in

Gitanların Büyülü Flamenko Dünyalarına Yolculuk

Gitanların yani İspanyol çingenelerinin dünyasında, sabah uyanınca Buleria ritminde şarkılar söylenir. Ve gitar, ve el ayak ritmleri hüzünden daha yoğun ses verir, bu sözünü ettiğimiz dünyanın erken saatlerine. Büyük klanlar, köklü ve güçlü aileler, Çingene hanedanları birbirlerini kovarcasına yer etmiş, yerleşmiş ve kaybolmuşlar, işte bu Gitanos dünyasında…

İspanya’da adı Cadiz olan bir eyalet ve bu eyalette, Sevilla’nın hemen güneyinde adı Jerez olan bir kent ve bu kentte Santiago ve San Miguel adında iki Gitan mahallesi ve bu mahallelerde yüzlerce yıl boyunca varlıklarını ve hünerlerini Flamenko üzerine kurmuş büyük klanlar, ünlü Flamenko aileleri var. Gitanların dünyasına giriyoruz.

Adios Tristeza yani ‘Hoşça kal hüzün’ adlı şarkıyı söylerdi İspanya’da La Macanita olarak bilinen ünlü şarkıcı Tomasa Guerrera.  Jerez’in kuzeyinde bulunan Santiago mahallesinden geliyor, yani Gitanların dünyasının kuzeyinden geliyor bu leziz ses. Atları ve Sherry’si meşhur olan bu semtte günlük yaşamda Flamenko’dan bahseder insanlar. Tabi güneyde bulunan San Miguel Gitanları da kuzeyde bulunanlardan pek farklı değildir. Bu iki semtte, San Miguel ve Santiago arasında öteden beri her zaman müzikal rekabet vardı. Bilenler Buleria’nın yani şehrin en sevilen ve çalınan Flamenko ritminin semtten semte fark ettiğini söylerler.

Buralarda adeta bir Flamenko müzesinde gezinir gibi olursunuz. Sokaklar meşhur şarkıcıların, dansçıların ve gitaristlerin adlarını taşır. Terrmoto de Jerez, Diamante Negro, Romerito, El Sordera, Sernita gibi onlarcasının adını taşır bu girift mahalle sokakları. Hepsi de birbirlerinden değerli Flamenkoculardır. Buralarda fiestalar da oldukça önemlidir. Öyle ki; bir çağın en iyilerini bir arada, aynı sahnede dinleme fırsatınız olabilir. Bu özel bir şeydir, hani torunlarıma anlatacağım klasiği vardır ya işte öylesine heyecanlı bir ana şahitlik edersiniz.

Fiesta’nın kendisi dahi bir soyut anı müzesi olarak görülebilir. Düşünün Fiesta’nın sonunda tüm bu bahsettiğimiz efsane isimler sahneye gelir ve bir-iki kıta söyler, bir iki figür atar ve sırasına geçer. Fiesta’nın son anlarında ise rahat bir atmosfer vardır her zaman. Müziğin ritmine göre salınır tüm katılanlar. Kendilerini ritmlerin dünyasına bırakırlar.

Jerez’deki Flamenko’nun özelliği burada bulunan yüzlerce yıllık köklü Gitan ailelerden kaynaklanıyor. Her bir aile, uzun yıllar boyunca birçok değerli sanatçı çıkartmışlar. Bunlardan biri de Mendez ailesinin genç üyesi Jesus Mendez. San Miguel mahallesinde büyüyen ve şu an 35 yaşında olan Mendez, lokal flamenkocuların ümit yıldızıdır. O, aynı şehrin en ünlü şarkıcısı olan La Paguera adıyla bilinen Francisca Mendez Garrido ile aynı ailedendir. Şimdi yeğeni Jesus Mendez müthiş aile geleneğini sürdürüyor. Şimdiye dek iki albüm çıkarttı ilkinin adı Hasret anlamına gelen Anoranza. İşte bu albümden aşağıdaki linkte dinleyeceğimiz şarkıya Jerez’in en ünlü gitarcısı Parilla de Jerez eşlik etmekte.

Eğer dinlediyseniz şarkıyı söyleyen Jesus Mendez’in teyzesi meşhur La Paguera 2004 yılında yaşama gözlerini yumdu. Kariyerine geçen yüzyılın 50’li yıllarında başlamıştı. Endülüs bölgesinde yaptığı turneler ile tanındı La Paguera. Daha sonra ünlü Flamenko sahnelerinde, Madrid’deki tabloaslar da sahne aldı. En tanınan şarkısı medyanın henüz yoğunlaşmadığı ama flamenkonun çok beğenildiği zamanlara denk geliyor.  Bu dönemi Paco de Lucia ve Camaron ile 70’li yıllarda başlatmışlardır. La Paguera, Palos’un yanı sıra Bulerias ve Fandangos ritimlerini tercih ederdi. En iyi Fandangoslarından birinin adı ‘Malvaloca’. Çılgın Malve anlamına geliyor.

Sözleri ise kısaca şöyle ‘Malvaloca, ne kadarda yakışmış bu isim sana, kim verdi bu ismi sana? Malve’dir senin adın, iyi insan olduğun için. Çılgınsın çünkü başka kadını seven bir erkeği sevdiğin için. Şarkıyı La Paguera söylemekte, eşlik edenlerden biri ise Manola Sanlucar.

Miguel Flore Quiros özel yetenekleri olan bir matadordur ve El Capullo de Jerez olarak bilinir. Capullo ‘Koza’ anlamına gelmekte. Bu ilginç lakabı ipek kozası gibi küçük ve hafif göründüğü için henüz çocukken annesi vermiş. El Capullo hem Camaron hemde Paco de Lucia tarafından çok sevilir ve sayılırdı. Sahnede izleyicilere kendine özgü duruşuyla hitap eder. Şarkıları ise; sosyal kritik diyebileceğimiz sözlerden oluşmakta. 1954 doğumlu olan El Capullo. San Miguel semtinde yetişmesine rağmen Gitan değildir. La Paguera’nın idollerinden biri olan Fernando Terremoto onun komşusuydu. Ve el Capullo’nun etkileştiği kişilerden biri olduğu muhakkak.

Bugüne dek birkaç kez Flamenko ödülü almış ve 5 albüm çıkarmıştır. Aşağıdaki linkte dinleyeceğiniz parçası en güzel albümlerinden birinde yer almakta. Flor y Canela yani çiçek ve tarçın adlı albümünde yer alan leziz bir şarkı. Gitarları Diego Moreno ve Diego Carrasco çalmakta.

Buleria hafiflik ve rahatlık olarak sembolize edilirken, Seguiriya’nın anlamı hüzün ve çaresizliktir. İşte bunu yani bir diğer adıyla Cante Jondo’yu en iyi şekilde ifade eden Manuel de Los Santos’dur. ‘Agujetas’ olarak bilinir Manuel ‘Canta gitane puroyu’ yani saf çingene şanını becerebilen belki de son insan. Agujetas 90 yaşını geçmiştir. Ya 1938 yılında Rota’ da doğmuş ya da 1936 yılında Jerez’de. Kendisine sorarsanız henüz belgelere sahip değilim der. Buna rağmen dünyayı gezmiştir. Amerika’da oturum hakkı var örneğin. Oğlu Antonio ve kızı Dolares, Jerez’de yaşıyorlar. San Miguel’de diğer aile fertleri ile büyümüşler ve sahneye ailece çıkıyorlar. Fakat merkezlerinde Agujetas var. Sıradaki parçamız Seguiri’ya makamında La horita Llego. Zamanı geldi demek. Aguejetasın bir parçası ama Manuel Valencia bu parçada ön planda yer almakta.

Antonio de la Malena uluslararası alanda bilinen bir şarkıcıdır. Aile kökleri Sevilla’ya kadar uzansa da, o 1961 yılında yine Jerez’ de Santiago semtinde dünyaya gelmiştir. 9 yaşında bir Flamenko belgesel filminde yer alır. Sonrasında ise hiçbir Endülüs festivalini kaçırmaz. Flamenkoda başarıyı göstermek isteyen herkes eninde sonunda Madrid’e gitmeli, bu adeta bir kuraldır. O zamanlar 19 yaşında olan Malena’da, Madrid’e giderek Tablao La Venta del Gato adlı ünlü bir mekânda çalışmaya başlar. Daha sonra Barselona’ya geçerek Tablao Carmen Amaya’da devam eder. Böylece kendi döneminin en önemli dansçı ve gitaristleri ile tanışır. En başarılı albümünü ise; 2012 yılında Jerez’deki Flamenko festivalinde tanıtır. Albümün adı Para ti mi Cante, Flamenko de raiz. Yani ‘senin için benim şarkılarım, sesim Flamenko’nun soyağacıdır’. 16 parça içerir albüm İçlerinde en neşeli olan ise el cerro İlano yani ‘düz tepeler’ adını taşımakta. Alt linkte duyacağınız ise; Y moraito adlı şarkısı. Geçmişi duyacaksınız.

Jerez kentinde var olan bir başka Flamenko hanedanı aile Moneoslardır. Bu ailede San Miguel semtinden gelme. 2013 yılında ölen Juan Moneo içlerinde en meşhurlarıydı. El Torta adıyla bilinir. Jerez’de çok sevilen Palos tarzı onun başarısıdır. Ama daha hünerli olarak soleares ve seguiriyas alanlarında da başarılıdır. Böyle olmasına rağmen yaşama tutunamadığını, yanı sıra yaşadığı çevrede uyuşturucu ile ilgili sorunların olduğunu her fırsatta dile getirmiştir. Özel sorunlarını bir Buleria parçasında işledi. Hiç unutulmayacak parçalardan biri olan Tangos Dos/ Lunares yani ‘iki ben’ adlı şarkıdır.

Hemen söylemeliyim, burada geçen ben, öz anlamına gelen ben değil, vücudumuzda görülen bendir. Hani siyah noktalar halinde olan. Şarkıya Maraito Chico ve Ninio Jero eşlik etmekte.

Şimdi şarkısını dinlediğimiz El Torta yaşadığı dönemlerde sınırlı başarıya sahip olurken, bir başka hanedanın yine en iyisi olan Jose Merce adından flamenko dünyasında çok söz edilmekteydi. Jose Merce, Sotos hanedanının bir üyesidir. Bu hanedanın en ünlü temsilcisi ise, Manuel Soto’dur. Türkçesi sağır anlamına gelen Sordera olarak bilinir. Tabi kendisi sağır değil lakabı öyle. Lakabı ise; sağır olan dedesinden kalma.

Bu kadar aile tanımlamasından sonra yeniden Jose Merce’ye dönelim. Jose Soto hanedanı olarak doğan bir çocuk. Ve şarkı söyleme kariyerine 13 yaşında başladı ve işe Madrid kentinde kolları sıvadı. İşte o zamanlarda Antonia Gades, dans grubuyla turneye çıkmaktaydı ve Jose’ de gruba dahil oldu. Vicento Amigo ve Tomatito gitarcılarıyla çalıştı. Yaşamı boyunca yaklaşık 20 albüm çıkarttı. Jerez’deki Flamenko festivallerinin vazgeçilmez Cantaor’udur. Şarkı söyleyeni yani. Şimdi ise 2012 yılında çıkan El Flamenko es albümünden, Bambera colompiar los corazonesi yani kalpler sallanıyor adlı şarkıyı dinliyoruz. Buradaki bambera, La bamba kelimesinden türeme. Bu da salıncak anlamına geliyor. Bununla birlikte Tientos adlı şarkısı vardır ki; kökü Endülüs folkloruna kadar uzanır, çalınması hoş bir ritimdir. İnişli çıkışlı bu şarkıyı size söyleyen Jose merce, Gitarda ise; Enriquae Melchor

Jerez’de gitaristler birbirinden yeteneklidir ve müthiş etkiler bırakır. Şehrin en büyük gitarist hanedanlarından biri Maraos klanıdır. İşte bu klanın Patriarch’ı Manuel Moorea adını taşır. Ve erkek kardeşleri Juan Morao ve onun oğlu Moraita chico. Maraito son yılların en sevilen gitaristlerinden biri. 2011 yılında henüz 57 yaşında iken yaşama gözlerini yumuyor. Nasıl öldüğü bilinmiyor. Onun ölümünden sonra oğlu Diego del Morao yerine geçti.

Sevilla ve Cadiz kentlerinin yanı sıra  Jerez Flamenko’nun beşiği olarak bilinir. Festivalleri ve kültürü ile sabitlenmiş bir hotspottur. Tabi buraya özgü ‘Cante Gitano puro’ çizgisinin bozulmadan kalıp kalmayacağını zaman bize gösterecek. Ama şu da bir gerçek ki; Jerez’li genç flamenkocular modernizm yoluna vermişler kendilerini. Tıpkı dünyanın bir çok bölgesinde olduğu gibi.  Belki de bu yol onlara daha fazla para kazanma ümidi vermekte.

En son olarak La Macanita’nın güzel gitana sesini dinleyelim. Söylediği bir ‘nana’ yani beşik şarkısı. 2018 yılında Fiesta Gitana en Jerez’de söylenmiş bir parça.

Köklü Flamenko hanedanlarının ünlü olmuş bireylerinin yanı sıra bu müthiş kültürün sürdürülmesini sağlayan ve flamenko-penasları olarak adlandırılan flamenko kültür derneklerinin önemi var tabi. Nitelikli Flamenko festivalleri düzenlenir Jerez’de ve her birini Flamenko-Penasları düzenler. Her yıl Şubat sonu ya da Mart ayı başlarında Tiyatro Villamartin’de yapılan bir festival buna iyi bir örnek diyebiliriz. Ağustos sonu ya da Eylül başlarında düzenlenen Fiesta de la Buleria festivaline ise hem Jerez’den hem de İspanya’nın dört bir yanından flamenkocular katılır.

Fırsat bulduğunuzda kaçırmamalısınız. Biliyorum bu size iyi gelecek biliyorum…

Kapak Görseli: Borhan Chou

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Efsane Sinema Dergisi Cahiers du Cinéma’ya Göre 2018’in En İyi Filmleri

Et Yemeyi Sorgulatan Animasyon: Ya Uzaylılar Da Bizi Yeseydi?