Her Başarılı Erkeğin Arkasında Hoşgörü Vardır
Bitmeyen 52 haftadır Bianet’te süren 52 Hafta 52 Erkek yazı kuşağında her hafta bir erkek, erkek şiddetini anlatmak için yazı yazıyor. Erkek şiddeti harici ne ararsanız var.[i] Yazıların kabaca özeti şöyle:
“Bir zamanlar odundum ah nasıl da yontuldum.”
Erkek şiddetini anlatırken, hele hele bazı yazılarda, şiddet neredeyse icra ediliyor, anlatılmak şöyle dursun. Bilirsiniz Kadın Dediğin şiirimsisinin bir de Erkek Dediğin versiyonu var, bu şiirimsileri duyduğumuzda damağınızda oluşan o kekremsi tadın aynını bu yazıları şöyle bir göz ucuyla dahi okurken hemen hissedebiliriz. [ii]
Bir yanıyla çok masalsı şövalyeler geçidi gibi, gücünü ve “şirinliğini” de buradan alıyor ya zaten. Öpülmüş de kurbağadan prense dönüşmüş gibiler. Tabii her transformasyon masalında olduğu gibi kahramanlarımız hafiften Nirvana’ya eriyor olmalılar ki özlü sözler, özlü alıntılar, aforizmalar havalarda uçuşuyor ve o gıcık ermiş tepedenliğiyle bizleri mest etme hedefli işkembe-i kübradan atılıyor da atılıyor. Filolojiden ekonomi politiğe, sosyolojiden erkeklik çalışmalarının sıkıcı akademik tarihine, tacizin doğasından kapitalizme, taksonomiden pedagojiye her alanda hiç utandırılacakları korkusu olmadan yazıyorlar da yazıyorlar. Ne rahatlık! Kızmıyorum, gerçekten tespit ediyorum, bu bir rahatlık; çünkü her başarılı erkeğin arkasında hoşgörü vardır.
Sevgili bilmem kimlerin ricasını kıramayarak bu yazı kuşağının parçası olmayı kabul etmişler erkek başlarına. Her yiğidin harcı değil! Dolayısıyla hoş görmemiz gerekiyor. Erkekler özel hayat ve özel olanın politikası hakkında ve özellikle ama özellikle erkeklikleri hakkında konuşmaya başladıklarında kadınlardan “politik doğrucu” olmamaları beklenir. Bu rakı masasında da böyledir akademik, entelektüel ciddi bir alanda da. Gülerek izlediğimiz bazı tarikat hallenmelerinde “Ahahahahah, maşallah hocam…” performansı bu kadar amiyane şekilde olmasa da gene de beklenir kadınlardan, söz konusu olan erkeğin kırılgan onuru zira. Gülmezseniz ağzınızdan çıkan her şey “politik doğruculuk” olacaktır, hatta mimikleriniz ve bulantılı yüz ifadeniz dahi. Artık ilkokul beşinci sınıfta öğretilen temel insani değerleri konuşmak, mantık yüz bir dersinde okutulan temel safsatalar konusunda uyarılarda bulunmak, hödüklüklere ve ahmaklıklara öffff demek politik doğruculuktan sayılır oldu. “Politik doğrucu olmayın bu kadar.” demek ilkokuldan üniversiteye tüm öğrendiklerinizi unutun, azıcık hoş görüverin, adamın keyfinin içine sıçmayın demek aslında.
Ne diyordum? Heh her başarılı erkeğin arkasında hoşgörü vardır. Aslında hoşgörülü kadınlar olacak bu. Dolayısıyla hoş görmeyen, ahmaklık be bu diyen, ıyyyy hödük diyen, yüzü buruşan, o ezeli ve ebedi tiksintiyi bünyesinde hisseden, ay dayanamıyorum yeteeeeer diyen kadınların hiç üşenilmeden tek tek ayıklandığı bir kadınlıkla oluşturulmuş hoşgörü yani! Nasıl mı ayıklıyorlar hoşgörüsüz kadınlar? Kah frijit dersin, kah çirkin feminist dersin, kah şirret dersin, kah üfff bunlar da çok abartıyorlar dersin, kah e tamam siz de görüşlerinizi yazın dersin, kah “politik doğruculuk” dersin… Dersin de dersin… Ne politiği ne doğruculuğu yahu! Güldürmeyiniz insanları, altı üstü kendilerinin merkezde olduğu hayatları var bu kadınların o kadar. E peki ne oluyor bu ayıklanmış kadınlıklı hoşgörü sonucunda? Erkekler kadınlardan gelen hiçbir eleştiriyi ciddiye almıyor; çünkü:
Kadınlar ikiye ayrılır, aklı başında olanlar ve olmayanlar ve eleştiri her zaman aklı başında olmayan taraftan gelmiştir. (En hassas “had kantarı” erkeğin aklı, vicdanı ve öfkesidir.)
Selam olsun aklı başında olmayanlara, “politik doğruculara”, cadılara, delilere, frijitlere, kedililere, çirkeflere, cadalozlara, dır dır edenlere, alay edenlere, hayatın çok daha keyifli ve eğlenceli yanlarını görüp entelektüel erkek zırvalamalarına öfff içim şişti diyebilen libidinal özgüvene! Ve erkekten “Çok aklı başında, diğerleri gibi değil.” şeklinde iki iltifat alacağım diye korka korka veya korkusunu bastırıp güle oynaya “Saçmalıyorsun.” demeyi göze alamayanlar, bu masalın sonunda kadının insan statüsüne yükselmesi diye bir şey yok, onu daha çok beklersiniz, bu masalın sonunda başarılı erkekler var sadece. Neden ortalık küstah, esprili, hiçbir şeyi beğenmeyen, şımarık fiyakalı erkeklerle dolmuşken öte yanda kadınlardaki o hayalı, o arlı, o kanaatkar, o kalender, o mütevazı haller ve espriyi patlatırsam, küstah kahkahayı basarsam ucuz bir pop stara benzetilirim, magazine malzeme olurum korkusu? Nedir bunlar? Bir düşünelim.
[i] Tuğrul Eryılmaz’ın yazısını tenzih ediyorum.
[ii] İçlerinde en dürüstleri Atilla Taş olmuş, odundum ben diye başlıyor yazısına. Kristalize etmiş tüm diğer yazıların entelektüel bir kibirle örtmeye çalıştıkları bu romantik transformasyon masalını.
Kaynak: Kaos GL