in , ,

Brahms “Niteliksiz Piçin Biri” Miydi? Dünyaca Ünlü Sanatçılar ve Eserler Hakkındaki Yersiz Eleştiriler

Güzellik nedir? Güzelliğin ölçütü ne olabilir? Güzellik öznel midir, nesnel midir? Güzelliğin etik değerler ile ilişkisi nedir? Mutlak güzellik var mıdır? Bu sorular estetiğin temel problemlerini oluşturur. Estetik, doğada, kültürlerde ve sanatta ‘güzel’ kavramını araştırır. Estetik; ‘Güzelin ne olduğu’ sorusuna yanıt arayan felsefe alanıdır. Güzelin genel bilgisine ulaşmaya çalışır. Yalnızca sanat alanında güzelliğin incelenmesiyle ise sanat felsefesine giriş yapmış oluruz.

Umberto Eco bu konuyu Çirkinliğin Tarihi isimli kitabında şöyle ele alıyor:

“Her devirde filozoflar ve sanatçılar güzellik ile ilgili değişik tanımlar ortaya koymuşlardır. Ancak çirkinlikte durum farklı. Çirkinlik üzerine kapsamlı incelemeler hemen hiç yapılmamıştır. Güzellik ve çirkinlik birbirlerini imleyen kavramlardır. Çirkinlikle güzelliğin tersini ifade ederiz. Demek ki yapmamız gereken birinin doğasını anlamak için diğerini tanımlamak. Ne var ki, yüzyıllara yayılan birçok çirkinlik tezahürü, sanılanın aksine oldukça zengin ve şaşırtıcıdır. Tarih, bu kavramların farklı kültürlerde ve farklı dönemlerde göreli olduğunun sayısız örnekleri ile doludur.

Carl Gustav Jung, Joyce’un Ulysses’i üzerine yazdığı 1932 tarihli yazısında, günümüzde çirkinliğin gelecekteki büyük dönüşümlerin işareti ve alameti olduğunu yazar. Bu şu anlama gelir: Yarın büyük sanat olarak değerlendirilecek olan şey, bugün her durumda zevksiz bulunabilir ve yeni şeyler belirdiğinde beğeni onları geriden takip eder.”

İşte bir zamanlar bilirkişilerce beğenilmemiş ve acımasızca eleştirilmiş, fakat yıllar boyunca adından sıklıkla söz ettirmiş, hepimizin muhakkak aşina olduğu bazı eserler ve sanatçılar hakkındaki çılgın değerlendirmeler!

Hem okura biraz eğlence, hem gelecekteki her tür eleştiriye bir uyarı olsun diye:

Onlara göre çirkindiler.

Yorum ve eleştiri notları :

“Bu alçağın müziği üzerinde çok çalıştım. Niteliksiz piçin teki!”

Çaykovski’nin Brahms hakkında Günlük’üne yazdıkları.


“Johann Sebastian Bach’ın besteleri güzellikten, uyumdan ve melodinin berraklığından yoksun.”

Johann Adolph Scheibe, Der critische Musikus, 1737.


“Kaba seslerden oluşan bir cümbüş.”

Louis Spohr’un, Bethooven’in Beşinci Senfoni’sinin ilk dinletisinde yaptığı yorum.


“Chopin, bestelerini bir işi bilene göstermiş olsaydı, o kişi partisyonları yırtıp atardı… Her durumda ben öyle yapmak isterdim.”

Ludwig Rellstab, Iris im Gebiete der Tonkunst, 1833.


Paul Cézanne, büyük bir ressamın becerilerine sahip olabilir, ama büyük ressam olma iradesinden yoksundu.

Émile Zola’nın Cézanne üzerine düşünceleri.


“Bir delinin eseri.”

Ambroise Vollard’ın 1907’de Picasso’nun Avignonlu Kızlar’ı üzerine yorumu.


“Bu çocukta yeteneğin y’si yok.”

Manet’nin Renoir hakkında Monet’ye söylediği söz.


“Domuz matematikten ne kadar anlarsa, Walt Withman da sanattan o kadar anlıyor.”

The London Critic, 1855.


“Bayım, romanınızı iyi düşünülmüş ama tümüyle yüzeysel bir ayrıntılar yığınına boğmuşsunuz.”

Bir editörün Madam Bovary hakkında Flaubert’e mektubu.


“Anlama özürlü olabilirim, ama bir beyefendinin uyumadan önce yatakta nasıl bir o tarafa bir bu tarafa döndüğünü betimlemeye otuz sayfa ayırmasını idrakten acizim.”

Proust’un Kayıp Zamanın İzinde’si üzerine editörün değerlendirmesi.


“Romanlarında, özel bir düş gücü yetisini açığa vuran hiç bir şey yok, ne olay örgüsünde ne kişilerde. Balzac, Fransız edebiyatında asla önemli bir yer işgal etmeyecektir.”

Eugène Potiou, Revue des deux mondes, 1856.


“Fransız edebiyatı tarihi, yüzyıl içinde Kötülük Çiçekleri’nden yalnızca bir antika diye söz edecek.”

Émile Zola, Baudelaire‘in ölümü dolayısıyla yazdığı yazısından.


“Uğultulu Tepeler’deki kusurlar, [kardeşi Charlotte’un] Jane Eyre’inkinden bin kat fazladır. Sonuçta tek tesellimiz, romanın asla çok kişi tarafından okunmayacağı düşüncesidir.”

James Lorimer’in North British Review’de Emily Brontë üzerine eleştirisi, 1849.


“Ulysses’ i henüz bitirdim ve sonuçsuz bir girişim olduğu kanısındayım… Aşırı ayrıntılı ve tatsız. Yalnızca nesnel anlamda değil, edebi açıdan da kaba bir metin.”

Virginia Woolf’un Günlük’ünden.


“Şiirciklerinin  – bunları başka nasıl nitelendirebilirim bilemiyorum – tutarsızlığı ve biçimden yoksunluğu vahim.”

Thomas Bailey Aldrich’in The Atlantic Monthly’de yayımlanan Emily Dickinson değerlendirmesi, 1982.


“Moby Dick, üzücü, sıkıcı, bayağı, hatta gülünç… Şu Deli Kaptan’a gelince, sıkıntıdan boğuyor insanı.”

The Southern Quarterly Review, 1851.


“Genel okur için pek ilginç değil, bilim okuru içinse yeterince derin değil.”

H. G. Wells’in Zaman Makinesi üzerine editör değerlendirmesi, 1895.


“ABD’de hayvan hikâyeleri satmak imkânsız.”

George Orwell’in Hayvan Çiftliği üzerine editör değerlendirmesi, 1945.


“Bence bu kızın bu kitabı, sırf merak seviyesinden yukarı taşıyabilecek özel bir algısı ya da hissi yok.”

Anne Frank’in Hatıra Defteri üzerine editör değerlendirmesi, 1952.

“Bunlar bir psikanaliste anlatılmış ve büyük bir ihtimalle kurgulanıp romana dönüştürülmüş olmalı. Güzel bölümler yok değil, ama aşırı derecede mide bulandırıcı… Bin yıl çıkarılmamak üzere gömülmesini öneririm.”

Nabokov’un Lolita’sı üzerine editör değerlendirmesi, 1955.


“Buddenbrook Ailesi, yazarın anlamsız bir üslupla anlamsız  insanlar hakkında anlamsız hikâyeler anlattığı iki koca ciltten başka bir şey değildir.”

Eduard Engel’in Thomas Mann’ın Buddenbrook Ailesi üzerine değerlendirmesi, 1901.


“Hikâye bir sonuca ulaşmıyor. Baş kahramanın karakteri de kariyeri de sonu haklı çıkaracak derecede geliştirilmemiş. Kısacası, kanımca hikâye herhangi bir şeyle sonuçlanmıyor.”

Francis Scott Fitzgerald’ın, Cennetin Bu Yakası üzerine editör değerlendirmesi, 1920.


“Yüce Rabbim, bu metni basamam. Yoksa ikimiz de hapsi boylarız.”

Faulkner’in Kutsal Sığınak’ı üzerine editör değerlendirmesi, 1931.


“İç Savaş üzerine hiçbir film, para kazanmamıştır.”

MGM’den Irving Thalberg, Rüzgâr Gibi Geçti’nin telif haklarının alınmasından yana olmadığını belirtiyor.


“Rüzgâr Gibi Geçti, Hollywood tarihindeki en büyük fiyasko olacaktır. Neyse ki, çuvallayan Gary Cooper değil, Clark Gable olacak.”

Gary Cooper’ın, Rhett Butler rolünü geri çevirdikten sonra söyledikleri.


“Böyle kulakları olan bir adamla ne yapabilirim ki?”

Jack Warner’ın, Clark Gable’in deneme çekimini seyrettikten sonraki görüşü, 1930.


“Rol yapamıyor, şarkı söyleyemiyor ve kel. Dans desen, eh işte.”

MGM yöneticisinin, Fred Astaire’in deneme çekimini seyrettikten sonraki görüşü, 1928.


Rigoletto, melodi açısından yetersiz. Bu operanın repertuvara girme şansı yok.

Gazette Musicale de Paris, 1853.

 

Kaynak: Çirkinliğin Tarihi, Umberto Eco

5 Yorum

Cevap Yazın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Altı Artı Bir (Söyleşi Günlüğü: Gülşen Yegen)

Depremden Önce Depremden Sonra