Futbol asla sadece futbol değildir.
Simon CUPER
Bizleri taraftar olmaktan çıkarıp birer müşteri haline getiren günümüz endüstriyel futbol anlayışı, kendi kapitalist dönüşümünü tribün ve stadyumlar aracılığıyla yapmaya devam ediyor. Çünkü bu duruma teslim olmuş ve rıza göstermiş taraftarların sayıca çokluğu, sadece futbolu değil, siyaseti yönetenler aracılığıyla da destekleniyor. Özellikle de en çok izlenen ve sevilen spor olan futbol üzerinden bu dönüşümün daha kolay üretiliyor ve kitlelere benimsetilebiliyor oluşu iştahı daha da artırıyor. 90’lı yıllardan sonra hızla gelişen futbol sektörü devasa bir endüstri olurken, sadece kulüpleri holding haline getirmekle kalmadı, yöneticileri de yeni birer patron haline getirdi. Daha yüksek gelir grubuna sahip ve iyi eğitim almış taraftarların bu dönüşüme hizmet etmesiyle tribünlerin sosyolojisi de değişti. Böylece daha alt sınıfların aidiyet kurduğu amatör ruh yok edilerek, futbol yüksek gelir sınıfının şov dünyasına evrildi. Oysaki biz futbolu oyun olduğu için çok sevmiştik. Böylece bir seyir endüstrisi kurulurken Galatasaraylı futbolcu Metin Kurt’a da değinmeden olmaz, ne demişti yalnız adam Metin Kurt: “Futbol arsada güzel, borsada değil.”
Bir Futbol Efsanesi olarak AS Livornolu Cristiano Lucarelli
Futbol tarihine göz attığımızda, işçilerin yoğun olarak bulunduğu liman kentlerinde futbolun hızla doğup geliştiğini görmek mümkün. Güney Amerika’da, İngiltere’de, Fransa’da, İtalya’da liman işçilerinin yoğun olarak bulunduğu kentlerde işçi ayaklanmalarının önüne geçmek, insanların akıllarını meşgul etmek için futbol bir araç olarak görülmüş. Fakat tam tersine, bu kentlerde kurulan futbol takımları işçi hareketlerinin en yoğun olarak örgütlendiği merkezler haline gelmiş. İşte o şehirlerden birinde, Livorno’da 1915 yılında kurulmuş olan takımın adı AS Livorno Calcio. Ayrıca 1921 yılında İtalya Komünist Partisi’nin de kurulduğu yerdir. Livorno İtalya’nın kuzeyinde Toscana bölgesinde yer alan, kökleri 1017 senesine kadar uzanan, günümüzde 150 bin nüfusa sahip liman şehri. Şehir Rönesans zamanında ideal köy olarak nitelendirilmiştir.
İtalya’nın en kızıl şehri, orak-çekiç, kızıl bayrak ise şehrin değişmez sembolleri. Kurucusu İngiliz… Renkleri koyu kızıl-kızıl kahverengi. Renk demişken, bir bilgi daha ekleyelim bu yazı arasına; mesela İngiltere’de işçi sınıfını temsil eden takımlar kırmızı renklidir, mavi renkli formalar ise kiliseyi temsil eder. Livorno maçlarını 1933 yılından beri, eski adı Mussollini’nin kızının adının verildiği Eddi Ciano Mussolini yeni adı ise Armando Picchi olan 19 bin kişilik stadında oynar
Foto: Livorno-Bologna maçı (2014) “Berkin Elvan Vive” (Berkin Elvan yaşıyor)
Kulüp tarihinin en iyi derecesi 1942-43 sezonunu Seri A’da 2.sırada bitirmeleri. 1949’da küme düştükten sonra 2004-05 sezonunda, 55 senelik hasretin sonunda tekrar Seri A’ya çıkıp ligi dokuzuncu sırada, yeşil sahalarda ırkçılığıyla bilinen ezeli ideolojik rakipleri Lazio’nun üzerinde tamamlarken, takımın efsane oyuncusu Cristiano Lucarelli’de 35 maçta 24 gol atarak Seri A’da gol kralı oldu. Seri A’nın ilk maçında Milan deplasmanına giden 11 bin Livorno taraftarı Lucarelli’nin golleriyle 2-2’lik beraberliği getirişine şahit oldu, o artık efsaneleşme yolundaydı. Onun da öncesinde aslında adını tüm ülkenin duymasını sağlayan olay 1997’de yaşandı. Livorno’da oynanan İtalya-Moldova U21 karşılaşmasında golünü atan Lucarelli formasını çıkardı ve üzerinde Che Guevara’nın resminin bulunduğu tişörtü gösterdi. Aşağıdaki linkte izleyebilirsiniz bu maçta yaptığı hareketi.
Bu onun milli takım kariyerini başlamadan bitirdi. Cristiano Lucarelli’nin milli takım kariyeri 6 maçla sınırlı kaldı, 3 gol atmayı başardığı 6 maç… İtalya’da Lucarelli’nin yaptığı bu hareket çok eleştirildi, hatta bir daha milli takıma çağrılmayacağı dillendirildi, buna rağmen o, milli takım davetini reddederek, “benim milli takımım Livorno’dur” demiştir. İşte bu yazı böyle bir adamın hikayesidir. Gelin şimdi bu futbol efsanesini yakından tanıyalım.
“Kimi futbolcu transferden kazandığı ile Ferrari ya da yat alır, ben Livorno forması aldım, hepsi o!”
Cristiano Lucarelli
4 Ekim 1975 doğumlu forvet oyuncusu Livornolu bir liman işçisinin oğlu. 1992–93 sezonunda Cuoiopell’de başlayan futbol kariyerinde 8 takımın formasını giymiş. Livorno doğumlu Lucarelli’nin memleketinin takımında oynama hayalini gerçekleştirmesi uzun yıllar aldı; Perugia, Padova, Atalanta, Lecce, Peruggia, Valencia, Torino… En sonunda 28 yaşında özgür kalmış ve hayallerindeki formayı giyme şansını elde etmişti.
2003-07 arasında Livorno’da 146 maçta 92 golü var. Koyu bir Livorno taraftarı. Torino’da forma giyerken, maçının olmadığı günlerde Livorno tribünlerinin müdavimiymiş. Takımın Serie A’ya 2002-03 sezonunda şampiyon oldukları maçtan sonra soluğu taraftarlarla birlikte sahada almış. 2004-05 sezonunda ligi 9. sırada bitirmiş Livorno. Lucarelli’nin çok sevilmesinin nedeni sadece golcülüğü değil, kulübüne olan bağlılığı. Bir yerde şöyle, der Lucarelli; “Livorno’yu eşimden daha çok sevdiğimi söylüyorlar. Bu kesinlikle yanlış, eşimi de an az Livorno kadar seviyorum.” Avrupa’nın önemli kulüplerinden transfer teklifleri almasına rağmen her fırsatta evinde mutlu olduğunu söylüyormuş golcü. Temmuz 2006’da FC Zenit Saint Petersburg’un 3 milyon avroluk transfer teklifini geri çevirirken, “Kimi futbolcu transferden kazandığı ile Ferrari ya da yat alır, ben Livorno forması aldım, hepsi o!” demiş olması bile yeter de artar taraftarın ona olan sevgisi için. Temmuz 2007’de, 32 yaşına bastığı günlerde 6 milyon avro karşılığında istemeye istemeye Shakhtar Donetsk’e transfer olduğunda kulübün kombine satışlarında ciddi düşüş yaşanmış. Attığı gollerden sonra sevincini sol yumruğunu havaya kaldırarak gösterdiği için İtalyan Futbol Federasyonundan defalarca ceza alan Cristiano Lucarelli, kariyerinde kulübün solcu tribün grubu “Otonom Tugaylar”ın kuruluş yılı olan 1999 yılına ithafen 99 numaralı formayla sahaya çıkardı.
2013-2014 sezonunun sonunda, 20 takımlı Serie A’da Bologna ve Catania ile Serie B’ye düştü Livorno. Sonuç olarak yaşadığımız bu çağda, güce ve güçlüye tapan, parayla bezenmiş endüstriyel futbol düzeninde sadece devrimci ruhları, duruşları bile onları desteklemeye yeter de artar bile. Lucarelli bir röportajında endüstriyel futbol kuşağında olmamızdan ötürü hiçbir yönetimin solda duramayacağını, taraftar gruplarının ve futbolcuların tavrının da kulüp yönetimini bağlamayacağını söylemiştir. Kendisi de solcu, Livorno taraftarları da. Şimdi İtalya Seri B’de mücadele Livorno’nun başına geçti. Yuvasına teknik direktör olarak geri döndü ve mücadelesine devam ediyor. İlk haftalarda pek başarılı olamasa da herkesin güveni tam.
Son olarak 2009 yılında, orak-çekiçli kızıl bayrakları, enternasyonel marşlarıyla, tribünlere renk katan taraftarlarıyla Livorno ile ülkemizde bu renkliliği sağlamaya çalışan ve işçi sınıfının takımı olan Adana Demirspor’un özel bir maç bir yaptıklarını da hatırlatalım, 0-0 biten o maçta Lucarelli’de oynamıştır.
Bitirirken, umarım futbol tarihi böylesi renkli ve devrimci ruha sahip takım ve oyuncularla oynanmaya devam eder. Bize ise insana dair birçok hikaye çıkar.
NOT: Bu yazının yazarı, bir Lucarelli olamasa da, aynı zamanda Yatağan / Muğla’da maden işçisinin oğludur, 90’lı yılların sonu 2000’li yılların başında işçi takımı olan Güney Ege Linyitleri İşletme Spor’da (TKİ Spor) santrfor mevkinde amatör futbolcudur.