16.yüzyıl, İngiliz şiirindeki önemli dönemlerden biridir. Bilinen birçok şair bu dönemde yaşamış olup edebiyat dünyasına çeşitli katkılarda bulunmuşlardır. Bu şairlerden en önemlileri William Shakespeare, Christopher Marlow, Sir Walter Raleigh, Sir Philip Sidney ve Edmund Spenser’dır.
Rönesans İngiliz şiirinin olmazsa olmaz teması aşktır ancak bu tema karşımıza genelde karşılıksız aşk şeklinde çıkar. Bu dönemde şairlerin amacı aşkın ölümsüzleştirilmesi ve güzelliğin sorgulanmasıdır. Genel olarak yazarların bu dönemde ortak özelliği spesifik olarak sevdikleri kadının güzelliğini överek çeşitli şekilde ölümsüzleştirmeye, sonsuzlaştırmaya çalışmalarıydı. Kimi şiir yazarak, kimi ismini kumlara yazarak, kimi doğada hep var olmuş ve hep var olacak şeylere benzeterek sevdiğini ölümsüzleştirirdi. Örneğin; Philip Sidney’in Astrophel ve Stella adlı sone döngüsünün 31. Sonesinde sevdiği kadını aya benzetmesi gibi. Bu nedenle dünyevi güzelliğin fani olmasından dolayı gerçek güzelliğin ilahi olduğunu ortaya koyan soneler ve tanrı aşkıyla ilgili çok fazla element görebiliriz. Bahsettiğim bu özellikler Rönesans şairi Edmund Spenser’ın Amoretti adlı sone döngüsüne de yansımıştır. Peki, kimdir bu Edmund Spenser?
16.yy İngiliz şairi olan Edmund Spenser, -tam bilinmemekle beraber- 1552/1553 yıllarında dünyaya gelip 13 Ocak 1599 yılında hayata veda etmiştir. Spenserian stanza (dörtlük) denilen kendine özgü bir kafiye düzeni vardır. Modern İngiliz şiirinin öncülerinden ve en büyük İngiliz şairlerden kabul edilir.
En önemli eseri Queen Elizabeth’e ve Tudor Hanedanlığı’na övgülerinden oluşan 6 kitaplık The Faerie Queene (Periler Kraliçesi)’dir. İngiliz edebiyatının en uzun şiirlerinden biri olan bu eser epik şiir kategorisinde yer alıp birçok alegorik element içerir.
Bir diğer eseri Amoretti, 89 soneden oluşan bir sone döngüsüdür. Bu döngü Spenser’ın kur yapışını ve Elizabeth Boyle ile olan kaçınılmaz evliliğini ele alır. Şiir içinde belli başlı temalar vardır, bunlardan ilki Rönesans şiirinin ana teması sayılabilecek platonik aşktır. Daha sonra iki kişi arasında paylaşılan aşkın mutluluğunu ele alırken gerçek güzelliğin varlığını tartışır döngünün sonuna doğru şiir ile ölümsüz olmayan her şeyi ölümsüzleştirebileceğini açıklar ve “Sonsuz aşk” olan tanrı aşkını vurgular.
Ele alacağım 54.Sone Rönesans şiirinin klasik elementlerinden olan metafor ile başlar. Edmund Spenser bu sonede hayatı bir tiyatro sahnesine benzetirken kendini tiyatro sahnesinde oynayan bir oyuncuya ve sevgilisini ise kendini izleyen bir seyirciye benzetir. Sevdiği kadının onun çabalarına herhangi bir karşılık vermeyişini bunun sonunda yaşadığı acıyı anlatır ve sevgilisinin zalimliği sebebiyle onun bir taş kalpli olduğunu itiraf eder.
Aşağıda okuyacak olduğunuz sone Amoretti’nin 54. Sonesi olup benim tarafımdan Türkçeleştirilmişidir.
Oft this worlds theatre in which we stay,
My love like the spectator ydly sits
Beholding met hat all the pageants play,
Disguysing diversly my troubled wits.
Sometimes I joy when glad occasion fits,
And mask in myrth lyke to a comedy:
Soone after when my joy to sorrow flits,
I waile and make my woes a tragedy.
Yet she, beholding me with constant eye,
Delights not in my merth nor rues my smart:
But when I laugh she mocks, and when I cry
She laughs and hardens evermore her heart.
What then can move her? if nor merth nor mone,
She is no woman, but a senceless stone.
Dünya denilen bu tiyatro sahnesinde oynarken ben,
ya da Sevgilimin acıma tanık olması için kılıktan kılığa girerken;
o oturup karşıdan izler beni
sanki izlediğini anlayamayan bir seyirci gibi.
Taktığım maskeler sanki bir komedinin parçasıymışım da,
bir tek onu güldüremiyormuşum tadında.
Tüm mutluluğum göç vakti gelmiş bir kuş gibi kanatlanıp gidiyor aniden,
oysa haykırışlarımı bile duyamadığı bir trajedinin parçasıyım ben.
İzlemeye devam etse de o boş gözler beni
Ne duyuyordu neşemden mutluluk, ne de acımdan dövüyordu dizini
Alay konusu olmuşken hislerim
Gülüşüyle katılaşan kalbinin esiridir alabora olmuş kaderim.
Sevincim ya da acım oynatamıyorsa yüzünden tek bir kası
Biliyorum, kadın değil de taş kalplidir onun adı.
Rönesans ingiliz şiirleri ve yazarları hakkında bilgi yanında, şiirleri orijinal dilinden görmek çok fayda sağladı 🙂 yazarımıza teşekkür ederim. Yeni yazılarını heyecanla bekliyorum.
Bu dönem hakkında çok bir bilgiye sahip değilim ama yazı çok bilgilendirici. Şiiri çok güzel çevirmişsiniz ellerinize sağlık yazılarınızın devamını merakla bekliyorum. Sevgiler
Gerek 16.yy şiiri, ve en genel teması olan “aşk”ı, gerek Edmund Spenser ve kendine has tarzını çok iyi yansıtan didaktik ve aydınlatıcı bir yazı olmuş. 54. Sone gibi derin, farklı bakış açılarından yorumlanabilecek eseri, orijinal dilinden sapmadan ve şairin vermek istediği duygulardan uzaklaşmadan çevirmeniz mükemmel bir iş. Gerek verdiğiniz örneklemeler, betimlemeler ve düzgün Türkçeniz sayesinde çok akıcı bir şekilde okudum, aydınlandım ve bilgilendim. Emek, bilgi, uğraş ve başarı dolu bir yazı. Bir edebiyat öğrencisi olarak ufkumun genişlediğini söyleyebilirim. Elinize, düşüncelerinize, emeğinize ve kaleminize sağlık. Büyük bir merak ve heyecan ile yazılarınızın devamını bekliyorum.
Yazının bir bütün olmasını ve açıklayıcılığını çok beğendim özellikle sone çevirisinin şiirselliğini kaybetmemesi ve kafiye düzenini beğendim. Düz bir anlam karşılığından ziyade şiiri çok güzel yansıttığını düşünüyorum.
Güzel bir bakış açisi ve başaralı bir çeviri yazılarınızin devamını bekliyorum.
Güzel bir çalışma olmuş, çalışmalarının devamını bekliyoruz.
Aşk temasının çok başarılı bir şekilde yansıtıldığı bir yazı olmuş. Keza çeviri de çok başarılı ve şiirsel. Başarılarınızın ve yazılarınızın devamını merakla bekliyorum.
şiir edebiyatı konusunda bilgi sahibi olmayanlar için açıklayıcı,yalın bir dille bilgilendirme olmuş şiir sanatını ve edebiyata farklı yaklaşımlarla değinilmiş kaleminize sağlık yazılarınızın devamını bekliyorum..
Kendi yorumunuzla emek emek yaptiginiz ceviri hem alaninizdaki hem de herhangi alanlardaki ogrenciler icin ilham verici bu basirili ve bilgili yazi icin tesekkurler devaminin gelmesini diliyorum
Guzel ve basarili bir calisma olmus .Ellerine saglik
akıcı diliniz sayesinde sıkılmadan okudum, gelecek yazılarınızı merakla bekliyorum:)
Edebiyatla ilgili biri olarak edebiyattan anlamayan biri bile yazınızdan donem hakkında bilgi sahibi olabilir. Çok açik ve akici bir yazı olmuş. Özellikle siir cevirinize, kafiye düzeninize ve duygu aktarımınizi çok sevdim. Yazilarinizin devamini bekliyorum.
Harika bir yazı olmuş, okuru sıkmadan bilgiyi gayet net aktarabilmek herkeste gördüğüm bir özellik değil.İşinizde sizi çok başarılı olduğunuzu düşünüyorum , gelecek yazılarınızı heyecanla bekleyeceğim.Emeğinize sağlık.
Güzel ve akıcı anlatımın, açık dilin sayesinde okuması çok hoş bir yazı olmuş. Özellikle şiir çevirini çok beğendim, benzetmelerin sayesinde tüm o aşk duygusu çok güzel hissediliyor. Başarılarının ve yazılarının devamını diliyorum. Kalemine ve aklına saglık.
Bilgilendirici ve şiirsel yönüyle kaliteli bir yazı ortaya çıkarmışsınız, yazılarınızın devamını bekliyorum.
Gayet akıcı bir dille yazılmış, çok beğendim. Edebiyat hakkında sıfır bilgi sahibi olan birinin dahi anlayabileceği tarzda, saf bir Türkçe ile çevirilmiş. Devamını bekliyorum.
Çok güzel bir yazı olmuş. Başarılar
Sadece şiiri çevirmen değil yazdığın edebi yazının düzgünlüğü doğruluğu akıcılığı ve güzelliği gerçekten devamının gelmesini istememe sebep oldu. Bir sonraki yazını iple çekiyoruz.