in

Aynalara Bakamamak

Hiç görmediğim bir “ben” belki de…

Her sabah yapar mısın? Banyoya gidip yüzünü yıkarsın, sonra başını kaldırırsın ve aynada bir “yüz” “görürsün”. Nasıl bakarsın O’na? Kimdir O? Senin için “kimi” ifade eder? Kaçamak mıdır bakışların mesela? Ya da kibirle mi bakarsın, “canına yandığım dünyası, yüz gör!” mü dersin ya da? Burcunun verdiği kibirle mi bakarsın, yoksa içindekilerden birini mi görürsün?

Nasıl da kaçamak bakışların. Biraz daha dursan, yabancılığını anlayacaksın oysa. Sana senden fazla bakan kimbilir kaç insan var bu dünyada. Eminim, yüzündeki o ayrıntıyı senden iyi bilenler var. O ayrıntıya senden çok önem veren. Bu yüzden daha iyi bellemiş olan var seni.

Sen neden böylesin? Neden aynalara kaçamak bakışlar atıp geçiyorsun? Kendine bakmaktan neden bu kadar korkuyorsun? Kendini “görmekten” neden korkuyorsun yabancı?

O yüzün yerine başka bir yüz de olabilirdi ve sen bu nedenle başka bir yüze bakmak zorunda kalabilirdin. Ne ifade ediyor peki o yüz sana? O yüz ya da başka bir yüz, baktığında ne ifade ediyor? Ne görüyorsun aynada? O kısacık bakışta? Ya da o görece uzun fakat kör bakışta?

Bugün denersin belki; banyoya gidip daha uzun bakarsın yüzüne. Bu sefer, her zamankinden farklı bakarsın. Yüzünden içine geçer bakışın. Orada gördüğün bir yabancıdır, anlarsın. Gerçekte hiçbir zaman yüzleşmediğin, gerçek dünyada hiçbir zaman görmediğin bir yüzdür o gördüğün. Hiçbir zaman göremeyeceğin, kendi gözlerinle.

Ancak yansımanı görebilirsin. Kural budur. Bir aynaya bakabilirsin en fazla. Dahası yok. Kendini, bir yansımada görebilirsin. Görmedin, taşrada kalırsın.

Kendine bir ayna aldın değil mi? En azından insan içine çıkarken bakıyorsun yüzüne. İnsan içine çıkmasan, o da olmayacak belki de. Sahi, insanlık ne zaman icat etti şu aynayı? Ayrıca neden? Birileri süslenip püslensin, ya da insan içine çıkmadan görüntüsünü düzeltsin diye mi?

Neden bakıyorsun aynaya? Başkaları için mi? Başkalarının sana bakışını görmek için mi? Başkaları seni nasıl görecekler, görmek için mi? Peki sen? Sen görüyor musun o an, baktığın kişiyi?

Ayna, sana suretini (görüntünü) gösteriyor. “Açıkta olanı” sana açık ediyor. Zaten açıkta olanı yeniden görmek için mi bakıyorsun, her sabah karşısına geçtiğin aynada? Ne çok soru var şu aynada? Suretin ötesini göstermiyor mu ayna sana? Mesela gözlerindeki ifadeyi görüyor musun her sabah? Gözlerinle gözlerine bakıyor musun?

Siret (içe sızmışlık, içte olan) hangi aynada görünür peki? Her sabah baktığın o yüzün ötesini görür müsün biraz daha dursan o ayna karşısında? Zaman mı ölçütümüz? Bakışımızı kaçamaktan derine çevirecek olan, “biraz daha” “bakabilmek” mi kendimize, o aynada? Bir deneyelim bakalım…

Doğru, ayna sana seni gösterir. Aynada gördüğün, sende olandır. Sende olmayanı görmen mümkün değil, aynada. Sende olmayanı ancak hayalin gösterir sana. Hayalle gerçeğin farkı, aynada görünendir. Gerçek, aynadan yansıyan mıdır öyleyse? O halde yalnızca bir görüntü olurduk. Yok, o yalnızca bir görüntüdür dersen, “sende olandan başkasını yansıtmaz o” derim.

Hangisi gerçek, hangisi görüntü? Yoksa önemli değil mi? İkisi de bir belki de? Ne dersin? Bana kalırsa, öznenin kendini nesne olarak görebileceği her “şey” bir aynadır. O halde, kendini görmenin tek yolu aynaya bakmaksa, gerçeğe götüren görüntüdür aynadaki de. Kabulümüzdür.

Elini kaldırsan, elini kaldırır. Gülsen güler, somurtsan somurtur. Ne verirsen onu gösterir. Ne yaparsan taklidi mükemmeldir. O halde güvenelim şu aynaya biz. Bakalım kendimize. Hiç bir şüphe yok ki aynadaki biziz.

Başka yolumuz yok zira, kendimizi görmek adına…

Yazan baran

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Schmidt-Cuomo Projesi Bizi Doğru Matrix’e Götürüyor –Slavoj Zizek

Eminlik Müessesesi