in

Erkeklik Zarı

Yeni başlayan bir dizide, evlendiği kadın ilk gecelerinde ‘kanamadığı’ için olay çıkaran erkek ve başından geçen tecavüzü saklamak zorunda kalan kadını görünce neler hissediyoruz? “Modern” Türkiye’de yaşanan bu dramları, televizyon ekranlarında izliyoruz. Üstelik, kadınların ilk birlikteliklerinde ‘kanama zorunluluğu’ pek öyle sınıfsal bir ayrım da göstermiyor. Sadece evlilik müessesi yoluyla bekaretin ‘bozulması’ gerekliliğini dayatan ataerkil ahlakımıza dayanarak, erkekler de evlenmeden önce birlikte oldukları kız arkadaşlarının ‘bakire’ olmasını bekleyebiliyor.

Nedir bu bakire olmak? İlk adım olarak ilkokul alışkanlığımızla sözlüğe bakarsak, TDK Güncel Sözlük’te bekaretin dört tanımından ikisinin kızlık ve saflık, doğallık, tazelik olduğunu görüyoruz. Bir anlamda da yaşanan cinsellik ile saflık ve bekaret aynı anda kayboluyor. Peki, kızlık ne anlama geliyor? Aynı sözlükte kızlığın tanımını, cinsel ilişkide bulunmamış ‘bayanın’ durumu ve bir kadının evlenmeden önceki yaşantısıyla ilgili, o döneme ait, olarak tanımlanıyor. Bekaret yalnızca cinsel ilişkiyle değil evlilikle de alakalı. Aynı sözlükte bakirenin anlamı, cinsel ilişkide bulunmamış (dişi) olarak tanımlanır. Dikkat edilirse bu tanımların hiçbirinde himenden bahsedilmiyor. Başka bir deyişle, TDK Güncel Sözlüğü, bekareti cinsel ilişki ve onu evlilikle ilişkilendirse de himen ile ilişkilendirmiyor.

‘Kızlık Zarı’ Değil, Himen

Peki bekaret sadece cinsel ilişkiyle ilgiliyse, himen ya da ona atfedilen ilk birleşmedeki kanama neden başrolü kapıyor? Her ne kadar dilimizdeki karşılığı ‘kızlık zarı’ olsa da daha önce kullandığım ve sonrasında da kullanmaya devam edeceğim sözcük himen olacak. Bunun nedeni, zar sözcüğünün bir bariyeri ve dolayısıyla da cinsel birleşme sırasında ‘yırtılması’ ya da ‘kanaması’ gerek bir yapıyı çağrıştırıyor olması. Diğer bir nedeni de bu ‘yırtılmanın’ penis tarafından yapılması gerekliliği. Yani ortada bir zar var ve bunun penis tarafından evlendikten sonra ‘bozulması’ gerekli.

Ataerkil olduğu kadar heteroseksist de olan bu görüş, bir erkekle beraber olmamış bir lezbiyeni bakire kabul eder, ne de olsa ortada canlı bir penis yoktur. Bunun en güzel örneği herhalde 2004 yılında üniversite parasını karşılamak için Rosie Reid’in bekaretini satışa çıkarmasıdır. Aslında lezbiyen olan Rosie’nin daha önce yaşadığı cinsel deneyimler, vajenine bir penis girmemiş olduğu için yok sayılır. Rosie’nin sattığı ve açık arttırmada kazananın ‘satın aldığı bekaret’ aslında bir kadının penis olmadan ‘kadın’ olamayacağını savunan bu görüşün doğrulanmasından başka bir şey değildir.

Alt Tarafı Mukoza Parçası

Oysa, bekaretle bu kadar ilişkilendirilen himen denilen yapı 16. Yüzyıla kadar bilinmiyordu bile. Himen embriyolojik dönemde vajenin kanallaşması sonucunda oluşan ve vajenin dışarıya açılan kesiminde kalan küçük, esnek bir mukoza parçasıdır. Bilinen hiçbir işlevi yoktur. Nadiren ortaya çıkan ve soruna yol açan bozuklukları dışında varlığı ya da yokluğu hissedilemez. Himenin ortasında adet kanının da akmasını sağlayan açıklık, ergenliğe kadar yaş ilerledikçe büyür ve bu açıklığın boyutu kadınlar arasında değişkenlik gösterir. Himenin şekli de değişkendir. Yarım ay, halka şeklinde, saçaklı ya da delikli olabilir. Bazı himenler esnek olabileceği gibi bazıları dayanıklıdır. Himenle ilgili tedavi gerektirecek tek durum adet görmeyi de engelleyen tamamen kapalı olması koşuludur.

Peki himen cinsel ilişkiye girilip girilmediğinin bir göstergesi olabilir mi? Bu sorunun yanıtının hayır olduğunu söyleyebilmek için doktor olmak gerekmez. Kadınların yarıya yakınında ilk cinsel birleşmede himende bir değişiklik ve dolayısıyla da kanama olmaz; çünkü himen zedelenmeyecek kadar esnek ya da ortadaki açıklık bir penisin geçişine izin verecek kadar geniş olabilir.

Erk Zihniyet Turizm Kapısı Oldu

Tıbbi hiçbir önemi olmayan, cinselliğin ispatı için de hiçbir veri oluşturmayan himene atfedilen değer o kadar büyük ki, bu küçücük mukoza parçası kadının ‘namusunun’ göstergesi olabiliyor. Bu nedenle babalar, abiler, amcalar, kocalar, erkek arkadaşlar, okul müdürleri, savcılar, hakimler, kadınlardan bekaretlerini ispat etmelerini talep edebiliyor. Her ne kadar 2004 yılında kabul edilen TCK’da bu durum genital muayene olarak geçiyor ve yetkili savcı ve hakim kararı olmadan bu muayeneyi talep eden ve yapanlar hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezası istenebileceği belirtiliyor olsa da, günümüzde halen özel hastane ve muayenehanelerde yazılı rapor verilmeden himen muayenesi yapılmaya devam ediliyor. Bu korkuyla kadınlar himenlerini evlilik öncesinde ‘tamir ettirmeye’ yöneliyorlar. Piyasa ekonomisinin kurallarına göre talebin olduğu yerde arz oluşuyor ve himen tamiri pek çok kadın doğum uzmanının internet sayfalarında detaylı olarak anlatılıyor. Yetmiyor evlilik öncesi cinsel ilişkiyle beraber himen tamirinin de yasak olduğu çoğu Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden gelen kadınlara hizmet veren bir tür sağlık turizmine dönüşüyor. Sinirsel bir uyarıya sahip olmadığı için kadının cinsel ilişki sırasında aldığı zevkle hiçbir ilişkisi olmayan himen erkekler için bir fantezi nesnesi olarak da pazarlanıyor, erkeklere eşlerine özel günlerde ‘kızlık zarı’ hediye etmeleri öneriliyor.

Mücadelemiz Sürecek

Varlık değerini ataerkil sistemin kadın bedeni ve cinselliğinin denetim altında tutma çabasından alan ve kadın bedeninde hiçbir fizyolojik görevi olmayan bu yapı hakkında yazmak ve konuşmak ona atfedilen önemi arttırmaya ya da “namus” görevini öne çıkarmaya neden olur mu? Bu durumda hiç bahsetmemek mi daha doğru? Elbette, kadınlar konuşmaya ve yazmaya devam edecekler. Çünkü sadece Türkiye’de değil dünyanın başka yerlerinde de kadınlar bu sebeple öldürülüyor. Çünkü sadece Türkiye’de değil dünyanın başka yerlerinde de kadınlar suçlanmamak, damgalanmamak, öldürülmemek için bazen kendi sağlıklarını bile tehlikeye atarak bunu “tamir ettirmeye” uğraşıyorlar. Çünkü sadece Türkiye’de değil dünyanın başka yerlerinde de kadınlar bekaret muayenesi korkusundan intihar ediyor. Çünkü bu küçücük parça bir fantezi nesnesi olarak pazarlanıp önemine önem katılıyor. Kadınlar himen konusunda yazmaya, konuşmaya ve mücadele etmeye kendi bedenleri üzerindeki denetimi ele geçirinceye kadar devam edecekler…

Kaynak: IRMAK SARAÇ | Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı | Birgün Gazetesi

Yazan filbahar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Kemal Sunal’ın Bilinmeyen Nazım Hikmet Fotoğrafı ve Hikayesi

2020 Yılında Merakla Beklenen 20 Film