Vücudumuzu beslemek için yediğimiz yiyecekler, hem onları paylaştığımızda sosyal ilişkilerimizi geliştirir hem de sağlıklı kalmamız için gereklidir. Her çeşit gıda ile dolu alışveriş merkezlerimiz var ancak biz yediklerimizin tarihi hakkında çoğunlukla pek bilgi sahibi değiliz. Binlerce yıl önce ilk medeniyetlerin bazılarında bu temel yiyeceklerin sihirli olduğuna inanılırdı. Bir zamanlar dinsel anlamlar yüklenen ve saygı gören bu yiyecekler, fiziksel ve duygusal sorunları iyileştirmek için kullanılmıştır. Hatta bazılarının ölüleri geri getirme, insanları kötülükten koruma gibi sihirli özellikleri olduğuna inanıldı.
1.Amarant
Amarant 500 yıl önce Aztekler’in diyetinin önemli bir bölümünü oluşturuyordu. Ayrıca dini ritüellerde de kullanılan bir gıda maddesiydi. Bal ve bazen de kurbanlarının kanı ile bu tahıldan macunlar yapar ve bu macunu tanrılarının heykellerini oluşturmak için kullanırlardı. İbadet törenleri sırasında, bu heykellerden koparılan parçalar kabile üyelerince yenilirdi. Ayrıca bu macun yeni doğan erkek çocukları için büyüdüklerindeki erkeklik görevlerini sembolize edecek şekilde kalkanlar, yaylar ve oklar yapmak amacıyla da kullanılırdı. Aztek İmparatorluğu’nun 1519 yılında İspanyollar tarafından işgal edilmesiyle Aztek dini ile birlikte bu tahılın da ekimi yasaklandı. Bu, Aztekleri Hristiyanlığa zorlamanın bir yoluydu ve kurallara uymayanlar ciddi bir şekilde cezalandırıldı.
2.Enginar
Enginarların çeşitli tıbbi güçlere sahip olduğu düşünülmüştür. Yunan mitolojisinde enginarla ilgili şöyle bir hikaye vardır: Zeus kardeşi Poseidon’u görmek için çıktığı bir yolculukta Cynara adında güzel bir ölümlü kızla karşılaşır ve onu Olimpos’a götürerek Tanrıça yapar. Ancak Cynara annesini bir haftasonu ziyareti için gizlice görmeye gidince, Zeus ona kızar ve onu bir enginara dönüştürerek Olimpos’tan atar. Romalılar ise enginarın kellik tedavisine hatta erkek çocuk doğurmaya yardımcı olabileceğine inanıyorlardı. Ayrıca enginarın bir afrodizyak olduğu ve Fransız kraliçesi Catherine de Medici’nin enginarı büyük miktarda tükettiği ve bu etkisinden dolayı diğer kadınların enginar yemekten men edildiği rivayet edilir.
3.Frenk Soğanı
Frenk soğanı Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika’nın belli bölgelerine özgü bir bitkidir. 13. Yüzyılda Çin’den Marco Polo tarafından Avrupa’ya getirilmiştir ve İngilizler bu bitkiyi evlerine asarak kötü ruhlardan korunduklarına inandıkları bir gelenek yaratmışlardır. Ancak bir rivayete göre Frenk Soğanı, Marco Polo’nun getirmesinden önce de Avrupa’da vardı. Bu rivayete göre Antik Romalılar diyetlerinde frenk soğanı kullanırlardı çünkü bu bitkinin fiziksel bir güç sağladığına inanıyorlardı.Yarış atları, işçiler ve güreşçiler güçlerini artırmak için düzenli olarak frenk soğanı yiyorlardı. Ayrıca Romalılar Frenk soğanının boğaz ağrısına ve güneş yanıklarına da iyi geldiğini düşünüyorlardı.
4.Salatalık
3000 yıldır yetiştirilen ve anavatanı Hindistan olan salatalık, Romalılarda doğurganlık için kullanılıyordu. Kadınlar salatalıkları bellerine takar, ebeler onları taşır ve ilk çocuk doğduğu zaman da salatalıklardan kurtulurlardı. Ayrıca fareleri uzaklaştırmak, akrep ısırıkları ve kötü gören gözlerin tedavisinde kullanılırdı.
5.Soğan
Soğan Antik Mısır sanatında çokça kullanılmıştır. Piramitlere ve bazı Tanrı sunaklarına resmedilen soğan eş merkezli katmanları sebebiyle sonsuz yaşamla ilişkilendirilmiş ve firavunların yanına gömülmüştür. Soğan ayrıca mumyaların toraks ve pelvis gibi vücut bölümlerinde de bulunmuştur. Ölenlere nefes verebileceğine inanılan soğanların antiseptik özelliklerinden dolayı sihirli oldukları düşünülürdü.
6.Elma
Elmanın pek çok hastalığa iyi geleceğine ve sağlıklı tutacağına pek çok kültürde yüzyıllarca inanılmıştır. Ancak elma şifalı bir bitki olmasının yanı sıra Yunan Mitolojisi’ne kadar uzanan bir semboldür de aynı zamanda. İrlanda folkloründe elma, kahramanların genç ve güçlü kalmaları için tükettiği bir yiyecektir. Çin kültüründe ise barış hediyesi olarak verilen bir meyvedir. Elma aşkı da sembolize eder. Balkan kültüründe bir kadın bir erkek tarafından verilen elmayı kabul ederse onunla nişanlanmış olur. İtalyan kültüründe de erkekler kadınlara sevgilerini bir elma sunarak gösterir ve pekiştirirler.
7. Mısır
Aztekler, mısırın büyüme ve hasat sürecinin yaşam döngüsündeki doğum, yenilenme ve ölümle uyumlu olduğuna inanıyorlardı. Hatta her bir döngüyü temsil eden üç kadın tanrısı bile vardı ve onlara ekin döngüsü boyunca ibadet edip şükranlarını sunarlardı.Yazın ilk veya en erken ürününü temsil eden Tanrıça Xilonen’a düzenlenen bir festivalde ibadet edilirdi. Kadınlar ve erkekler dans eder ve mısırla yapılmış yiyecekler yerlerdi. Xilonen olarak giydirilen genç bir kadın köle sekiz gün süren kutlamaların son gününde mahsülün ve yaşamın devamının sağlanması için Toprak Ana’ya kurban edilirdi.
8.Dereotu
Dereotu eski kültürlerde insanlara sevgi ve mutluluk getirmesi için kullanılmıştır. Özellikle, Almanya ve Belçika’da, yeni çiftin evliliklerinin kutsanması için gelinin elbisesine ya da çiçeğine dereotu dalı eklenirdi. Ayrıca mitolojide ve eski inançlarda dereotunun olumsuz bir yanı da vardır. Avrupalı rahipler, dereotunun kısırlığa yol açabileceğini düşünmüşlerdir. Dereotunun kadınları avlamaya çalışan şehvetli erkek iblisleri de kaçıracağına inanılmıştır. Cadıların iksirlerinde ve büyülerinde kullandıkları bir bitki olan dereotunun eğer suyu içilirse bir büyünün etkilerini tersine çevireceğine ya da yaklaşan bir büyüden koruyacağına inanılırdı. Bu nedenle evlerin etrafına da dereotu dalları asılırdı.
9.İncir
İncire de son derece manevi anlamlar yüklenmiştir. Afrika’daki KiKiyu kadınları incirin doğurganlıklarını arttırdığını düşünüyorlardı. Ancak olumsuz inanışlar da vardı: İncir ağacının gölgesinde kötü ruhların kaldığına ve eğer incir ağacının altından geçirilirse ciddi hastalıklara yakalanalabileceğine inanılırdı. Papua Yeni Gine’ de incir ağacından, meyveler ortaya çıktığında kötü ruhların serbest kalacağına dair bir inanç olduğu için korkulur.
10.Haşhaş Tohumu
Haşhaşın narkotik özelliği çoğumuz tarafından bilinir. Antik Yunan’da haşhaş Uyku Tanrısı Hypnos’un temsilcisiydi ve bu yüzden haşhaşın uyumaya yardım ettiği düşünürdü. Hypnos’un haşhaş ile duygusal travmaları yatıştırdığına ve düşler yarattığına inanılırdı. Haşhaş ayrıca ebedi bir uyku ve ölümü temsil eden Hades ile de ilişkili görülmüştür. Ortaçağ’da genç kadınlar gerçek aşklarının nereden kendilerine geleceğini öğrenmek için haşhaşlı kek kullanırdı. Kapıdan fırlatılan haşhaşlı kek bir köpeğin gelmesini sağlayacak ve köpeğin döndüğü yön gerçek aşkıyla karşılaşacağı yer olacaktı. Ancak doğurganlıkla ilgili olumsuz bir inanış vardı. Şayet haşhaş bir gelinin ayakkabısının altına yerleştirilirse onu kısır yapacağına düşünülürdü. Yılbaşı gecesinde ise haşhaşla yapılmış tatlı yiyecekler tüketilirse bunun gelecek yıl için bolluk, bereket getireceğine inanırlardı.