Çağın en büyük hastalığı düşünme biçimiyle ilgili. Tıpkı ekrandan fotoğraf ya da twet kaydıran parmağın hareketi gibi bir düşünme alışkanlığına sahip bir kuşakla birlikteyiz. Oldukça teknik ve sığ.
Her şeyi hızlıca bilen. Hiçbir yaşam emaresine yer bırakmayacak denli çabuk çarçabuk soluksuz bilen. Sonra da geriye kalan koca boşlukta ne yapacağını bilemeyen. Bir anda sıkıştırılmış dosya gibi ve bir anda tamamen boş. Hiç kimseye zamanı olmayan ve azıcık ilgi için yalvaran… Parçalı bulutlu anlık yaşayan bir kuşakla birlikteyiz ve bu kuşak anılar yüklü biz orta yaşlıları ve daha yaşlı olanlarımızı şimdiden fosil gibi görmeye başladı bile.
Sanal gerçeklik ve gerçeklik arasındaki parçalanmış gerçekliği ile yanını yöresini kollarken, kollamaya çalışırken, dikkatin, hayati önem taşıdığının farkında olan bir kuşak var; sanal akış içinde E 5 de yaya geçiyor gibi yaşıyorlar. Baskıcı bir imaj çağına maruzlar çünkü sevgi, ait olma, dışlanma tüm kavramların içeriği değişti.
İnsana değer vermeyen emeğe değer vermeyen her şeyi bildiğini sanan ve bilmediği şeyler de olduğu gösterildiğinde bunu bir savaş ilanı gibi algılayıp doğrudan savunmaya geçen bu kof kuşak nasıl oluştu? Sürekli yeni modellerin yeni sürümlerin güncel olanın, popi olanın bombardımanı altında yaşayan bu kuşağın kafa yapısı elbette ki market rafı kafası olacaktı. Yeni ile beslenen çağcıl bir vampir. Geride kalana yavaş olana dönüp bakılmayan… Dilin kültürden bağımsız olamayacağının kanıtı bu kuşak. Kültürel hazinemiz olan yaşlılara değer vermeyerek dil ağacının kökü olan kültürü yitirdi bu kuşak ve dolayısı ile de dili fakirleşti. Sıkıcılaştı. Hayalden ve tecrübeden tüm yaşam kıvrımlarından yoksun, emekten yoksun duygusuz bir hal aldı. Bir toplumun gençlerini anlamak istiyorsanız kullandıkları dillere bakmak lazım.
Bu kuşak uzaydan gelmedi. Bu kuşağı yaratan anne babalara bakmak lazım. En önemlisi bir çocuk sahibi olan herkes için kendi çocuğu diğerlerinden önceliklidir ve tüm öncelikleri de çocuğu için bir hakmış gibi görerek büyütür. Tüm çocukları kendi çocuğu ile bir gören bu tanımlamanın dışında çok az anne baba ile karşılaşabilirsiniz. Bunun bir sonucu olarak da “öne geç, yok say, önemli olan sensin sen hepsinden iyi olmalısın…” bu yarış curcunası içinde durup da manzaraya bakar gibi büyüklerle,toplumun ileri yaşlı kişileri ile zaman kaybetmek istemiyor genç. Çünkü onu sürekli ileriye geleceğe pompalayan, sürekli bir şeyler yakalaması için geleceğe iten ebeveynleri var.
Gençlerin en önemli derdi bugün son sözü söyleyen olmak. Ne olursa olsun laflarının üstüne laf söylenmemesi. İlle noktayı onlar koyacak. “Ben zaten söylemiştim. Ben demiştim… Ben size söylemiştim. Benim dediğim çıktı…”
Bugün, sadece onları etkilediğini düşünerek eve kapattığımız yaşlıları anlamaktan uzak olan gençlerin ellerinden, onları salgından korumak için cep telefonlarını alarak korumaya kalksak bir hafta içinde hepsi çıldırır. Çünkü on yıllardır yirmi yıllardır onları birer yetişkin olarak kabul etmeyip ellerindeki oyuncaklarına kapatmış durumdayız. Bizden bağımsız bir dünyaları var. Her an demodeyiz her an malzemeyiz onlar için.
Yaşadığı sokağı şehri tanımayan, yaşadığı şehirde tek başına adım atmaya korkan ama şiddet yüklü bir kuşakla birlikteyiz. Dünyanın merkezini kendi sayan ve sürekli ikincil bir duygulanımla hayata karşı bir duyarlılık geliştirmeye çalışan… Örneğin kedilere kötü davranıldığının videosu ile… Ürkütücü bir şekilde her şeyi kaydeden hafızalara sahip ve ürkütücü bir şekilde hiçbir şeyi umursamayan hissizlikte…
Elbette ki hayat sürekli bir devinim değişim dönüşüm içinde ve gençlik enerjisi demek hayat enerjisi.
Ancak takvimden bir yaprak kopararak zamanın geçtiğini anlayan bir kuşaktan, zamanın geçişine uyanan bir kuşak bir arada yaşıyor.
Yaşlı olanın yaşayıp bitirdiği bir hayat yok, yaşamaya devam ettiği bir hayat var. Gençler daha az farkında olsa da…
Dil her şeydir. Şu günlerde yaşlılar için sık sık “evinizde kalın sizin tecrübeleriniz bizim için değerli” gibi cümleler geziniyor, insanlar da ne kadar güzel ince bir dil kullanmış diye söyleyeni övüyor. İnanılır gibi değil. Çünkü bu kadar nezaketsiz bir söyleyiş biçimi ince bir üslup diye övülüyorsa temel olarak hepimizin düşünme ayarları bozulmuş demektir.
Seni kendim için önemsiyorum anlamına geliyor çünkü bu “sizin tecrübeleriniz bizim için önemli” cümlesi… Çok kaba üzücü bir üslup. Seni sen olduğun için senin sağlığın için önemsiyorum. Doğrusu bu değil mi?
Harika bir yazı.ben de benzeri bir yazı kaleme alıyordum.Ama gerek kalmadı.yüreğinize sağlık.
Teşekkürler…