02.08.2018 tarihi itibariyle dolar yeni bir pik (tepe) noktası belirleyerek 5.0686 (Bloomberg 19.02) düzeylerine yükseldi. Peki, doların yükselmesi Türkiye Cumhuriyeti ekonomisi açısından aslında ne ifade ediyor? Doların yükselişinin gündelik yaşamımıza yansımaları nedir? Kurdaki bu yükseliş bizi neden ilgilendiriyor? Şeklinde sıralayabileceğimiz bir dizi soru var şüphesiz ki. Şimdi gelin ve herkesin anlayabileceği, ekonomik terimlerden olabildiğince sıyrılmış ve basitleştirilmiş bir dolar/tr ilişkisi üzerinden yükseliş sebeplerini 5 madde ile sıralayalım.
(1.1) Yıllara göre Türk Lirası/Dolar paritesi (karşılıklı değer)
01.10.2001 tarihinde kriz kaynaklı dalgalanmanın yaşandığı dönemin dolar kuru değeri: 1.5975
02.08.2018 tarihindeki dolar dalgalanması sonrası tepede oluşan dolar kuru değeri: 5.0661
*2001 yılında doların gerçekleştirdiği yükselme eğrisi ile 2018’deki yükseliş eğrisinin benzerliği dikkat çekici.
Öncelikle doların değer kazanmasından ziyade Türk Lirası‘nın değer kaybettiğini söylemek daha bilimsel bir yaklaşım olacaktır. Doların, FED‘in politikalarıyla bağlantılı olarak gelişmekte olan ülkelere karşı bir değer artışı gösterdiği ortada; ancak bu, liranın diğer gelişmekte olan ülke para birimleri karşısında da değer kaybettiği gerçeğini açıklamaktan uzak bir yaklaşım. Dolayısıyla Amerikan Doları’nın değer kazandığı algısı yanlış, aslında Türk Lirası değer kaybediyor. Doların değer kazandığı algısını yaratmak isteyenlerin iktisadi başarısızlıklarını gizlemeye çalışarak gerçeği çarpıtmayı amaçladıkları alenen ortada.
(1.2) Gelişmekte olan ülke para birimlerinin dolar karşısındaki değişimleri
(Kaynak: Mahfi Eğilmez)
Yukarıdaki grafik, ekonomisi gelişmekte olan ülkelerin 2013-2017 arasında dolar karşısındaki değer kayıplarını gösteriyor. Bu grafikten çıkartılabilecek 2 yorum olabilir.
1- Türk Lirası, bu para birimleri arasında en fazla değer kaybı yaşayan para birimi.
2- Türk Lirası, gelişmekte olan ülkelerin para birimleri karşısında da değer kaybı yaşıyor.
(1.3) Brezilya Reali/Türk Lirası paritesi
(Kaynak: paracevirici.com)
Brezilya Reali/Türk Lirası paritesine bakıldığında, liranın son 6 ayda real karşısında da değer kaybına uğradığı görülüyor.
(1.4) 2017’de para birimleri ve dolar arasındaki değer kıyaslamaları
Peki ülkelerin dolar karşısında yaşadığı bu değer kayıpları nasıl belirleniyor?
Gelişmekte olan ülkelerdeki ithalata bağımlı olan hormonlu büyüme, ülkelerin dolar ihtiyaçlarının da karşılanması gereksinimini ortaya çıkartıyor. Bu ülkelerdeki cari dengesizlik (ithalat ve ihracat arasındaki dengesizlik) ve bunların dışındaki bazı sebeplerin (enflasyon, faiz oranları, yüksek kamu borçları vs.) de tetiklediği arz-talep hareketleri kayıpların ortaya çıkmasındaki önemli etkenler. Aşağıdaki 5 maddede yüzeysel olarak değineceğimiz sebepler de bu değer kayıplarını ortaya koyuyor.
Türk Lirası’ndaki değer kayıplarının 5 -temel- sebebi
1-Cari açıkla birlikte artan döviz dış borçlanması
Türkiye’nin üretmeden tükettiği algısı kesinlikle yanlış, doğrusu şu olmalı: Ürettiklerimiz, tükettiklerimizi karşılamıyor. Hem de arada yadsınamayacak kadar büyük bir fark var. Dışarıya yapılan döviz ödemesi içeriye giren döviz miktarından fazla olunca cari açık meydana geliyor. Bu, ülkenin piyasalarında döviz arzının (miktarının) azalmasına ve buna bağlı olarak döviz talebinin artmasına sebep oluyor. Döviz talebinin artması da Türk Lirası’nın değer kaybetmesinin nedenlerinden birisi.
Not: İktisadi olarak arz ve talep, piyasadaki değer ve fiyatlardaki oranları belirler. Bir meta ya da mal piyasada çok fazla talep görüyorsa bu meta ya da malın fiyatında da bir artış görülür. Çünkü bu kıt kaynak için piyasada rekabet oluşur ve fiyatlar da buna bağlı olarak yükselir.
2-Fed’in kademeli olarak yaptığı faiz artırımı
Gelişmekte olan ülkelerdeki finansal istikrarsızlığın en temel sebeplerinden birisi de FED’in kademeli olarak faiz artırıyor oluşudur. Faiz artırımlarıyla birlikte sermaye hareketlenmesi ABD’ye doğru gerçekleşiyor ve bu da ülkeden döviz çıkışına sebep oluyor.
FED’in genişlemeci para politikasıyla piyasaya sürdüğü 3-4 trilyon faizsiz para (faizsiz olduğu için para dünya geneline dağıldı, o sebeple faizsiz, yatırım yapılması için, çünkü büyük bankalar ve sigorta şirketleri alacaklarını tahsil edemeyip battığında piyasadaki para da buhar oldu.) ekonomik göstergelerin iyileşmesine sebep oldu.Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalara yatırımcılar vasıtasıyla gelen bu para ekonomilerin de genişlemesini sağladı. Özellikle gelişmekte olan ülke piyasaları dış sermaye için önemli yatırım alanlarına dönüştü ve o ülkelerde ciddi bir likidite (nakde çevrim) artışı meydana geldi. Son birkaç yıldır FED faizleri artırarak yatırımcıları ve doları kendi piyasalarına çekiyor, çünkü yatırımcıya verdiği faizler daha cazip ve ABD ekonomisi daha güvenilir bir liman. Bu durum gelişmekte olan ülkelerdeki dış sermaye destekli finansman açığını da artırıyor ve ülkelerin yerel para birimleri tıpkı Türk Lirası’nda olduğu gibi değer kaybediyor.
3- OHAL ve ülkedeki anti-demokratik atmosfer
Ülkemizin baskı ve zor kullanılarak yönetilmesi, hukuka olan güvenin azalması, adeta bir parti devletine dönüşüyor olmamız; kamuoyunun yolsuzluk ve rüşvet algısında büyük oranda mutabık kalıyor oluşu gibi etmenler ülkedeki güvensizlik ortamını besliyor ve bu da yabancı yatırımcıların istikrarsız bir ortamda yatırım yapmaktan vazgeçmelerine, mevcut yatırımlarını dışarıya yönlendirmelerine ve piyasadaki döviz arzının düşmesine sebep oluyor.
4- TCMB‘nin gerekli müdahaleleri artan siyasi baskılar sebebiyle yapamıyor oluşu.
Para politikaları ve mali istikrarın sağlanması için merkez bankalarının bazı enstrümanları vardır. Faiz de bunlardan birisidir. Peki faiz nedir? Her şeyin değeri para denilen değişim aracı ile ölçülür, paranın değerinin ölçüsü ise faizdir. Merkez bankaları faiz artırarak yatırımcıları ve dövizi ülke piyasalarına çeker ve döviz arzına bağlı olarak Türk Lirası’nın da değeri korunmuş olur. Ancak bizim ülkemizde iktidarın faizlerin düşük kalması ile ilgili baskısı TCMB’nin kararlarını etkiliyor. Bağımsız para politikaları belirleyemeyen bir merkez bankası dış yatırımcı için güvenilirliğini kaybediyor ve bu da doların/dövizin (her çeşit yabancı para) ülke dışına çıkmasına sebep oluyor.
Faiz, Türk Lirası’ndaki kaybı geçici olarak durdurabilecek bir enstrümandır, finansal bir istikrar için daha kalıcı ve yapısal çözümler gerekmektedir. Ancak bu çözümlere ilişkin ciddi girişimlerin olmadığı da bilinen bir gerçek.
Merkez bankaları bağımsız kuruluşlardır. Elinize herhangi bir Türk Lirası Banknotunu aldığınızda üzerinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yazar bu sebeple.
5-Kamu borçları ve kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirme notları
Yüksek kamu borçları temerrüt (borçların zamanında ve usulüne göre ödenmesi) risklerini meydana getirir ve yatırımları olumsuz etkiler. Yatırımcılar kötü bir mali dengeye sahip bir devletten alacaklarını tahsil etmek konusunda çekinceye düşebilirler.
Türkiye’nin içinde bulunduğu ve kabul etmekten sürekli kaçındığı ekonomik çöküş, dünyanın 3 önde gelen kredi kuruluşu olan Moody’s, Standard & Poor’s ve Fitch Ratings‘in Türkiye’nin notunu yatırım yapılma riski olan bir seviyeye çekmesiyle başka bir boyuta taşındı. Yatırımcılar bu sebeple dışarıya doğru bir para akışı gerçekleştirdi. Bu da Türk Lirası’na değer kaybettiren bir başka etmen.
Sonuç olarak; dolar, çoğunluğu iktidarın ortaya çıkarttığı sebeplerden ötürü yüksek seviyelerde seyrediyor, çünkü paramız değer kaybediyor. Bu da maliyet enflasyonu olarak cebinize dönüyor, günden güne fakirleşiyoruz ve bunun için de şimdilik bir çözüm görünmüyor.
Bir Yorum
Cevap YazınOne Ping
Pingback:Red Alert: Bir Ekonomik Çöküşün Panoraması 1 - Akıl Fikir Müessesesi