Son dönemde yaptıkları işlerle adlarından sıkça söz ettiren, dünyanın ilk kolektif kadın stand-up grubu olan ‘Çok Da Fifi Hatunlar’la eğlenceli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Çok da Fifi; bir kankalık destanı, bir deli ruh hali. “Hayatla dalga geçemezsek vallahi çatlarız.” diyen kimi oyuncu, kimi yazar, kimi İngiltere’lerde stand-up yapıp gelmiş 6 kadın komedyenden oluşan ve Aralık 2015’te kurulan Çok da Fifi Hatunlar, gösterilerinde sırayla sahneye çıkarak, yaklaşık 2 saat boyunca sıradan dertleri şahsına münhasır şakalar eşliğinde anlatıyor. Kadınların mesaj gruplarında gerçekleşen şaibeli muhabbetleri neşeyle sahneye taşırken, erkek izleyicilere kimi zaman minik tüyolar veriyor, kimi zaman da minik şoklar yaşatıyorlar. Tüm bu kabiliyetlerine rağmen şovun herhangi bir sosyal sorumluluk gayesi bulunmazken hatunların tek derdi, izleyicisinin gösteriden yüzünde keyifli bir gülümseme ile ayrılması. Ekipte yer alan komedyenler; Aslı Akbay, Buse Sinem İren, Deniz Özturhan, Hande Yögen, Meltem Parlak, Şirincan Çakıroğlu ile dünyada bir ilk olan altı kadından oluşan kolektif stand-up gösterileri üzerine konuştuk.
Hayatla dalga geçmezsek, vallahi çatlarız. Biz delirmemek için sahneye çıkıyoruz aslında. Seyircimize de bu anlamda her şeyi takma kafana, zaten dert çok, gel biraz gülerek dertlerimizi hafifletelim diyoruz.
Kadın dayanışması anlamında son derece ümit verici olan bu öncü birliktelik nasıl oluştu ve grup ne zaman kuruldu?
Hande: Aslında bir grup olma fikri süreç içinde gelişti. Çok da fifi öncesinde çoğumuz bireysel olarak yer bulabilirsek Açık Mikrofon’larda sahne alıyorduk. Onlar da genelde 6/7 erkek arasına hadi bir iki tane de kadın olsun şeklindedir. Çünkü kadın erkek fark etmez, komedyen sahne buldu mu çıkmak ister. Fakat Türkiye’de stand up yeni yeni gelişen bir sektör olduğu için yeterince mekan yok. Kadın komedyenlerin sayısı da az olunca, ister istemez erkek meslektaşlarımıza göre daha az sahne alabiliyorduk. Çok da Fifi aslında skoru eşitlemek amaçlı doğmuş bir fikir. Biz grubu kurarken bu noktalara geleceğimizi tahmin etmiyorduk. Sadece sevdiğimiz işi yapabilmek adına bireysel mücadele vermek yerine, birbirimize destek olalım dedik. Çok da fifi olmasaydı belki çoğumuz stand up’a devam bile etmeyecekti. Fakat gördük ki birlikten kuvvet gerçekten doğuyormuş. Bu sene Şubat ayında 100.gösterimizi yaptık. Beraber sahne almamızın yanı sıra şu an hepimizin tek kişilik gösterileri de var. Çok da Fifi bize bu anlamda hem sahne pratiği, hem seyirci desteği sağladı.
Ne zaman kurulduğa gelirsek; aramızda Açık Mikrofon’larda tanışıp arkadaş olanlarımız vardı. 2015 yılında BKM Mutfak, 8 Mart Kadınlar Günü’ne özel, sadece kadın stand up’çıların yer aldığı bir Açık Mikrofon gecesi düzenledi. Aslı, Deniz, Buse ve Meltem ilk defa o gece beraber sahne aldı. O gösteri tutunca, bu konsept başka mekanların da ilgisini çekti. O ara Şirincan ve ben kadroya dahil olduk. Birkaç ay bu şekilde sahneye çıktık. 2016’da Ankara Komedi Festivali’nden Deniz’e teklif geldi. O da “Ben geleyim de, bizim kızlarla geleyim.” dedi sağ olsun. Bir grup olarak “Çok da Fifi- Hatunlar Stand Up” ismiyle ilk kez o festivalde yer aldık. O zamandan beri düzenli olarak İstanbul’da sahne almamızın yanı sıra başka şehirlere turnelerimiz de devam ediyor.
Grubun ismi çok sempatik. Bu isme nasıl karar verdiniz? Grubun mottosu/ felsefesi var mı?
Hande: Biz grup olmadan önce düzenlediğimiz şovlar için iletişim amaçlı bir whatsapp grubu kurmuştuk. Grubun, ismin, her şeyin temeli aslında ilk orada atıldı diyebiliriz. Çünkü orada yapılan muhabbetler bizi birbirimizle daha çok kaynaştırdı. Velhasıl biz orada kaynatırken, Ankara Komedi festivalinde yer almamız için teklif geldi. Bizi bir isim bulmaya ve grup olmaya iten şey de odur. Çünkü öncesinde bir ismimiz yoktu. Açık Mikrofon-Kadınlar Gecesi diye daha genel bir tanım üstünden gidiyorduk. Çok kafa patlattık, bir türlü karar veremedik. Öyle mi böyle mi diye delirdiğimiz günlerden birinde ben isyan amaçlı “Çok da Fifi” olsun dedim. Ciddi alınacağını düşünmemiştim. Aslında grubun adı “Hatunlar Stand up”, gösterinin adı “Çok da Fifi” ama “Çok da Fifi” daha akılda kalıcı, daha yakalayıcı oldu, şu an o şekilde biliniyoruz. Bu isim aynı zamanda gösterimizin de özeti. Çünkü mottomuz; “Hayatla dalga geçmezsek, vallahi çatlarız.” Biz delirmemek için sahneye çıkıyoruz aslında. Seyircimize de bu anlamda her şeyi takma kafana, zaten dert çok, gel biraz gülerek dertlerimizi hafifletelim diyoruz.
Mizah yazarı ve oyuncu geçmişi olan bir ekip olarak sizi sahneye çıkaran ne oldu? Neden stand-up yapıyorsunuz?
Buse: Biz hepimiz gözlem yeteneği olan ve ortamda ne olup bitiyor bir iki bakışla çözen kadınlarız. Durum böyle olunca, bakın aslında şöyleyken böyle oldu diye anlatacak çok konusu oluyor insanın. Bizim de içimizde birikmiş yıllarca. Şimdi çıkıp bildiğimiz, gördüğümüz, deneyimlediğimiz ne varsa anlatıyoruz.
Şirincan: Ben zaten bir oyuncu olarak hep sahnede olmayı istiyorum. Stand up da kendin yazıp oynamak büyük bir özgürlük. Konuları ve içerikleri istediğin gibi güncelleyebilme rahatlığı var. Ayrıca doğaçlama için de harika bir zemin sunuyor. Üstelik yalnızca bir ışık, bir mikrofonla her yeri stand up sahnesine dönüştürebiliyorsunuz. Prodüksiyonu oldukça ekonomik yani.
Hande: Bir senaryonun hayata geçmesi için bir sürü aşamadan geçmesi gerekiyor. Keza bir projede oynamak için de önce o role seçilmen lazım. Bu gerçekten yaratıcılığı ve motivasyonu çok yoran bir süreç. Stand up bu anlamda benim için terapi gibi. Çünkü anlatacak bir hikayen varsa tak çıkıp anlatıyorsun. Bu anlamda çok hızlı, canlı canlı direk seyirciyle buluşuyorsun. Sahneye koyduğun işin yazarı da, yönetmeni de, oyuncusu da sensin. Üstelik yarattığın ürünün geri dönüşünü anında alıyorsun, tek kıstas gülmeleri…
Meltem: Ben biraz yanlışlıkla başladım gibi bir durum oldu. Bir arkadaşımı yüreklendiriyordum aslında. Sen yaparsın aslansın derken, o başladı sonra o da bana gaz vermeye başladı. Ay ben gülerim, derken ben de deneyeyim dedim. İlk gösterim iyi geçince de tadını almış oldum. O günden beri devam, 3 buçuk yıl oldu. Şakalar seyirciyle buluşup, çalışınca oradan muazzam bir tatlılık ve dostluk duygusu yayılıyor. O leziz havayı solumak için Stand up yapıyorum.
Aslı: Valla stand up yapmamın nedenine ben hala tam karar verebilmiş değilim. Açıkçası stand-up’ın verdiği hazzı başka bir yerde bulamadığımdan olabilir.
Stand-up ayrıca bağımlılık yapıyor. Yeni fikirleriniz oluyor ve onları denemek için tek yer sahne…
Ekibin kendi arasındaki etkileşim ve bağ nasıl?
Şirincan: Birbirimizi çok seviyoruz, iyi birer arkadaş olduk. Hele turnelerin tadına doyamıyoruz 🙂 Severek yaptığınız bir işiniz varsa, bir de iş arkadaşlarınız bu kadar tatlıysa çalışmak asla yorucu olamaz.
Hande: Kızlar sadece gösteriden gösteriye değil, günlük hayatımın da bir parçası oldu. Tatile çıkıyoruz, birbirimizin evinde kalıyoruz. Zaten beraber gülebildiğin insanlarla daha iyi arkadaş olursun, mizah bize bu anlamda ortak bir zemin sundu. Ama tabi 6 kadın bir arada kolay değil, hepimizin iyi günü, kötü günü var ama halden anlıyoruz, düşeni beraber sırtlanıyoruz.
Aslı: Artık birbirimizi çok iyi tanıyoruz o yüzden kolay kolay darılmıyoruz yani.
Meltem: Whatsapp ve telefon üstünden zaten sürekli etkileşim halindeyiz. Gerçi Hande’nin kendine göre bir takım koruma kollama halkaları oluyor. Tam nasıl çalıştığını çözemedik. Üst üste bir takım sevgi halkaları, onları giyinip evden çıkıyormuş. Oradan da bir bağ kuruluyor galiba. Bir de bir tür kız kardeşlik bağı kuruldu aramızda. Bence bizi en çok birbirimize bağlayan da o, mizahın yanında. Gösteri öncesi ekseriyetle birbirimize sarılırız ve hep beraber iyi bir gösteri geçirmeyi umarız.
Komedi alanını domine eden erkek mizahı ile kadın mizahı arasında fark görüyor musunuz? ‘’Kadın esprisi’’ mefhumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şirincan: Bence dil farkı yok ama konu dünyaları farklı elbette. Kadın olduğumuz için kadın dünyasını kadın gözünden anlatabilme imkanımız var, bu kadar. Komedi dünyasını maalesef erkekler domine ediyor şimdilik ama bu cinsiyet dağılımı yakın zamanda bir dengeye oturacak bence. Kadınlar atağa kalktı.
Ben şakalarımı kadın şakası olarak tanımlamıyorum. Tüm insanlara göre komik olmasına uğraşıyorum.
Deniz: Bir erkek komedyen, erkeklikle özdeşleşen örneğin; arabalar, futbol, kadınlarla olan ilişkiler vb. üzerine mizah yaptığında, bu genelde eril bir dil olarak algılanmıyor. Çünkü erkek zaten insanın en doğal hali. Kadın komedyen kendi varlığından, regl döneminden yahut ağdasından bahsedince bu kadın dili, kadın mizahı oluyor doğrudan.
Aslında mizahın içinde bir cinsiyet ayrımı temelde yok. Şaka dediğiniz şey o kadar kişisel bir durum değil. Misal benim bir 35 yaş şakam vardır, onu 4 yıldır kullanıyorum derim. Bu şakayı İngiltere’ye taşınan stand up’çı erkek bir arkadaşım bir iki yıldır kullanıyormuş. Geçen mesaj atıp teşekkür etti. “Ne iyi şakaymış, 35 yaşımı 5 senedir kullanıyorum diye yapıyorum, baya çalışıyor.” diye. Bu anlattığım, şaka denen şeyin cinsiyetsiz nüvesinin, herkeste çalışabilmesinin bir örneği.
Hande: Seyircinin yaklaşımı açısından bir fark var diyebiliriz. Erkek komedyen dilerse küfürlü konuşabilir ama kadın küfredince; “Aaa ne kadar ayıp, bir kadının ağzına yakışıyor mu?” Bakın bu tabir bile durumu özetliyor. Bana yakışıyor kardeşim. Ben sana küfretmiyorum ki, küfür komedisi de yapmıyorum. Ben normalde neysem sahnede de öyleyim, küfrü zaman zaman cümlemi vurgulamak amaçlı kullanıyorum. Yine aynı şekilde bir erkeğin kendi cinselliğinden bahsetmesi normal ama kadının değil. Alışık değiller çünkü bunu kadından duymaya. Ben bel altı şakalarımı sonlara doğru yapıyorum mesela çünkü öncesinde kendimi sevdirmek zorundayım. Bırak cinselliği, ağdadan bahsederken bile utanabilen seyirci oluyor.
Kadın dili mecburen cinsiyetimizden ötürü devreye giriyor. Genelde hep eril bakış açısından bir mizah olduğu için, kadın bakış açısı eksik kaldı. Kadın izleyici bu anlamda anlattıklarımızla çok rahat empati kuruyor, kendi hislerine ve düşüncelerine benzer şeylerin sahnede anlatılmasından çok mutlu oluyor. Böyle bir boşluğu doldurduk biz.
Meltem: Tabi, daha çok kadınlara hitap ettiğimiz bir gerçek. Çünkü doğal olarak daha çok ortak nokta buluyorlar. Fakat “kadın esprisi” mefhumu değil, “iyi espri” diye bir mefhum var. Biz de her komedyen gibi bunu yapmaya çalışıyoruz. Bence işin kendisi cinsiyetten bağımsız bir şekilde erkek için de, kadın için de zor. Her iki cins için de, şakalar alıcısını bulunca ne mutlu komedyene.
Aslı: Tabi canım, komikse komiktir. Ama maalesef kadınlar stand-up yaptığında, erkekler; bak yine aynı konular tarzı eleştirebiliyor. Neticede biz kendimizi sınırlamıyoruz.
Dünyada bir örneği daha olmayan altı kadının bir arada stand-up yaptığı bu gösteriye metropol ve taşrada seyirci reaksiyonu nasıl?
Meltem: Metropol seviyor. Daha küçük şehirlere gidince de ”Rock Star” muamelesi gördük şimdiye dek. Seyircimiz bizim en güzel, en güçlü parçamız. Bizimle ve şakalarımızla kuvvetli bağlar kurduklarını görüyoruz, yalnız olmadıklarını hissediyorlar. Bu çok kıymetli.
Hande: İstanbul’da kadın erkek izleyici oranımız yarı yarıya ama İstanbul dışı büyük çoğunluk kadınlar geliyor gösterilerimize. Kulaktan kulağa yayıldık biz. Gelen arkadaşını alıp bir daha geliyor. Özellikle Meltem’in dediği gibi turnelerde gösterilerimiz hep daha kalabalık ve sonrası düğün merasimi gibi geçiyor. Fotoğraf çektirenler, gelip kendi benzer deneyimlerini anlatanlar, tebrik edenler, işte modern Cumhuriyet kadınları diye gözleri dolanlar. Karşılıklı çok göz doldu öyle.
Aslı: Büyük şehirlerde her hangi bir şeyden çekinmeden her mevzuya değinebiliyoruz. Küçük şehirlerde bu biraz farklı olabiliyor, kendi materyalimizi biraz sansürleyebiliyoruz.
Hande: Tabi her şehrin seyirci psikolojisi başka. İstanbul’da bile semte göre gülünen şakalar ya da verilen tepkiler farklı. İzmir ve Bursa seyircisi çok rahattır mesela +18 şaka çok rahat yaparsın. Sahnede rahat şımarırsın. Ankara seyircisini önce zekanla kazanmak zorundasın. Eskişehir’e daha genç işi, güncel şaka yapman lazım, üniversite şehri çünkü. Gösteriyi küfür ya da cinsellik bakımından en sansürlediğimiz şehir Afyon olmuştu. Gerçi orada bile yine müstehcen kabul edilebilecek şeylere katıla katıla güldüler. Çünkü biz kendi aramızda bel altı şakaları çok yapan bir toplumuz aslında. Huysuz Virjin’e gülüyorduk biz. Her konuda olduğu gibi bu konuda tutuculuk son birkaç senedir arttı. Biz kim olduğumuzu geri hatırlatıyoruz. Sahnede bir kadının ağzından böyle şeyler duymaya alışık olmadıkları için başta tedirgin oluyorlar, sonra dayanamayıp gülüyorlar. Samimiyeti geçirdikten sonra utanç barajı yıkılıyor. Ben şahsen o barajları yıkmayı çok seviyorum.
Zeki, komik ve cesur kadınlar olarak erkek seyirciden nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Deniz: Komik, cesur ve zeki olduğumuzu yüzümüze haykırıp, arkalarına bakmadan kaçıyorlar. (Gülüşmeler)
Şirincan: Oysa insan bir içki ısmarlar yani di mi?!
Deniz: Kaçmayan zaten kendisi de komik oluyor.
Meltem: Ben bazen evlenme teklifi alıyorum. “Evlenecek miyiz?” diye tek kişilik bir gösterim olduğu ve bundan bahsettiğim için bazen fazla ciddiye alınıyorum. Şaka yahu demeye kalmadan damatlığıyla gelen oldu gösteriye. Peki, tamam bu olmadı ama Instagram dm’sinden çok başvuru oluyor.
Buse: Kadınlar sürekli erkeklerin onları dinlemedikleri konusunda şikayetçi oluyor, düşünün biz sevgilileri değilken laf anlatmaya çalışıyoruz. ( Gülüşmeler) Rahatsız olan oluyor, şaşıran oluyor, seven oluyor, aşık olan oluyor… Her erkek bir değil ki.
Aslı: Erkek seyircilerimiz de kesinlikle çok eğleniyor. Tabi bazı konuları kadın bakış açısından hiç dinlemedikleri için şok etkisi yaratabiliyoruz.
Hande: Benim setimin bir kısmı özellikle beyler için şoke edici olabiliyor. Kadınlara amme hizmeti yapayım derken kendi topuğuma sıkıyorum valla. Çıkışta korkudan kimse gelmiyor yanıma. Buradan beylere sesleniyorum, şaka onlar şaka, siz adam olun biz sizi pamuklara sararız.
Komedi yapan kolektif bir çalışmanın sahne arkası nasıl olur?
Hande: İstanbul’da yaptığımız çoğu gösteriyi biz organize ediyoruz. Düzenli çıktığımız yerler var. Sahne arkası o anlamda yoğun oluyor tabi. Mekanlarla anlaşma, gösteri takvimi, duyurusu, reklamı, sosyal medyası vs. Ama herkes işin bir ucundan tutuyor. Biz birbirimizin rakibi değil ekip arkadaşıyız. Bunun verdiği güç ve rahatlık sahne önüne de, arkasına da yansıyor. Evet, hepimizin setleri ayrı ama toplamda 2 saatlik ortak bir şov yapıyoruz ve birimizin değil hepimizin gösterisi iyi geçsin istiyoruz. Bunun için birbirimize şaka da veririz, fikir alış verişi de yaparız, kılık kıyafetine, saçına başına bile karışırız. Kulisi de kızlar anlatsın nasıl oluyor?
Şirincan: Eğlenceli. Bol kahkahalı.
Meltem: Goygoyu bol oluyor hakikaten. Amuda kalkanlar var aramızda. Bazen çok sakin seyrettiği de oluyor. Herkesin bireysel şakaları, çalışması ve bambaşka bir mizacı var. Gösteri günü buluşuyor tüm bunlar ve o günün gündemi her bir kişinin ruh haline göre değişiyor. Genel olarak, gösteri stresi ancak bir arada olmaktan gelen bir güç ve huzur olduğunu söyleyebilirim.
Deniz: Dünyadaki en sıkıcı ve en eğlenceli şey. Aynı anda. Sıkıcı çünkü kulisler genelde basık, penceresiz, havasız ve diğer performans yapan arkadaşlarınızın ter ve stresiyle dolu yerler olur. Orada yorulunur, tatsızlık çıkar, biri sigara içer, diğerinin astım krizi tutar. Kulis aynı zamanda dünyanın en eğlenceli yeridir çünkü tam olarak bu saydığım şeyler vardır ve hepsi bir arada, normalde yapmayacağınız tüm şakaları yapmanızı, dahası gülmeyeceğiniz her şakaya da gülmenizi sağlar. Allah ayağımızı kulisten kesmesin özetle.
Sahnede kadın ortak hafızasının biriken öfkesini şakayla nasıl mayalıyorsunuz? Feminist misiniz?
Şirincan: Aynen öyle. Elbette feministim.
Deniz: Bu ülkede feminist olmamanın bir lüks olduğunu düşünüyorum. Zira kadın erkek arasındaki eşitsizlik bu kadar belirgin ve kadına yönelik şiddet bu kadar da ayyuka çıkmış durumdayken, “Kadın haklarını savunmaya vakit ayırmıyorum çünkü feminist kelimesine pejoratif anlamlar yüklendi.” demek nereden baksan tutarsız, nereden baksan ahmakça olur.
Hande: Erkeklerin baskın olduğu bir sektörde, kadın olarak çıkıp düşüncelerimizden bahsetmek zaten başlı başına feminist bir duruş. Fakat erkeklerden nefret anlamında değil, eşitlik anlamında bir feministlik benimkisi. Ben daha çok günlük hayatımızın içine işlemiş, çok da farkında olmadığımız, normal kabul ettiğimiz şeylerin absürtlüğünü mizahla mayalıyorum. Kadın erkek ilişkileri ya da istenmeyen tüyler gibi konular üzerinden cinsiyet eşitsizliğini vurguluyorum. Kadına şiddet gibi ağır mevzulara girmiyorum, onların dalga geçilecek bir tarafı da yok zaten.
Buse: Ben feminist değilim ama tacize, tecavüze ve baskıya tahammül edemiyorum. Tam anlamıyla algılanamamış bir kültürün gerekliliği yüzünden kadının sessiz kalması algısının yaratılmış olması yalnızca erkeklerin suçu değil elbet. Fakat çok büyük payları var. Bir tarafmış gibi gösteriliyor kadın ve erkek. İkisinin bir olması, güçlerini birleştirmesi, biri düşerse diğerinin kaldırması daha güzel olurdu. Bu yüzden feminist değilim. Kadınların bugünlere nasıl geldiğine değindiğim şakalarım var fakat erkeklerimiz de bugünlere kolay gelmedi, üstelik onları da anneleri yetiştirdi. Bu konuda taraf olmaktansa, ortada buluşmalı ve birbirimize aşık olmalıyız. Aşk en güzel şey.
Sizi nerelerde izleyebileceğiz?
İstanbul’da düzenli olarak her ay Kadıköy’de Living Room’da ve BKM Mutfak Çarşı’da sahne alıyoruz.
Kasımda ilk yurtdışı turnemizi yapacağız. Çok heyecanlıyız.
1 ve 2 Kasımda Almanya Berlin’de Gorki Tiyatrosu’ndayız.
https://gorki.de/en/cok-da-fifi/2018-11-01-2000
9 Kasım 21:30’da İstanbul Komedi Festivali’nde BKM Mutfak Çarşı’dayız.
http://www.biletix.com/etkinlik/V5A1S/ISTANBUL/tr
16 Kasımda Ankara Komedi Festivali’nde Route Ankara’dayız.
http://www.biletix.com/etkinlik/V4S43/ISTANBUL/tr
Gösteri takvimimizi ve turnelerimizi sosyal medyalarımızdan duyuyoruyoruz. Takiplere açığız.
https://www.facebook.com/cokdafifihatunlar/
https://www.instagram.com/cokdafifihatunlar/
https://twitter.com/hatunlarstandup
Oldukça eğlenceli bir Youtube kanalları olduğunu da ekleyelim.
Kesinlikle her yazınız birbirinden harika hepsinde ayrı ayrı kendimi buluyorum aynı zamanda genel kültürüm gelişiyor.Sabırsızlıkla yeni yazılarınızı bekliyorum
Ailecek takipteyiz, tüm grup üyelerini çok seviyoruz ama Hande ve Deniz’i bir başka seviyoruz.
Ankara’ya gelmenizi sabırsızlıkla bekliyoruz.
güldür güldür denen saçmalıktan bin kat daha iyi çıkarıyorlar, umarım hak ettikleri değeri görürler