in

Beden Ritüelleri: Dövme

Dövme, birçok farklı kültürel yapıda, farklı amaçlara hizmet eden bir uygulama olarak kendine yer edinmiştir. Bu da dövmenin, kültürel olduğu gerçeğini gözler önüne sermektedir. Bugün dövme, birbirinden oldukça farklılaşmış amaçlar göz önünde bulundurularak yapılmaktadır. Dövme yan anlamlarla donanmış, karmaşık ve dolayısıyla dikkatle okunması gereken bir metindir.

Beden sadece bir bütünü oluşturan parçalardan meydana gelen organizma değildir. Biyolojik anlamından sıyrılan beden artık bir anlam ve benlik sunumu konumuna getirilmiştir. İmajlar, düşünceler, parçalara yüklenen anlamlar dünyasını oluşturmaktadır. Bedensel anlamların kültürler arası bir farklılaşması ve aynı kültür içerisinde de farklı alt-kültürler oluşturduğu görülmektedir. Buradan hareketle beden, hem toplumsal hem de bireysel bir anlam dünyasına işaret etmektedir.

Beden bireyin dünyayla ilişkisini kuran bir bağdır, dokunulabilen tek sürekliliktir, bireyin yaşamına sahip olabilmesini sağlayan tek aracıdır. Hem sevilir hem nefret edilir, simgesel bir anlatım biçimini ifade eder ve bu anlatım biçimi kimi zaman saçlar, giysiler, bedenlerdeki izler ya da yaşamla ilişki bağlamında bir üsluptaki özgünlük arayışında yansır.

Geleneksel Dövmenin Yayılışı ve Ritüeller

Bedenin üzerine, boyalar aracılığıyla kalıcı olarak birtakım sembollerin, yazıların ya da çizgilerin işlenmesi pratiğinin İngilizce dilindeki kavramsallaştırılması olan “Tattoo” kelimesinin kökeni de Poliznezya’nın yerli halklarına dayanmaktadır. Söz konusu bedensel pratik, Polinezya’da Tatu olarak adlandırılmış ve toplumsal katman, dinsel inanış, cinsiyetle ilintili sosyo-kültürel amaç yüklenmiştir. Dolayısıyla dövme, bugün de bu özelliğini koruyan, birey ve toplum arasındaki kalıcı toplumsal ilişkileri göstermektedir. (Tassie, 2003: 85 akt. Ertan, 2017: 114)

Avrupalıların Güney Pasifik’e gelmesinden önce var olan dövme geleneği Okyanusya’da, özellikle de Polinezya Adaları’ndan Samoa’da, binlerce yıl içinde gelişerek son derece rafine bir sanat haline gelmiştir. Ayrıntılı geometrik tasarımlarla karakterize bu dövmeler, genellikle bireyin tüm vücudunu kaplayana kadar ömrü boyunca uygulanmış; hem dini ritüellerde, hem de savaşlarda önemli rol oynamıştır (Oceania Tattoos 2013, Samoa Tattoos 2013). Dövme ve skar oluşturmak üzere cildin kazınması yoluyla yapılan Yeni Zelanda’daki Maori kabilesine ait dövmelere ise Moko adı verilmektedir ve bu dövmeler köleler hariç tüm Maori erkeklerine geleneksel şekilde yapılmış, hatta Maori şefleri belleklerinden çizdikleri kendi yüz dövmelerini imza olarak kullanmışlardır (Maori Tattoos 2013).

Blanchard’a göre (1991: 13 akt. Ertan, 2017: 113) “dövmeler, sömürülenin diğerinin işaretidir: sömüren ve sömürülen arasındaki fark, derinin dokusu içine işlemiştir. İlkinin derisi beyaz ve berraktır. Diğerinin derisi, içine işlenen şekiller tarafından berraklığını yitirmiştir.” Dolayısıyla 18. Yüzyılda dövmenin Avrupa kültürüne girişiyle birlikte dövme, sömürülen “ilkel”e, “sömürgecilerin düşmanlarına” ait bir pratik olarak konumlandırılıyordu. Örneğin DeMello (2007: 46 akt. Ertan, 2017: 113), Maori kültüründeki dövme uygulamasının, bedenin bir ağaç gibi oyulduktan sonra açık yaranın mürekkeple ovalanmasıyla gerçekleştirilmesiyle tıpkı ağaç oyma tekniğine benzediğini ancak Avrupalı denizcilerle olan iletişimle birlikte, Maori kültürüne metalin ve delme tekniğinin girdiğini ifade etmektedir.

Avrupalı denizciler, ülkelerine dönerken, dövmeli Polinezyalıları da sergilemek amacıyla yanlarında götürmüşlerdir. ‘İlkel’ kabilelere ait dövmeli bireylerin çeşitli etkinliklerde sergilenmesi bir ötekilik ilişkisi içinde gerçekleşmiştir. Başka bir ifadeyle, ‘ilkel’ bir kültürün gözler önüne serilmesiyle Avrupa’nın ‘uygar’lığına vurgu yapılmaktadır. (Ertan, 2017: 113)

Aynı dönemler içerisinde yaşamış toplumlarda dövmeye bakış açısı farklılaşmaktadır. Avrupalıların Polinezyalılara uyguladıkları ötekileştime politikasına daha eskilere gittiğimizde de rastlamak mümkündür. Antik Yunan ve Roma’nın toplumsal formasyonu içinde ‘değersizlik’ ekseninde değerlendirilirken; aynı dönemde kişinin kendi bedenini kalıcı bir biçimde mürekkeple boyamasının onaylandığı ve hatta teşvik edildiği toplumlar da söz konusu olmuştur. Örneğin Trakya’da, sade bir deri kimliksizliğe işaret etmekte ve dövmeli erkek ve kadınlar çok daha fazla beğenilmekteydi. İskitler, bozguna uğrattıkları Trakyalıların bedenleri üzerine kendi sembollerini işlemişler ancak Trakyalı kadınlar, bu şiddet ve utanç damgalarının izlerini silmek ve onları dönüştürmek için bedenlerinin geri kalanını dövmelerle süslemişlerdir (Mayor, 1999: 556 akt. Ertan, 2017: 121).

Besoribe Kabilesi

Batı Afrika’da Benin şehrinde bulunan Besoribeler aidiyet belirleme uygulaması olarak deri çizme işlemi gerçekleştirmektedirler. Çocukluğun başlangıcını işaretlemek için yüze uygulanan deri çizme töreni, erginlik döneminde ise göğüs ve göbek kısımlarına uygulanmaktadır. Bu  ait olduğunuz grubun kimlik işaretini göstermektedir. Ataların ruhuyla birleşmek demektir. Her 4 yılda bir kabilenin genç erkekleri yetişkinliğe kabul etmektedirler. Eğer ki o yılki kabul törenini kaçıran genç erkek varsa 4 yıl daha beklemek zorundadır ve bu sırada gruptan dışlanmaktadır ve çocuk olarak görülmektedir.

Deri çizme işlemini köyün ya da grubun demircisi uygulamaktadır. Bir metal közün üstünde dövülerek en keskin hale getirilmektedir. Bıçağın bir iltihaplanmaya neden olmaması için çok ama çok keskin olması gerekmektedir. Tören günü gençler kendilerini darı lapası yiyerek ve ev yapımı bir alkolle hazırlamaktadır. Tören zamanı geldiğinde ise bir ağacın altında, düz bir zeminde ve taze yapraklardan yapılmış bir yatağın üzerinde uzanmaktadırlar. Ailesi ve arkadaşları derisi çizilirken izlemektedirler. Ne kadar acı verici ve kanlı olsa da bu ritüeli gerçekleştirmemek demek atalarını reddetmek olacağı için yapmak zorundadırlar. Yetişkinlik ritüelleri, şımarık bir çocuktan sorumluluk sahibi bir yetişkinliğe acı eşliğinde yardımcı oluyor. Deri çizmenin amacı da bir bakıma acı vermektir. Mertlik dersi verir ve acıyı öğrenme şekli olarak görmektedirler. Erginlik ritüelinde genç adamın işlemi bittikten sonra derileri önceden çizilen emsalleri onun cesaretini selamlamaya gelmektedirler. Böylelikle atalarının ruhlarını onurlandırıyor, arkadaşlarının erkekliğini şarkılar söyleyip kutlamaya başlamaktadır.

 Gençler için bir seçim şansı var iken çocukların yüzlerinin çizilmesinde bir tercih söz konusu değildir. Onlar adına aileleri karar vermektedir. Geleneklere göre çocuk sütten kesildiği anda derisinin kazınmasına hazır hale geliyor. Bir anne çocuğunun canının yanmasını ve ağlamasını onu üzeceğini söylemesine rağmen atalarının ruhunun korumasına gireceği için yapılması gerektiğini söylemektedir. Deri çizme töreni bittikten sonra yaraların iltihaplanmaması için Şea ağacının yapraklarından bir merhem sürülmektedir.  Çocuk için yapılan bu işlemin amacı “Neden çocuklara onlar için her şeyin çok kolay olacağını düşündürerek büyütüyorsunuz? Bu an için kolay ama bir sonraki an ya da anlarda zor ve hatta acımasız olabilir.”

İbanlar ve Yakuzalar 

Malezya Borneo şehrinde İban kabilesi bulunmaktadır. Kelle avcılarının şehri olarak bilenen Borneo şehrindeki İbanlar için dövmeler bir zamanlar ölüm kalım meselesiydi. Kelle avcılığı zamanlarında Borneo’nun çoğu kabilesi sıklıkla savaş halindeydi. Dostu düşmandan ayırt etmek için iletişim olarak bedenler kullanılıyordu. Vücudu işaretleyerek ‘Ben buyum.’, ‘Ben bu kabiledenim.’, ‘Bu sınıftanım.’, ‘Benim şu özel hünerlerim var.’ diyorlardı. O kişiye nasıl davranılması gerektiği böyle anlaşılıyordu. Bir tür erken uyarı sistemi denilebilmektedir. İbanlar için dövmeler başarının da sembolüdür. Eve kafayla dönen bir savaşçı, kabilenin en imrenilen işaretine hak kazanıyordu: parmaklardaki basit bir motif. Bilinen son kelle avcılığı yolculuğu ikinci dünya savaşı sırasında Japonya işgalinde gerçekleştirilmiştir.

Fotoğrafçı Chris, Ernesto sayesinde yaşayan bir kelle avcısı bulmuştur. İkinci dünya savaşı sırasında bir Japon askerini öldürüp kafasını koparmıştır. Ancak dövme yaptırma imkanı bulamamıştır. Çünkü çok erken yaşta olanlar için bu bir tabuymuş. Her şeye rağmen bunu yaptırırsa dövmeyi yapan kişi hastalanırmış. Aynı zamanda dövmeyi yaptıran kişi de hastalanıyor. Ne kadar günümüzde kelle avcılığı ve geleneksel dövmeleri yaptıranlar azalsa da Ernesto bu dövme geleneğinin devamı için uğraşmaktadır. Ernesto bir şehir çocuğu fakat köyde olanları unutmamıştır. Geldikleri yerin orası olduğunu söylemektedir. İbanların, “Eski bir hikayede kaplanların torunları olduğumuz söylenmektedir. Kaplanların çizgileri vardır. Derimizdekiler de bizim çizgilerimizdir. Bir İban dövmeyi bir statü sembolü, gücün sembolü ve cesaretin sembolü olarak görür.” Gençler artık yaptırmak istemiyorlar. Çünkü bu dövmeler onların ormandan yani köyden geldiklerini göstermekte ve bundan utanmaktadırlar. patlıcan çiçeği dövmesi taslağı

 Geleneksel dövme yolculuğunda Chris, geleneksel İban dövmesi yaptırmak isteyen bir gencin hikayesine ortak olmaktadır. Şef sayılan yaşlı bir Şaman tarafından ‘patlıcan çiçeği’ yapılacaktır. Her İban erkeğinde olması gereken bir dövmedir. Patlıcan çiçeği dövmesi vücudun ön tarafında olmalıdır. Patlıcan çiçeğinin sırrı: İbanlara göre genç bir çocuğun ilk dövmesi bu olmalıdır. Her yaprak bir sabır düzeyini temsil etmektedir. Ne kadar yaprak varsa o kadar sabırlı olursunuz. İçindeki sarmal ise yaşam çizginizi göstermektedir. Ve seyahatlerinizde güvenli bir yolculuğu garantilemektedir.

Geleneksel İban dövmesini yaptıran genç atalarının yüzyıllar boyunca uyguladığı törenle yüzleşiyor. Teknik basit ama etkili. Titiz kimselerin yaptırabileceği bir tür değildir. Sopanın ucuna gömülü bir iğne bulunmaktadır. Şaman deriyi delecek sertlikte vurmalıdır. Vurma sertliği önemlidir, fazla bir vurmada kanama artabilir. İğne gömülü sopaya başka bir sopa ile ritmik bir şekilde vurulmaktadır. Yine çıkan sesle dövmeye adını veren sesin benzerliği buradan gelmektedir: Tatu. İşlem dayanılmaz bir acı vermektedir fakat geleneklerden ötürü yaptıran kişinin bu acıya dayanması, tepki göstermemesi gerekmektedir. Bir dövme yaklaşık olarak iki buçuk saat sürmektedir.

17. yüzyılın erken dönemlerinde dövmeler, Japon yöneticiler tarafından suçluları ve toplumdan dışlanmış kişileri işaretlemek için kullanılan bir cezalandırma şekli olmuştur. 17. yüzyılın sonlarında ise dövme uygulamasının yerini büyük oranda başka cezalandırma şekilleri almış, suçlular da ceza dövmelerini kapatmak amacıyla üstlerine daha büyük dekoratif dövmeler yaptırmaya başlamışlardır. Bu uygulamanın Japonya’da dövmenin suç ile ilişkilendirilmesinin tarihsel kökenlerini oluşturduğuna inanılmaktadır. Japon yöneticiler uzun bir dönem boyunca suç ile ilişkilendirilen dövme uygulamasını ‘kamu ahlakına zararlı olduğu’ gerekçesiyle yasadışı ilan etmişlerdir. Bu dönemde dövme özellikle Yakuza adındaki çeteler arasında uygulanarak gelişmeye devam etmiştir. Organize suç gruplarının üyeleri olan Yakuzalar’ın dövmeyi acı verici olduğu için cesaretin, kalıcı olduğu içinse ömür boyu gruba sadık kalmanın kanıtı olarak kabul ettikleri söylenmektedir. Aynı zamanda bu yasadışı dövmeler onları ömürleri boyunca yasadışı kişiler olarak damgalamıştır. (Yücel, Çevik, 2015: 20)

 İrezumi adı verilen bu dövmeler, her ne kadar karışık gibi görünse de aslında Yakuza’nın bağlı olduğu kültüre ait bazı semboller ve imgeler içermekte. Farklı sembollerin veya imgelerin bir araya geldiği bu dövmeler yaptıran kişinin tüm vücudunu kaplamakta. Örgüt içindeki bu kültüre bağlılık o kadar yüksek seviyedeydi ki örgüte dahil olan tüm üyelerin bu dövmeleri yaptırmaları zorunlu tutuluyordu. Aksi halde üyelerin örgüte tam olarak bağlı olduğu düşünülmezdi. Her ne kadar geçmiş zamanlarda bu, grubun en büyük kurallarından biri olsa da ilerleyen dönemlerde üyelere koşulan İrezumi şartı biraz daha seyrekleşti. Bunun en büyük sebebi ise üyelerin vücutlarını kaplayan fazlaca dövmeler yüzünden çok fazla dikkat çekmeleriydi. Dövmesiz olduklarında toplum içine karışmaları daha kolay oluyordu.

Kaduveo-Mbayalar

Bu boyun erkekleri heykeltraş, kadınlarıysa ressamdır. Erkek1er, peygamber ağacının mavi yansımalı sert odunundan heykelcikleri yontarlar. Ayrıca fincan gibi kullandıkları hörgüçlü öküz boynuzlarını da, insan, devekuşu ve at kabartmalarıyla süslerler. Kimi zaman da resim yaparlar ama çizdikleri yalnızca yapraklar, insanlar ya da hayvanlardır. Keramik eşyaların ve derilerin süslenmesi ile vücut resimleri kadınların işidir; onlardan kimileri bu işin tartışılmaz ustalarıdır. Yüzleri, kimi zaman bütün vücutları, kâh incelikli bir geometri sergileyen motiflerle, kâh bakışımsız arabesk çizimlerle kaplıdır. Bunları ilk kez betimleyen, 1760’tan 1770’e kadar aralarında yaşayan Cizvit misyoner Sanchez Labrador olmuştur; ama doğru kopyalarını elde etmek için yüzyıl sonrayı ve Boggiani’yi beklemek gerekmiştir. (Levi-Strauss, 2018: 199-201)

Sâdece birkaç çok yaşlı kadın eski Ustalığı sürdürür gibiydiler; Boggiani ile benim ziyaretim arasında olduğu gibi, bütün bu süre içinde de tarz, teknik ve esin değişmeden kalmıştı. Derlenen ve yayınlanan son örneklere bakılırsa çömlekçilik tam bir çöküş içindedir. Bunda, vücut ve özellikle yüz boyamalarının, yerli kültürde taşıdığı olağandışı önemin bir kanıtını görmek mümkündür. Evvelce motifler ya dövmeyle ya da boyayla işlenirdi; şimdiyse sadece ikinci yöntem sürüyor. Ressam kadın bir arkadaşının ya da kimi zaman bir oğlan çocuğunun yüzü ya da vücudu üzerinde çalışır. Erkekler görenekten daha çabuk uzaklaşırlar. Sanatçı, ilkin renksiz olmakla birlikte sonradan oksitleşmeyle mavi-siyah bir renk alan genipapo suyuna batırdığı, hintkamışından ince bir ıspatula ile herhangi bir örneğe bakmaksızın, deneme yapmadan ve bir işaret koyma gereğini duymadan, canlı üstünde doğaçlamayla çalışır. Görece basit motifler kullanılır: sarmallar, S biçimleri, istavrozlar, ikizler, Yunan tarzında dik açılı kırık çizgiler ve kıvrımlar. Ama bunlar öylesine bir araya getirilirler ki, her yapıt özgün bir nitelik taşır. Yüz ve vücut resimleri çekiciliği açıklayabilir; en azından çekiciliği artırmakta ve onu simgelemektedir. Kimi zaman belirginleştirdikleri kimi zaman gizledikleri, yüzün kendi hatları kadar etkileyici bu zarif ve incelikli çizgiler, kadınlara hoşça baştan çıkarıcı bir şeyler ilâve eder. Bu resim cerrahisi, sanatı insan vücuduna yerleştirmektedir.

Kaduveolar günümüzde yalnızca zevk için boyanıyorlar; oysa eskiden bu göreneğin daha derin bir anlamı vardı. Sanchez Labrador’un yazdıklarına bakılırsa soylu kastların ancak alınları boyalı olur, sadece basit kişiler bütün yüzlerini süslerdi. Yerliler “Neden bu kadar aptalsınız?” diye sorarlar misyonerlere. Onların yanıtı şudur: “Neden aptalmışız?” “Eyiguayeguiler gibi boyanmıyorsunuz da ondan.” İnsan olmak için mutlaka boyanmak gereklidir; doğal haliyle kalanın hayvandan farkı olamaz. Öyleyse Kaduveo sanatı neye yarar? Yüz resimleri bireye ilkin bir insan olmanın özsaygısını verir; doğadan kültüre, “akılsız” hayvandan uygar insana geçişini sağlar. Ardından, kompozisyonu ve tarzı kastlara göre değiştiğinden, karmaşık bir toplumda statülerin sıradüzenini [hiérarchie] ifade eder. Böylece sosyolojik bir işlevleri vardır. (Levi-Strauss, 2018: 205-213)

Kaynakça

Ertan, C. (2017). Dövmeli Bedenler. Phoenix yayınları. Ankara.

https://www.belgun.tv/turkce-dublaj-belgeseller-izle/natgeo-tabu-dovmeler.html Erişim Tarihi: 08.04.2019

https://www.wannart.com/yakuza-dovmelerindeki-sir/ Erişim Tarihi: 08.04.2019

https://www.belgun.tv/turkce-dublaj-belgeseller-izle/natgeo-tabu-dovmeler.html

Le Breton, D. (2016). Ten ve İz. Çev. İsmail Yerguz. Sel Yayıncılık. İstanbul.

Levi-Strauss, C. (2018). Hüzünlü Dönenceler. Çev. Ömer Bozkurt. Yapı Kredi Yayınları. İstanbul.

Yücel, Ö. D., Çevik, A. (2015). Kimlik İfadesi Olarak Dövme. Kriz Dergisi 23 (1-2-3): 17-26.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Dolar mı Yükseldi TL mi Düştü?

Dünyanın Dört Bir Yanından 1 Mayıs Afişleri