Yazar Mahmut Şenol’un son romanı “Bir Roman Yazılıyor~Nicky’i Öldürmek” Sia Kitap tarafından 2020 yılı sonunda yayınlandı.
Romanı bekliyordum, belki de ilk okuyanlardan biri oldum. Bir roman hakkında yorumda bulunmak, değerlendirme yapmak zor iştir. Bir kere, yorumunu yapacağın eserin yazarı düzeyinde edebî birikimin olması gerekir. Bu anlamda, bir eleştirmen değilim ancak deneme ve hikâyeler yazan birisi ve iyi bir okuyucu olarak yorum ve değerlendirmeleri ile katkıda bulunmak istedim.
Ancak baştan söylemeliyim ki, romanı çok beğendiğimden, değerlendirmem daha çok olumlu yönde olacak. Her vakit kitap eleştiri ve yorumlarını bu alanın yazarlarına bırakacak değiliz, bazen okur kimliğimizle de yazmalıyız. Bu dürtüyle, kısa ve öz birkaç satır eklemek ihtiyacı duyuyorum.
Bazı eserler vardır, kolay tüketemezsiniz: Mesela, Andrei Tarkovski’nin kült filmi İz Sürücü’yü (Stalker) kaç kere izleseniz de onun derinliğine vâkıf olamazsınız; keza, Pink Floyd’un müziklerini yıllarca dinleseniz de melodilerini, armonilerini, sözlerindeki derinliği tüketemezsiniz; veya pek çok edebî eserin sizde kalan izleri de böyledir…
Romanı okuyup bitirdiğimde aynı şeyleri hissettim. Roman öyle kolay tüketilecek bir eser değil. Öylesine derinlikle yazılmış ki, tam anlamıyla vâkıf olamadığımdan olsa gerek; edebî anlamda da tadına varabilmek için bir müddet sonra yeniden okumayı düşünüyorum.
Roman, su gibi gidiyor. Akıcı, aynı zamanda sürükleyici. Baştan sona macera içeriyor ancak bir serüven, sergüzeşt-pikaresk roman değil tabii… Romanı, sadece macera “psikolojik gerilim” türü olarak değerlendirmenin yetersiz kalacağı kanısındayım. İnsan ve insana dair yalnızlık, korku, kaygı, ölüm, hiçlik duyguları ustaca işlenmiş, Sadece edebiyat değil psikolojik, sosyolojik, mitolojik boyutlarla yoğrulmuş, dünya çapında ünlü yazar ve düşünürlerle ilintilendirilmiş, evrensel boyutlarla anlam ve anlatım zenginliği yaratılmış.
Betimleme (tasvir) bir romanın temeli, olmazsa olmazıdır; bilirsiniz. Gerek mekân gerekse karakterler en ince ayrıntısına kadar ustalıkla betimlenmiş, nesneler, varlıklar, mekân ve kişiler okurun hayalinde görsel gibi canlanıyor.
Mimar Mümtaz Candaş’ın bunalımlı kişiliğini gizleyen zengin hayal ve düşünce dünyası içindeki yalnızlığını, eskiden doktor ama şimdi yüksek sosyetede eskort kız olarak sürdüren, romanın Afrodit-Venüs karakteri Beyza Ferah’la olan tuhaf ilişkisi dolduruyor. Bir anda İstanbul’un, Beyoğlu ~ Galata ~ Cihangir semtlerinde geçen aşk serüveni, birden çıkılmasına karar verilmiş bir deniz seyahatiyle acıklı bir sona doğru yuvarlanıyor. Zira Mimar Mümtaz aynı zamanda bir roman yazarıdır; roman içinde roman yazılmaktadır. Mümtaz’ın tamamlayamadığı roman için sevgisi, eskort kız, Beyza bir Akdeniz seyahati tasarlar, sevdiği adamın romanı orada bitirmesini ister; fakat her şey orada biter.
Romanda ahlak, yeniden yorumlanıp, daha doğru olarak yeniden tanımlanmaya açık hâle getirilmiş, cinsellik geniş olarak yer bulmuş, tabular yıkılmış ancak sulu sepken kaba bir anlatıma düşmeden, erotizmin sınırları aşılmamış.
Bütün karakterler altı, üstü, arkası doldurularak yaratılmış, tipik bir Türk aydınının profili ön plana çıkarılmış, yazar zaman zaman kendini de bir karakter gibi romana katarak konuşturmuş, roman yazarla, yazar da romanla bütünleşmiş.
Roman içinde roman yazmak zor olmalı; özel teknikler gerekir herhalde. Yazar, gerçek romanla iç roman arasındaki faz geçişlerini ve kurguyu mükemmel olarak gerçekleştirmiş ve sürükleyiciliği korumuş.
Kalitenin ve düzeyin yüksek olmasıyla mevcut insan standartlarının arasında uyumsuzluk gören var mıdır bilmem ama yazarımız gibi, esaslı hiç bir yazarın kaliteden taviz vermeyeceğini düşünüyorum.
Bir yazar, çıtayı yüksek tutmakla, aydın ve yazarlık fonksiyonunu yerine getirmiş olmalı. İnsanları ve edebiyatı biraz daha yukarı çekme misyonunu gerçekleştirmiş olmalı.
Yazar romanı etkileyici bir sonla, sürprizle bitirmiş. Hâsılı; Mahmut Şenol kıvrak kalemiyle, kaleminin zirvesine ulaşmış, bir ustalık eseri yaratmış.
Yerel, ulusal sınırları aşan dünya ölçeklerinde hatta evrensel nitelikte bir roman ortaya çıkmış ve elbette başka dillere çevrilmesi düşünülmelidir. Geniş kitlelere ulaşması açısından eserin tanıtılması gerektiği kanısındayım.
Edebiyat, kitap ve romanseverler tarafından bol okunması dileğiyle…