in

Biz Duyduk, Atalarımız Gördü: Mitolojinin Ölü Yüzleri

Şeytan, Grim Reaper ve Azrail gibi ölümü çağrıştıran simgeleri hepimiz en az bir kere duyduk; ama onlar, tarihin birçok kültüründe yüzlerini çoktan gösterdi… Daha önce görmediğiniz mitolojik ölüm yüzlerinden 9’unu sizin için derledik.

#1 Mictlantecuhtli

Ölümle ilişkilendirilen Aztek tanrısı Mictlantecuhtli, gözbebeklerinden kan sıçramış bir iskelet olarak tasvir edilmiştir. Bu hale gelmesinin sebebiyse yine Azteklerde yaşam ve yaratıcı tanrı olan Quetzalcoatl’ı sinirlendirmesiydi.

Quetzalcoatl, yaşam ve yaratma sürecinde önceki dünyada yaşayanların kemiklerini ihtiyaç duyuyordu ve bu amaçla  dünya yaratıldığında Mictlantecuhtli’yi yeraltına gönderdi. Başta her şey yolundaydı, taa ki Quetzalcoatl, kemikleri toplamak için yeraltı dünyasına girdiğinde Mictlantecuhtli onları vermeyi reddedene kadar. Quetzalcoatl’ın gazabına uğrayan Mictlantecuhtli’nin bu haline şaşırmamak gerek…

#2 Supay

İnka mitolojisinde, ölüm ve yeraltı dünyası ilginç bir şekilde olumsuz olarak görülmüyordu. Bu dünyanın yaşayanlar ve ölüler arasındaki bir bağlantı olduğuna inanılıyor, ölüm tanrıları Supay’a derin bir saygı besleniyordu.

Yine de, Hristiyanlıktaki Şeytan sembolüne bir çok benzer yanı olan Supay’dan oldukça korkuluyordu. Bu uğurda düzenli olarak ritüeller yapılıyor ve İnka halkı kendilerine zarar vermemesi için ona yalvarıyorlardı. Bugün aynı gelenek Güney Amerika’nın Quechua halkı tarafından sürdürülüyor. Mamacha Candicha (“The Flame Virgin”) adı verilen bir dans ritüeliyle, iki hafta boyunca parlak renkli kostümler ve maskelerle Supay eğlendiriliyor.

#3 Thanatos

Yunan ölüm tanrısı Thanatos’a Olimpos Dağı’nın ölümlüleri her zaman saygı duyardı, öyle ki onu korkutucu bir şekilde tasvir etmek yerine Hristiyan bir meleğe benzer şekilde kanatlı sakallı bir adam olarak tasvir ettiler.

Antik Yunan metinlerinde Thanatos’un aynı zamanda ölümsüzleştirme gücünden de bahsedilmiştir. Öyle ki savaş tanrısı Ares, savaşlarda yeterince kişi ölmediği için zaman zaman Thanatos’a öfkelendiği rivayet edilir.

#4 Donn

Ölümün İrlandalı efendisi Donn ile ilgili ilginç olan şey onun bir tanrı olmaması, aksine Milesius’un oğlu, ölümlü bir adam olmasıydı… O ve üç erkek kardeşi İrlanda’yı kendi başlarına almaya çalışırken savaşta öldürüldü. Denizde hayatını kaybettikten sonra, ölümünün yerine yerleşti ve ölülerin ruhlarını topladı.

Donn’un hala İrlanda’nın güneybatı sahilindeki Tech Duinn’de, Öteki Dünya’da yaşadığı ve gemilerden daha fazla ruh çekebilmek için onların çarpmasına ve batmasına neden olacak fırtınalar kopardığına inanılır.

#5 Meng Po ile Di Yu

Çin mitolojisinde ise ölüm, Meng Po ile Di Yu arasındaki iş ortaklığına dayanır. Unutkanlığın leydisi Meng Po, ölüm kralı Di Yu’da hizmet eder. Bir ruh reenkarnasyona hazır olduğunda, ruhun Di Yu’daki zamanlarının yanı sıra önceki yaşamlarını da unutması Meng Po’nun sorumluluğundadır. İnsanların unutmasına yardımcı olmak için, Beş Aromalı Çaydan Unutkanlık Çayı adı verilen özel bir çay hazırlar ve her ruha bir bardak verir. Kalıcı amnezi hemen ruhun üzerine verilir, böylece yeni bir dünyevi reenkarnasyona doğru yolculuklarına devam edebilirler.

Bir ruh yeniden dirildiğinde, hassasiyetlerini korur ancak konuşma yoluyla kendini ifade edemez. Bu nedenle, Meng Po tarafından demlenmiş çay içmekten kaçınma girişimiyle ilgili “doğar doğmaz konuşan çocuk” efsaneleri türemiştir.

#6 Sedna

Inuit mitolojisinde Sedna, yeraltı dünyası ve deniz tanrıçasıdır. Sedna bir zamanlar babasıyla birlikte bir kıyı şeridinde yaşayan güzel, ölümlü bir kadındı. Güzelliğinden ötürü, Sedna her zaman ilgi çekerdi, ama hiçbir erkek onu elde edemedi.

Her yerin buz tuttuğu bir kış, bir fulmar (bir tür martı) buzun üzerinde uçtu ve Sedna’ya bir şarkı söyleyerek onu kendisiyle sıcak denizlere gelmesi için kandırdı. Uçsuz bucaksız denizde kuşun kendisine yalan söylediğini anlayan Sedna rüzgar ve karla dolu ıssız yeni evinde birkaç sene boyunca hapsedildi. Ta ki babası onu kurtarmaya gelene kadar.

Martıyı öldüren baba kızını teknesine geri aldı ve kaçmaya başladı. Ancak diğer martılar yoldaşlarının öldürüldüğünü anladığında onları takip etmeye başladılar. Kaçan tekneyi buldular ve dalgalardan büyük bir fırtınaya neden oldular. Babası suya düşen kızını bulup çıkardığında Sedna çoktan boğulmuştu.

Bu acıya ne martılar, ne babası ne de dünya dayanabildi ve yer kabuğu açılıp hepsini birden yuttu. Denizler ve yeraltı o günden sonra Tanrıça Sedna’ya ait oldu…

#7 Ankou

Kuzeybatı Fransa’da Breton halkı, Ankou’yu ölümle özdeşleştiriyordu. Bu yüzden onu mezarlıkları ve ruhları korumakla görevli bir iskelet olarak tasvir ettiler. Bazı kültürlerde, Ankou’nun Adem ve Havva’nın ilk oğlu olduğuna inanılırken, diğerlerinde 31 Aralık’ta ölmüş olan son kişi olduğuna inanılıyordu.

Adı “Ölülerin Azraili” anlamına gelen Ankou’nun, gece olunca kırsaldaki tüm iskeletlerin ruhlarını atlı arabasıyla topladığı ve sonra onları yeraltı dünyasının kralı Anaon’a teslim ettiği rivayet edilir. Ankou’nun sadece günışığının sona erdiğinde ortaya çıkması Breton halkını gündüz saatlerinde evden çıkarak ölümden kaçabileceklerine inandırmıştır.

#8 Giltine

Birçok farklı mitolojide adı geçen Giltine başta genç ve çekici bir kadındı; ta ki yedi yıl boyunca bir tabutun içinde hapsedilene kadar… Kaçtığında artık yaşlıydı, çirkin ve uzun, mavi bir burnu ve ölüm için işaretlenmiş olanları yalayan zehirli bir dili vardı. Gündüz saatlerinde mezarlıklar arasında dolaşıp cesetleri yalamak gibi garip alışkanlıkları olan Giltine, böylece öldürmek için kullandığı zehiri cesetlerden çıkarıyordu. Şeklini istediği gibi değiştirebilir ve kendini bir yılan ya da bir tahta parçası olarak gizleyebilirdi.

Ölen kişinin yatağının dibinde göründüğü takdirde, o kişinin iyileşeceği, ancak yatağın başındaki bir görünümün ölüm anlamına geldiği söylenirdi. Giltine’den kaçabilirdiniz, ama saklanamazdınız…

#9 Masaw

Hopi halkınca İskelet Adam olarak bilinen Masaw, halkın aynı zamanda büyük bir dostu ve yardımcısıydı. Hopi mitolojisinde, şu anda Dördüncü Dünya’da yaşıyoruz. Bu olaydan önce gelen Üçüncü Dünya yıkıldığı zaman Masaw, yaratıcı Tanrı Taiowa’yı dünya halkının bir şansı daha hak ettiğine inandırdı, böylece Dördüncü Dünya onun sayesinde yaratıdı. Dördüncü Dünya’nın muhafızı, koruyucusu ve bekçisi olarak seçilen Masaw, Dünya halklarına tarım sanatını, göçten sonra yerleşmeyi ve topraktan kalıcı olarak nasıl yaşayacağını öğretti.

Yazan julien

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Müziğin Bipoları: Klezmer

İran’da Kadınlar Zafere Çok Yakın