Buzullar eriyor.
Penguenler ruh ve beden bütünlüğünü sağlayıp – ne ara yaptılar bunu – ‘ılıman’ buzullara doğru yol almaya başlamış çoktan. Ringa balıkları da buzullara doğru giderken ne yaptıklarını biliyor gibi görünüyorlar. İsimlerini bilmediğim deniz kuşları, sıcaklığın arttığı ve artmaya devam edeceği bölgelerinden ayrılıp kutuplara ulaşabilmenin telaşı içindeler. Bu hayvanların soğuklara özlemi bitmeyecektir ta ki…
O sırada insan:
Bütün kibriyle doğaya verdiğini, biçare bir şekilde geri almakta.
Daha çok et, daha çok yumurta, daha çok süt, daha çok deri, daha çok kan, daha çok para!
Ceket inekler, çanta timsahlar, ayakkabı yılanlar, yelek kediler…
Savaşların ardından sanayileşmeyle hız kazanıp günümüze kadar gelen süreçte insan, kendisi de dahil öyle çok canlıyı strese soktu ki artık bugün olanlara şaşırmamalıyız.
Ekosistemdeki doğal yerini unutup kendini en üstün tür olarak algılamak istemiş, hatta bununla kalmayıp kendi türünün içinde bile ırk üstünlüğünü savunarak sosyal darwinizmin hayat bulduğu düşünceler sisteminden nasibini almış bir türden yani insandan bahsediyoruz. Açgözlülüğümüz, hırsımız ve kibrimizden dolayı kendimizin de içinde bulunduğu dünyada yarattığımız tahribatların, yıkım ve bozgunların karşılığını almamız elbette kaçınılmaz. Bugünkü düşmanımızsa, bir parça genetik kod, protein kılıfı ve koruyucu zarftan ibaret bir RNA virüsü. Düşmanımız bu virüsmüş gibi görünse de ekosistemdeki tüm canlıların tek düşmanı insandır.
Lisede biyoloji dersinden hatırlıyorum, ekosistemde besin zinciri şeması vardı. Birincil tüketiciler bitkileri tüketiyorlar. Daha sonra ikincil tüketiciler yani etçil canlılar birincil tüketicilerle besleniyor. Daha sonra ikincil, üçüncül, dördüncül tüketiciler diye devam eden bir besin zinciri. Örneğin çekirge bazı bitkileri tüketiyor ardından bir fare bu çekirgeyi yiyor. Diğer bir etçil canlı yani üçüncü tüketici bir yılan bu fareyi yiyor. Dördüncü tüketici bir akbaba en son bu yılanı yiyor vs.
Bu ekosistem mükemmel bir şekilde işliyordu ta ki insan, bu zincirin her basamağına agresif bir şekilde müdahil olana kadar.
Üstelik bütün bunlara rağmen hala ve hala Afrika’daki çocuklar… Bu denli saldırgan üretimlerimizin sonucunda tüm insanlar için de iyi bir şey olduğu yok yani. Bunları yazarken utanç duyuyorum bu arada, açlıktan ölen insanlarımız falan var dünyada. Bunları sanki uzaylılara yazıyormuşum gibi hissediyorum. Hani bildiğimiz şeyler sıradanlaşıp bizi etkilemez hale gelebiliyor. O yüzden şu cümleyi lütfen uzaylıymış gibi okuyun: “açlıktan ölen insanlarımız falan var dünyada”.
Buzullar eriyor dostum, sıcak su parazitleri çoğalıyor, milyonlarca yıl buzulların içinde aktifleşmeyi bekleyen başka virüslerin de olabileceğini tahmin etmek güç değil.
Gerçekten artık ne yaptığımızın farkına varıp bütün bu deliliğe bir son vermeliyiz.
Doğa bize fısıldıyor: Ya bitsin bu delilik ya da kendi evinizde kalın!
Go home!