Kurmaca kadının muhteşem portresi, fazlasıyla basit ve fazlasıyla tekdüzeydi. Örneğin, erkeklerin yazında yalnızca kadınların aşığı olarak yansıtıldıklarını, asla başka erkeklerin arkadaşı, asker, düşünür, hayalci olarak yansıtılmadıklarını varsayın; Shakespeare’in oyunlarında onlara ne kadar az rol düşer; yazın nasıl da zarar görürdü! Belki Othello’nun büyük kısmıyla Antonius’un epey bir bölümüne hala sahip olurduk; ama ne Sezar ne Brütüs, ne Hamlet, ne Lear, ne Jaques var olurdu; yazın inanılmaz derecede fakirleşirdi, tıpkı kadınların, suratına kapanan sayısız kapı nedeniyle gerçekten de fakirleştiği gibi.
‘Kendine Ait Bir Oda’ isimli kitabından aldığımız bu satırlarda Virginia Woolf, rızaları hilafına evlendirilmiş, bir odaya ve tek bir uğraşa mahkum edilmiş kadınların hayatlarının bir oyun yazarı için nasıl eksiksiz ya da ilginç ya da gerçeğe uygun biçimde anlatılabileceğini sorgular.
Edebiyattan sinemaya döndüğümüzde benzer sorgulamaların arttığı günümüzde, kadın karakterlerin filmin hikayesine aktif katılımını gösteren turnusol kağıdı gibi bir testle karşılaşıyoruz: Bechdel Testi. Herhangi bir filmin bu testten geçebilmesi için şu üç kritere olumlu yanıt vermesi gerekiyor.
- Filmde adı sanı belli olan en az iki kadın var mı?
- Bu kadınlar herhangi bir sahnede birbirleriyle konuşuyorlar mı?
- Bu konuşma erkekler dışında bir konuda mı?
Eğer kriterler zihninizde, yeterince net bir şekilde canlanmadıysa testteki ‘kadın’ ifadesini ‘erkek’ ile değiştirmeyi deneyin ve TA TAAM. Gözünüzün önünden geçen milyonlarca sahneyle az önceki sis bulutları nasıl da birdenbire dağılıverdi, değil mi? Elbette öyle olacak, erkek insanın en doğal hali.
Peki bu testin hikayesi ne? Alison Bechdel isimli Amerikalı bir karikatürist, arkadaşıyla izlediği filmleri nasıl değerlendirdiğine dair bir kaç karikatür çizdi ve bunlar, 1985’te çıkardığı çizgi romanda yayınlanınca kendisinin de beklemediği bir karşılık buldu, hatta İsveç Film Enstitüsü bu inisiyatifi destekleme kararı aldı ve o zamandan beri İskandinav kanalları, testi geçen filmleri ayrı bir kategoride değerlendirip özel kuşaklarda gösterimini gerçekleştiriyor.
Testin resmi sitesinde ilginç sonuçlar var: Coen Kardeşlerin son filmi ‘The Ballad of Buster Scruggs’ ve gişe rekortmeni ‘Bohemian Rapsody’ kırmızı ile çarpılanırken, ‘A Star is Born’ ve ‘Annihilation’ yeşil bir tik’le taçlandırılıyor.
Bir diğer ilgi çekici sonuç ise güçlü kadın kahramanların arz-ı endam ettiği Yüzüklerin Efendisi serisinin testi geçememiş olması. Sadece kadın olduğu için Nazgul’un efendisini öldürebileceğini ifade eden Eowyn karakterinin ‘Ben erkek değilim.’ cümlesini hatırlayalım.
Elbette bu sonuçta,Tolkein’in yarattığı protofeminist (Feminizmin esamesinin okunmadığı çok eski yıllarda çağdaş feminizm kavramına denk düşen fikirler üretmiş ve bunları savunmuş olan kadınları tanımlamak için kullanılan terim) kahramana ayrılan paragrafların filmdeki bu basit cümleye indirgenmesinin büyük katkısı olduğunu düşünüyoruz.
Netice itibariyle Oscar ödüllü filmlerin ancak yarısına yakını Bechdel Testi’ni geçebiliyorken, test dışı bir ölçüt ile repliği 100 kelimeden fazla olan karakterlerin konuşma oranları şöyle:
‘Schindler’in Listesi’ filminde kadınlar adeta ‘sessiz’ moda alınırken, romantik/dram türündeki ‘Aşık Shakespeare’ filminde ise kendilerine ‘Sen sus, gözlerin konuşsun.’ denmiş belli ki.
Toparlayacak olursak, bu test sadece kadının hikayeye olan aktif katkısını ölçmekle yetinmiyor; aynı zamanda filmde dürüstçe işlenip işlenmediğini de gözetiyor. Konusu gereği bu testi doğal olarak geçemeyecek filmler olabilir ama eşitsizliği bir mesele olarak görenler için zihin açıcı bir özelliği olduğu ve sınıf, etnisite, ırk gibi başlıklar altındaki diğer dezavantajlı grupları da içine alırsa popüler kültürün kahraman tanımını belirlemede önümüzdeki dönemin geçerli ölçütlerinden biri olacağı kesin.