Aile terapisinin kurucusu olarak kabul edilen, insanı anlamaya yönelik kapsamlı ve işlevsel bir kurama sahip olan Virginia Satir’e göre, özsaygı insanın temel enerji kaynağını oluşturmaktadır.
Çağımızın rahatsızlığı olan depresyon da temelinde bu değerli içsel enerji kaynağının düşüklüğü ile bağlantılıdır. Satir danışanlarına bu durumu kazan metaforu ile anlatır ve onlara “Kazanındaki doluluk ne seviyede?” diye sorar. Kazanını boş ya da az dolu hissetmek kişinin algıladığı özsaygısının düşük olduğunu ifade eder. Kazan seviyesi düşük olduğunda ise kişi kendini oldukça güçsüz, yetersiz ve değersiz hisseder. Kazan seviyesinin düşüklüğü kişinin iç huzurunu ve özgüvenini düşürür. Özsaygısı düşük olan insanlar çevresinde olup bitenlere karşı daha pasif daha tahammülsüz ya da daha yargılayıcı yaklaşabilirler. Kendimizin ve çevremizdeki insanların özsaygısının yüksek olması iç huzur ve toplumsal barış açısından çok önemlidir.
Kazan seviyenizi yükseltmeye hazır mısınız? Hazırsanız kendinize bunun için sakin bir yer ve biraz da zaman ayırmanız yeterli olacaktır. Bu egzersizi tek başınıza, bir arkadaşınızla ya da bir grupla birlikte yapabilirsiniz.
- Yazının sonunda yer alan Virginia Satir’in “özsaygı deklarasyonu” nu elinize alın.
- Her cümlesini hissederek, sesli bir biçimde okuyun.
- Bu etkinliği arkadaşlarınızla birlikte gerçekleştiriyorsanız, gruptan biri metni okudukça diğerleri onun okuduğu cümleleri tekrar etsin.
- Okumanız bitince gözlerinizi kapatın ve içinizde neler olduğuna bu defa gönül gözünüzle bir bakın.
- Bu etkinliği grup halinde yaptıysanız, yaşadığınız bu deneyim üzerine konuşabilirsiniz.
- Kendinizi nasıl hissettiniz? Kendinizle ve insan oluşla ilgili daha önce fark etmediğiniz bir takım şeyleri fark ettiniz mi? Hangi cümleler sizi en çok etkiledi?
- Dilerseniz bir nefes egzersizi ya da meditasyonla bu etkinliği sonlandırabilirsiniz.
- Herkesin kazanının dopdolu olduğu mutlu günler dileğiyle…
Virginia Satir’in Özsaygı Deklarasyonu
Ben benim.
Dünyada tam olarak benim gibi olan başka biri yok.
Bazı yönleri bana benzeyen insanlar var,
Fakat hiç kimse tam olarak benim gibi davranamaz.
Bu yüzden benden gelen her şey otomatik olarak benimdir,
Çünkü onları ben kendim seçerim.
Kendimle ilgili her şeyi sahipleniyorum.
Vücudumu ve yaptığı her şeyi,
Aklımı, tüm düşündükleri ve fikirleriyle,
Gözlerimi, gördüğü tüm görüntülerle
Hislerimi, her ne şekilde olursa olsunlar
Öfke, mutluluk, bıkkınlık, sevgi, hayal kırıklığı, heyecan…
Ağzımı ve ondan çıkan her sözü
Nazik, tatlı veya acı, doğru ya da yanlış…
Sesimi; yüksek ya da alçak
Ve tüm davranışlarımı hem karşımdakilere hem de kendime karşı olan.
Kendi hayallerimi sahipleniyorum;
Umutlarımı, korkularımı ve arzularımı.
Tüm kutlamalarımı, başarılarımı ve tüm hatalarımı sahipleniyorum,
Çünkü ben kendimi tüm parçalarımla kabulleniyorum.
Samimiyet ve içtenlikle ben kendimi tanıyabilirim.
Böyle yaparak kendimi sevebilir ve tüm parçalarımla dost olabilirim.
Tüm parçalarımla dost olduğumda da onları bana en faydalı olacak şekilde kullanabilirim.
Kafamı karıştıran bazı yönlerimin olduğunu biliyorum,
Ve henüz bilmediğim başka yönlerimin olduğunu da.
Fakat ben kendimi sevdikçe ve kendimle arkadaş oldukça bu kafa karışıklığı için çözümlere cesaret ve umutla bakarım.
Ve kendim hakkında daha fazlasını bulmak için yollar ararım.
Nasıl görünürsem görüneyim, nasıl duyulursam duyulayım, ne söylersem söyleyeyim ve ne yaparsam yapayım herhangi bir yer ve zamanda her ne düşünüyorsam, her ne hissediyorsam o otomatik olarak benimdir.
Daha sonra,
Eğer nasıl göründüğüm ve nasıl duyulduğum ve düşünüş şeklimin bazı parçaları uyumsuz ve uygunsuzsa o parçaları değiştirip, kalanı tutup, uyumlu yeni parçalar icat edebilirim.
Görebiliyor, duyabiliyor, hissedebiliyor, düşünebiliyor, söyleyebiliyor ve yapabiliyorum.
Hayatta kalabilmek için gereken araçlara sahibim.
Başkalarına yakın olabilmek, üretken olabilmek, dünyayı anlamlandırabilmek ve çevremdeki insanları anlayabilmek için gereken araçlara sahibim.
Ben kendime sahibim ve bu yüzden kendimi düzenleyebilirim.
Ben benim ve ben iyiyim.