in

Bir Su Kenarında Başlar Günlük Yaşam… Bir Viking Köyünden Gezi notları 2

Bu kadar uzak bir coğrafyada, bu kadar eski yaşamları halen sürdüren bir Viking köyüne rastlamak olanaklı mı diye sorabilirsiniz, kendinize. Hatta ‘bu kadar yeni bir zamanda, bu kadar eski’ barınabilir mi ya da günler ‘eskinin güzelliğini bu derece yok etmemiş’ olarak sürebilir mi diye sorabilirsiniz kendinize.

Kuzey Denizi ve Baltık Denizi arasında yer alan Schleswig’in hemen kıyısında bulunan çok eski bir Viking yerleşim yeri olan Haithabu, aynı zamanda kıta Avrupası ile İskandinavya arasındaki sınırı da oluşturmakta.

İskandinavya’ya doğru ilk adımı attığınızı hissedeceğiniz bir yer burası. Dikkat kesilerek çevreye göz atmanıza gerek yok, çevre sizi tüm sakinliğiyle kuşatacak ve hemen bünyesine katacaktır. Öyle sakince sarmalayacak ki, farkında olmadan siz onu birden yaşamaya başlayacaksınız.

Bilmelisiniz ki Haithabu kuzey kutup dairesine kadar uzanan Viking yaşam alanlarının en güney sınırını oluşturmakta. Buradan yukarılara doğru attığınız her adımda Vikinglerin, eski Germenlerin ve hatta yer yer Keltlerin izine dahi rastlayabilirsiniz.

İşte tam burada sadece efsanevi anlatılarda var olduğu düşünülen Vikinglerin izlerini attığınız her adımda bulacağınız bir sınır başlamakta.

Kuzey denizinin donduruculuğunun, Baltık denizinin rüzgarıyla rastlaştığı bu kuzey köyünde hayat emin olun tüm sakinliğiyle uzun zamandır sürmekte. Viking kadınları, erkekleri ve tabi çocuklarıyla usulcacık akıp gitmekte ve döngüsüne kavuşmakta.

Tüm her yerde olduğu gibi burada da bir su kenarında başlar günlük yaşam, o duyduğumuz vahşi savaşlar yoktur. Birden ortaya çıkacak atlıların korkusuyla savaş aletleri hazırlanma maktadır. Henüz kan ve göz yaşı içerisinde göç dönemleri başlamamıştır.

Uzak diyarlarda, uzak bir tarihten sökün edip gelmiş görüntüsüyle bir Viking köyü günümüzün teknolojisini reddederek kendi huzurunda sakince kendini yaşamaktadır. Siz burayı çok seveceksiniz.

Esasen Vikinglere paylaşılamayan efsanevi halk denile bilinir neredeyse bütün İskandinav ülkelerinin kültürel Maceralarında Vikinglere ait bir kök her zaman vardır. Her İskandinav ülkesi kendisiyle ilişkilendirmekte Vikingleri, günümüzdeki araştırmalar ise yepyeni sonuçlar çıkartmakta ortaya. Örneğin savaşçı bir halk değiller tam tersi barışçıl ve ticaret ile uğraşmaktalar öyle ki İstanbul ile ve hatta Harun Reşit döneminde Abbasiler ile dahi ticari ilişkileri mevcut yapılan kazılarda bulunan Harun reşit dönemine ait paralar bunun en iyi ispatı.

Öyle koca boynuzların takılı olduğu miğferleri de yok. Uzmanlar Richard Wagnerin ünlü operasında oyuncuların boynuzlu miğferler ve koca savaş baltaları ile sahneye çıkmasından sonra bu imajın üzerilerine kaldığını belirtmekteler. Wagner’in ünlü operasından sonra insanların bu düşünceye aşık olduğu ve bu simgenin uzun yıllardan beri akıllarda taşındığı son yıllarda çok da işlenen bir konu.

El sanatları ile marifetli ve tarihinde bu ürünleri pazarlamak için uzak ülkelere seyahatler düzenleyen bir halk olduğunun artık anlaşılmakta. Bu gördüklerimizi sindirmeye çalışırken, Viking uzmanı, Ute drews ile karşılaşıyoruz, hemen anlatımına başlıyor; Dünyanın dört bir yanından değişik ürünlerin ve malların geldiği Haithabu pazar yolları Orta Asya ya kadar uzanmakta, bağlantılar bugünkü İstanbul’a kadar gitmekte. Birçok kanıt var elimizde. Anlaşmalar, yazılı rotalar.’ Diyerek olayı henüz ilk cümle de genel bir kompozisyonda aktarıyor bize.

Ardından hemen anlatımını küçük parçalara ayırmaya başlıyor. Bizim için hazır bir kurgu akışı işte; yorucu olmadan sindiriyoruz zihnimize. Ute drews; ‘Runen stein’ diye adlandırdığımız dikili anı-taşları, wikingler için oldukça önemli. Haithabu’ya ise dört tane runen taşı dikilmiştir. Tabi daha da kuzeye çıktığınızda yüzlercesiyle karşılaşabilirsiniz. Bu taşlar bize Viking dünyasının en güney sınırında bulunduğumuzu ispatlamakta.

El işçiliği Vikinglerde oldukça yaygın, Kemikten ve tahtadan taraklar, özel bir işçilikle yapılmakta. Bir tarağın yapılması ise günlerce sürmekte. Av hayvanının vurulmasından, kemiklerin usta elinde işlenmesine ve marifetli Viking kadınının eline geçmesine kadar süren hayli uzun bir işlemdir bu. Diyerek detaylı anlatımını sürdürdü.

Basit ama önemli bir objeden söz edebiliriz burada.  Her buluntunun bir hikayesi vardır ya da her şeyin bir anlatımı olmalı.

Örneğin; Uzun çabalardan sonra, elde edilen kemikten taraklar ile özenle hazırlar saçlarını Viking kadınları. Öyle ki; sanki tüm köyün sakinliği o an onların ellerinde toplanmıştır. Saz çatılı, erken tunç çağlarından kalmış, toprak duvarlı evlerin önüne oturulur ve dikkatle ayrıştırılmaya başlanır kuzeyli saçlar ve sonra tekrar toplanır ve sabırla ince ince yeniden örülmeye başlanır. Uzun hayli uzun bir işlemdir bu, önemlidir çünkü özel bir anlatısı vardır.

Vikinglerde saçlar kadının durumunu gösterir. Saçlarını serbest bırakan ve dalgalandıran kadınlar bekar olanlardır. Saçları örülü olan kadınlar ise; evli kadınlardır. Ticaret veya savaş nedeniyle uzaklara giden eşlerine bağlılıklarını anlatırlar örgüleriyle.  Sabırla beklediklerini gösterirler.

İşte bu nedenle her gün, her sabah sabırla ağır ağır çözüp, ağır ağır yeniden örerler saçlarını. Bu böyle aylarca sürer gider. Ta ki; giden, dönene kadar, bıkmadan usanmadan…

Artık her sabah olduğu gibi, yine bu sabahta telaşsız yeni bir gün başlamıştır Viking köyünde, sabah sohbetinden sonra yaşlılar dikiş dikmeye, gençler yay çekmeye ve tüm usta Vikingler el marifetleri ile yaşama katılmaya başlarlar.

Keramik ürünler, demir silahlar, dokumalar ve başkaca üretiler, Vikinglerin el hünerlerini gösterircesine ortaya çıkmaktadır. Bizi bize yakınlaştıran, gizliden, belli belirsiz tebessüm ettiren o kadar çok şey var ki. O kadar çok ki. Bu bilmediğimiz uzak yerlerde…

Tüm bunları ve barınağımızı ardımızda bırakıp, birkaç saat ileride yine Kuzey Almanya’da düzenlenen bir German-Kelt festivaline katılmak için yola çıkıyoruz, çünkü esas istediğimiz bu. Ses ve müzik kayıtları almalıyız, duyurmalıyız. Bir gün önce ki telefon konuşmamızda, festivalde sahnesi olan, müzisyen Fiona. Neden müzik yapıyorsun meraklı soruma; Kuşlar gibi şakımak istedim, onlar gibi konuşmak istedim demişti.

İşte bizde Viking köyünde önce halkına ardından kuşlarına veda ediyor ve henüz başlamakta olan sisler arasında düşüyoruz yola.

Tüm bunların ardından bilinen tek gerçek şu ki; günümüze kadar ulaşan tulumlar, gaydalar, tüketilmemiş kokular, sevinç çığlıkları hala yaşatılmakta, dolaştığımız bu diyarlarda. Gece katılacağımız eski çağların yaşatıldığı bir müzik festivalinde. Tabiata kendini adamış toplumlar var, farklı dillerde farklı dinlerde olsa da rivayet olunan efsaneler var.

Denizler, nehirler, yüksek dağlar, Druidlerin dolaştığı ormanlar var yaşamlarında, sihirleri anlatan şarkıları var. Biz de öyle yapıyor ve giriyoruz nemli orman yollarına…

Dilerseniz bu da bir başka yazı/anlatı konusu olsun.

Masallar Diyarı Hamburg’un anlatıldığı yazımız için tıklayınız.

Bir Yorum

Cevap Yazın

One Ping

  1. Pingback:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Yalancı Mı, Hırsız Mı, Yoksa Sadece Kriptomnezi Mi Yaşıyor?

Seks-Pozitif Ebeveynliğe Giriş 101