurallarıyla oynamak ve rolller ile ilgili bilgiyi uzlaşımsal olarak sunmak önemlidir. Kullanıcılar arzulanan ya da istenilen, kabul edilebilir kişi olma yolunda benliklerini inşa ederler. Goffman (2009: 45) bunu, sosyal olarak kabul görmüş değerlerin yansıtıldığı, idealize edilmiş performansların sunumu olarak açıklar. Kullanıcılar kendilerini sanal ortamda toplum nezdinde kabul gören sosyal değerler ve beklentiler etrafında sunarlar. Performansların sergilendiği bu sahneyi ön sahne olarak kavramsallaştırmıştır.

Performansı sergilerken kişisel bir vitrin oluştururuz. Vitrin, “performans sırasında kişi tarafından kasten ya da kasıtsız olarak kullanılan standart ifade donanımı” olarak tanımlanabilmektedir. “Set” vitrinin standart öğelerinden biridir. Set, ifade araçlarının görsel yönlerini anlatmak için kullanılır. “Önünde, içinde veya üzerinde sürekli sahnelenen insan faaliyetlerine ortam ve sahne oluşturan, mobilya, dekor, fiziksel tasarım ve diğer arka plan düzenlemelerini” set olarak tanımlamaktadır. Goffman, “kişisel vitrin”i, oyuncuyla bağdaşan ve farklı zaman ve mekânlarda oyuncunun bir parçası olmayı sürdüren ifade araçları olarak değerlendirir. Yaş, cinsiyet, köken, boy, kilo, imaj, jestler, mimikler kişisel vitrini oluşturan parçalardır. Temel olarak kişisel vitrin, “görünüş” ve “tutum” olarak değerlendirilebilir (Goffman, 2009: 33-35). Tüm bu kişisel vitrinimiz Goffman’a göre ön sahnemizde gerçekleşmektedir. Misafirlere ev sahiplerinin göründüğü misafir odası, yani ön sahne içinde ev sahipleri toplumun onlardan beklediği gibi cömert, sevecen ve görgülüyken, aynı kişiler arka sahneye geçtiklerinde, yani mutfağa geçtiklerinde komşularını çekiştiren, onlara hakaret eden ve dedikodularını yapan insanlara dönüşebilirler. Tiyatral eylem yüzünden mahremiyetin olmadığı ön sahne içindeki sembolik yükler ile daha rahat olan arka sahne içindeki sembolik yükler farklıdır çünkü (Orhan, 2018: 198). Her sahnenin karakteri, mimikleri ve senaryosu farklı olduğu için, hangi sahnede hangi diyaloğu okuyacağını karıştıranlar büyük bir performans hatası sergiler. Bu yüzden Goffman’ın da inceleme konusu olan kaçaklar, ajanlar, kendini gizlemeye çalışan siyasi muhaliflar vs. kovuşturmadan kaçabilmek için ön sahnede cümle mühendisi haline gelmek zorundadır.

Vitrin bölgesine benzer olarak bastırılan gerçeklerin kendini gösterdiği bir başka bölge, arka bölge ya da sahne arkasıdır. Sahne arkası, performansın geliştirildiği, yanılsamaların, izlenimlerin inşa edildiği, sahne dekorlarından kişisel vitrine her şeyin içinde bulunduğu bölgedir. İş, dinlence ve biyolojik ihtiyaçların giderildiği bölgelerdir. Goffman, vitrin bölgesiyle arka bölgeyi birbirinden ayıran çizginin toplumun hemen her yerinde görülebildiğini ileri sürer. Mağazalarda müşteriyle ilgilenen kadın veya erkek çalışanların iyi giyimli, temiz yüzlü, daha düzgün konuşma yeteneğine sahip olması ancak arka bölgelerdekilerde aynı niteliklerin aranmayışı buna bir örnektir. Yine bir evde göz önündeki odaların daha derli toplu olmasına gösterilen özenle arkadaki kişisel odalara verilen özenin hemen her evde farklı olacağı görülebilir. (Goffman, 2009: 112-120)

Bütün bu metafizik yük içerisinde yer alan öğeler, kişisel sunumun ekonomisini oluşturmaktadır. Sunum ekonomisinde aktörlerin oyun oynaması sebep olan güdülenme ya da zorlanma da, “katılımcıların ‘uymasını’ emreden” toplum kurallarıdır. Yolculukta herkesin kendine bakmasına yol açacak uçarı davranışlar sergilememek ön sahnede rezil olmaktan kaçınmak içindir. Yeni bir mekana girildiğinde o mekanın kurallarına uyarak normal görünmek için sergilenen davranışlar pek çok zaman hesaplanarak yapıldığı gibi içgüdüseldir de. Ancak arka sahne olarak andığı an da bir başka tiyatronun ön sahnesi olabilir (Orhan, 2018: 198).

Benliğin sunumuyla ilgili diğer bir kavram “izlenim denetimi sanatı”dır. Bir oyuncu, bir karakteri başarılı biçimde sergileyebilmesi için gerekli niteliklere sahip olmalıdır. Oyuncu ifadesel açıdan bir sorumluluk bilinci taşımalıdır. Kasıtsız bile olsa bir hataya sebep olmak, girilmemesi gereken bir ortama girmek (davetsiz misafirlik) ve çam devirmek olarak nitelendirebileceğimiz aksaklıklar yapan kişinin bilerek yapmadığı utanç ve karmaşaya sebep olan durumlardır. Kasten yapılan ve nezaketi aşan davranışlaraysa rezalet adı verilir. Tüm bu olayları ve sonucunda çıkan mahcubiyetleri önlemek için katılımcıların ve katılımcı olmayanların belli nitelikleri taşımaları ve gösteriyi kurtarma amacına hizmet eden uygulamalar için kullanmaları gerekecektir. Bu nitelik ve uygulamalar savunma manevralarıdır (Hülür, 2017: 163). Bu izlenim denetiminde kişi, karşısındakilerin en olumlu kanaatlerini kazanmak için davranışlarını uygun kurallara, prestij teamüllerine göre denetler ve prestij için planlar kurar. Özellikle de balolar, davetler ve özel görüşmeler gibi risklerin, kazanç ve kayıpların yüksek olabileceği mekanlarda bu izlenim denetimi çok daha yoğun yaşanır (Orhan, 2018: 201).

Goffman’da eyleyici, toplumsal merdivendeki konumu sabit dahi olsa görünüm, davranış ve imajını daha yüksekteki bir konuma projeksiyonlarla sunar. Plajda okumakta olduğu yabancı dildeki Homeros’un İlyada çevirisini insanlara göstere göstere okuduğunda, ya da oturma odasındaki sehpaya prestijli bir derginin sayısını koyarken, yatak odasının gizli bir köşesinde gizli gizli düşük profilli bir dergi bulundurduğunda (“temizlikçi unuttu herhalde”) sahne önündeki görünüm ile sahne arkasında kendi mahremindeki kişiliği arasında konstrat bulunur. Toplumsal vitrinde yer alırken çok hızlı şekilde karar vermesi ve çevresine kendine güvenen bir rahiya sunması için şüphe dolu ve fazla düşünceli görünmemesi gerekiyorsa eğer, temel görevlerinden dahi vazgeçebilir. Performansın gerçekçi görünmesi, işlevin yerine getirilip getirilmemesi dahi çok daha önemlidir (Orhan, 2018: 204).

Bireyin çevresinde görünüşüne ne kadar çok önem verdiği kişi varsa o kadar çok birbirinden farklı toplumsal benlikler yaratmış olur. Bu sebeple aktör ön sahnede kendi çıkarlarına uygun olduğu halde bu davranışları göz ardı edebilir. Çünkü üzerinde çok fazla düşünmese ya da bunu fırsatı olmasa bile çevresinden gelecek tepkilerin farkındadır.

Toplumsal uzaydaki konumlanmalar, diğer konumların değer yargılarının dayatabileceği salt hukuki, dinsel ya da siyasi sorunlara odaklı değil, aynı zamanda onların rızasını alarak birlikte hareket etme olanaklarını da dikkate almak durumundadır. Toplumsal ödüllendirmenin aşırılık olduğu noktalarda bu umwelt (hayvan davranış biliminden alınma bir tabir) kafesinden dışarıya uçarı davranışlarla çıkabilen aktörler, büyük kazançlar uğruna ciddi riskler almış olurlar. Çünkü “toplum belli toplumsal özelliklere sahip herhangi bir bireyin diğer insanların kendisine belli bir şekilde değer vermelerini ve davranmalarını beklemesinin o kişinin ahlaki hakkı olduğu ilkesi üzerine kuruludur”. Bu mutabakatta ise ne kadar çok kişinin gözünde değer sahibi olunursa o kadar geniş bir uzama hükmedebilir (Orhan, 2018: 210).

Kaynakça

Bayad, A. (2016) Erving Goffman’ın Benlik Kavramı ve İnsan Doğası Varsayımı. Psikoloji Çalışmaları/Studies in Psychology 36-1. 81-93.

Goffman, E. (2009) Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu. Çev. Barış Cezar. İstanbul: Metis Yayıncılık.

Hülür, Banu A. (2017) Erving Goffman: Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu. Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR). Cilt 2. Sayı 4. 158-165.

Orhan, C. (2018) Avamperestane Vehmedilenin Kurnazlığı: Erving Goffman. Gündelik Hayat Sosyolojisi. Ankara: Phoenix Yayınları. 191-211.

Poloma, Margaret M. (1993) Çağdaş Sosyoloji Kuramları, Çev. Hayriye Erbaş. Ankara: Gündoğan Yayınları.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Aşk Namına: ‘Sevdiğin İşi Yap’ Kültürü Ve Zararları

Kadın Cinayetlerinde Orospu-Panik Savunmalar ve Ömer Arbek Üzerine