Yabancı dil ile ilgili soruları bilirsiniz; “falanca dili biliyor musunuz?” ya da “kaç dil biliyorsunuz?” Ben dil yetilerime -artık-; konuşabiliyor, okuyup yazabiliyorum diye cevap veriyorum. Büyük laf geliyor ama, bence bilmek; bilmeyenlerin bulduğu bir kıstas. Dil insanlararası bir iletişim biçimi. İnsanların birbirine ulaşıp dokunabilmesini sağlıyor. “Hangi dillerde iletişim kurabiliyorsun?” Evet, ben bu dillerde okuyup anlayıp, şu dillerde konuşabiliyorum. Buna mesela müzik de dahil.
Bir müzisyen düşünün; elinde notalar sessizce kitap okur gibi sayfaları çeviriyor. Bildiğiniz kendince roman okuyor. Herkes gibi yaprakları çevirdikçe ruh hali değişiyor, duygulanıyor. Belki diğer okurlardan farklı olarak ayağıyla ritim tutuyor. Harfleri okur gibi müzik sembollerini içinden seslendiriyor, Mozart’ın Türk Marşı’nın ilk dört notası gibi pasajlar geldiğinde büyükçe nefes alarak (auftag varsa), hareketsizliğini bozuyordur. Beethoven’ı düşünelim; son dönemlerinde kulağı neredeyse hiç duymazken okumuş, hatta orkestralar yönetmiş ve hatta içindeki müziği biçimlendirmiş, bir yaratı ortaya çıkarıp bunun sağlamasını yapamayacak haldeyken notalara dökmüş en ünlü eserlerini bestelemiştir. Son senfonisinin hikayesi budur ve ayrıca üzerinde durulmalıdır. Ama önce gelin bu semboller bu müzisyenlere nasıl anlamlı geliyor bir bakalım..
Öncelikle yetenekli yeteneksiz herkes nota okuyabilir, sadece duyduğunu sesleri dikte etmekte yani yazıya dökmekte zorlanabilir. Zaten müzik seslendirmek için yani -müzik yapmak için- var. Müzik okullarında sınavlara girilmediği sürece deneye deneye doğru notalar bulunabilir. Anadolu’da ya da dünyamızın bir çok yerinde yerel müzikler duyduğunu taklit ederek icra edildi, güzel yöntem ama yetmez. Şimdi biraz daha uzaklara gidebiliyoruz, internetteki video kanallarına müzikler birbirimizi tanıyıp, müziklerimizi paylaşmamıza yardım ediyor. Ama ilk icra kaydı 20.yüzyılın başında Saint-Saens’ın eserlerine yapıldı daha öncesini müzik yazılarıyla korumamış olsaydık, şimdi Bach gerçekten ölmüş olurdu ve onun bestelediği mükemmel matematik sisteminde yazdığı yatay çoksesli müziği hiç bir zaman duyamazdık.
Etrafımızda daima arzuladığımız müziğin başarılı icralarını da bulamayız. Ancak müzik sembollerini çözdüğünüzde şimdiye dek bestelenmiş bütün ezgilere dokunabilir, anlayıp hissedebilir, üstelik bir süre sonra sizin kattıklarınızla anlamını arttırıp yoğunlaştırabilirsiniz. Bu konuşabildiğiniz bir dili okuyamadığınızda sadece yaşayan insanlarla muhattap olma zorunluluğunuz gibi bir his olmalı. Halbuki okur yazarlık kullanılan dilin gelmiş geçmiş bütün eserlerini önünüze serer ve sizi özgür kılar. Size yeni gelen bilgiyi nasıl yorumlayacağınız kalır. Yorumculuk ayrı bir konu artık; zevk, tatmin işi. O yolda verdiğiniz emeğe zaten paha biçemeyeceğiniz gibi, sonuçtan aldığınız tatminin ötesinde kendini gerçekleştirmek zevki keyfi bir başka. Denemek uğraşmak esas olan.
Dünyanın her yerinden üstelik eski yeni demeden zamansız eserleri okuyup, anlayıp, yorumlayabiliyor olsaydık; birbirimizi çok daha iyi anlıyor olabilirdik eminim. Felsefe okuyanlar bilir, bilim insanları ya da matematikçiler, Almanların branşlarına katkılarını. Bir de mesela meşhur Alman üç B’yle (Bach, Beethoven, Brahms’la) ilgilenseler, keşfetseler eminim bir tuğla daha eklerler tekamül basamaklarına .
Bir dil bir insan muhabbetini daha da açmak istiyorum. Şu gezegende herkesin bildiği ortak tek dilin müzik olduğu gerçeğini kabul edip artık hepimizin bu özel lisana hem kendi iç iletişimi için hem diğer ruhları anlama anlatma ya da durum betimlemelerini anlatmak için emek harcama vakti geldi diye düşünüyorum
Bir dil bilen bir insan ; müziğin dilini bilen çok insan…
?????
Beğenilen bir müzik parçasını her ülke kendi dilini kullanarak yeniden yeniden seslendirmektedir. Bu da müziğin ruhlara hitap eden bir dili olduğunu göstermektedir.
Müzigin insanlığa kazandırdıgi ve kazandıracağı değerler hakkında çok güzel çok keyifli bir yazı olmuş. Geçmişte hele özellikle günümüz şartlarında Amerika’dan bir hip-hop şarkıcısının kendi ülkesinden country tarzı müzik yapan biriyle ortaya koyduğu bir eser tüm dünyada liste başı olup yine tum dünyada sokaktaki satıcıdan öğrencilere taksi şoföründen şirket sahibine her kesim tarafından keyifle dinlenip paylaşılıyor ise anlamadıkları bir dil olmasına rağmen bu notaların, müziğin gücüdür. Yine de şahsi düşüncem; hiç değilse temel müzik kültürünün, çocuklara ve yeni nesillere gerek devlet nezdinde okullarda gerekse aile olarak ebeveynler tarafından gereken önemde anlatılıp verilmediği kanaatindeyim. Eğer verilebilseydi günümüzde politikacısıdan sanatçısına işadamından emekçisine çok daha pozitif insanlar arasında yaşıyor olurduk.
Çok güzel bir konuya değindiniz. Müziksiz bir yaşamın olamayacağını ispatladınız