Güney Karayipler’de küçük bir ada olan ‘Curaçao’, İzaline Calister’e ev sahipliği yapmış ve halen yapmaktadır. Uzak diyarlardan gelen gemilerin yanaşabileceği büyük limanı sayesinde Curaçao her zaman birçok kültürün uğradığı ve birbirleri içinde eridiği bir pota haline gelmiştir. Tıpkı Dünyanın diğer liman kentlerinde olduğu gibi, çok kültürlü ve renklidir ‘Curaçao’. Tarihi ise, oldukça acıdır.
550.000’den fazla Afrikalı, Hollandalılarca çalışma alanlarına götürüldü. Afrikalı köleler ve kölelik ortamında doğan çocuklar şeker, kahve, kakao, pamuk ve tütün tarlalarında çalıştırıldılar. Curaçao’daki tuz göletlerinde çalışıp efendilerini bekliyorlardı.
Bu yazıda sizlere, bunlardan söz etmek istemiyorum. Akıl Fikir okuyucularının, iki yüzlülükleri ve yapılan zulümleri çok iyi bildiğini, biliyorum. Ben daha çok sözünü ettiğim köleci dönemden başlangıcını alan ‘bir krole dil’ oluşumunu ve adada bu dil ile yapılan şarkıların olduğunu. Kültürlerin ve müzik türlerinin kaçınılmaz olarak birleştiğini, yeni tarzlar, sentezler oluştuğundan size söz etmek istiyorum. Köle efendileri, yüzlerce yıl önce Çuracao’ da yaptıklarının bugün nelere yol açtığını bilemezlerdi. İşte insanlar yaşıyor, şarkılar söylemeye devam ediyor. Renkli renkli, türlü türlü.
Curaçao adası limanı, Kuzey Almanya’nın Bremerhafen kentinde bulunan kıyı balıkçı evlerine benzeyen, rengarenk ince uzun evlerden oluşur. İşte bu bize, henüz ilk bakışta birçok kültürün ve müziğin burada karşılaştığını, buluştuğunu gösterir. Afrika, Avrupa ve Karayip stilleri buradaki yerel müzik dünyasını karakterize eder. İşte bu karışım çocukluğundan beri İzaline Calister’i etkilemiştir. Ben de bu etkileşmeden size söz etmek istiyorum.
İlk Hamburg’da ‘Fabrik’ adlı ağırlıklı dünya müziği sanatçılarının bulunduğu, konser merkezinde karşılaştım İzaline Calister ile. Karanlık bir Ocak ayı, soğuk, kar yığın ile yağmış, donmuş. Ve ben sıcak salsa müzikleri dinlemek, konserden kayıtlar almak ve birazda şarkıcımız ile röportaj/söyleşi yapmak istiyorum. Söyleşi yapamadım, ama konser boyunca bol bol şarkılarını mırıldandım, anlamaya çalıştım. Oysa kayıt aldığım konserleri, kıpırtısız izlerdim. Dikkatle kulak verir, gözlerimle hiç bir hareketi kaçırmamaya çalışırdım. Kaçırdıklarımın neler olduğunu bilemiyorum, yine de bende kalanlar ile ilerleyelim bu anlatımım da dilerseniz.
İzaline Calister’in ‘’Kanta helele’’ adlı albümü aynı zamanda bu CD’nin üçüncü parçasıdır ve şarkı ‘’Benim’le şarkı söyleyin, günlük yaşamda süren küçük şeyler için sabırsızlanıyorum. Mutluluk her zaman özgürdür’’ sözleri ile başlar. İzaline albüm girişi için bu başlığı seçmesinin nedenini; Curacao Adası çocuklarının kendi anavatanlarının dışındaki müzikler hakkında çok şey bildiklerini ve yine de tekrar tekrar öğrenmeleri gerektiği olarak açıklar.
Calister’in dördüncü albümü olan Kante Helele. Daha önceki kayıtların klavye odaklı düzenlemelerinden koptuğunu göstermekte. Farklı yıllarda çıkarttığı albümleri dinlediğinizde, değişimi hissedeceksiniz. Brezilya karışımlı ve iddia ile ‘Antillerin valsı’ diyebileceğim ‘Bisami Si’ adlı şarkı örneğinde olduğu gibi, önceki albümlerinden sıyrılıp daha akustik bir gitar sesine doğru yön değiştirdiğini bize gösteriyor. (Bu arada anlatım içerisinde, pek link vermek istemiyorum artık. Aramalı ve bulmalısınız şarkılarını. Çaresiz bulamayanlar ise; bana ulaştığında, er yada geç bir zaman göndermeye çalışırım)
Enstrümantasyonları ve melodikaları, bir kaç yıl önce yaşama veda eden Toots Thielemans’a ait. O nefis ayrıntıları duymanızı öneririm. Ayrıca “Kerido amigo” ve içinizi ezen ‘’Nada den mi man’’ gibi birkaç balad var. Calister’in önceki albümlerinde çokça yer alan Curaçao’nun coşkulu dans düzenlemeleri yine bu albümde mevcut. Ama ortamında değilseniz, dans etmek durumunda değilsiniz, duymak özel bir şeydir ve bununla yetinmelisiniz. Afrika’dan türetilen bu 6/8’lik parçalar, tumba olarak bilinir. Kim bilir nerelerden, nelerden süzülerek önümüze geldiler. İzalina albümde tumbayı boş geçmemiş ve İlk iki sıcak salsa parçası ile albüme giriş yapmayı tercih etmiş. ‘Mi So Den Boso’ adlı ilk parça efsanevi Macario Prudencia tarzında bir klasik, ikincisi de öyle tabi. Şarkının etrafında dolaştığı akustik gitar ön plana çıkarılmış ve bir melodi melankoliyi durduruyor. Şarkı sözleri ise ‘’oradaki zorlu zamanlarda direngen olmaya çağırıyor’’ insanları.
Antillerin valslerini, kalipso ritmleri ile karıştırma konusunda oldukça hünerli olan bu kadın, orijinal sesler ile daha önce albümlerinde kullandığı ‘’Musik di zumbi’’ yani ‘ruhların müziği’ adlı salsa parçasını değiştirerek ‘ Karnaval di zumbi’’ adlı ateşli bir parça haline getirmiştir. Böylece kemanlar ile beslenen tamamen yeni bir ‘merengue’ parçası yapmış oldu.
Kısaca söylersek ya da izin verirseniz bir radyo programımda anons yapar gibi söyleyeyim burasını; Tropik meyvelerden oluşan, Güney Karayiplerin parıldayan ritmleri ve büyüleyici baladlarının kokteylidir ‘Kanta helele’ albümü ve bu albümü ‘Antillerin büyücüsü’, İzaline yarattı.
Calister, dünya markası Network’ten çıkarttığı bu albümde ‘Curaçaoan’ müziğinin köküne inmeye çalışmış. Bu albüm daha önceki albümlerine göre daha az caz odaklı yine de çok değerli caz müzisyenleri katılmış bu çalışmaya. Albüm daha akustik yine öncekilerden farklı olarak Klavye ve basçı değişikliği var. Neden değişmiş bu müzisyenler acaba? İlgililer bilecektir, bu tip değişiklikler müzik çevrelerinde başlıca iki anlam taşır ya gruptan ayrılmalar olmuştur ya da bir stil değişikliği hedeflenmiştir.
Müzisyen bunun bilinçli bir değişim olduğunu ve kendi kültürel geçmişinin akustik köklerine doğru inmek istemesi olarak anlatıyor. Özellikle cazı veya klasik etkileri insanların farkına varmadan her zaman dahil edebileceğini bildiği için, bu deneyimi çok sevdiğini söylüyor. Sonuçta önceki yaptıklarından daha da fazla kökleri derinleştirmek istediği ortada. Yüzlerce yıl geriye, kölecilik dönemlerine kadar gitmek imkanlı bu albüm ile.
Geleneksel ‘Curaçao’ çizgisinde kalınan bu albüm şarkıları belirginleştirmiş ve böylece şarkıların içeriği albümde çalan müzisyenlerin kişisel yeteneklerinden daha önemli hale gelmiş. Kökler söz konusu burada, acıların kökleri. Şarkıların müzikal yapısı onun nereden geldiğini ve kendi kültürü hakkında daha çok söyleyecek şeylerin olduğunu bize göstermekte. Bu durumda ‘’Kanta Helele’’ albümü için, İzaline Calister’in en kişisel ya da özel albümü diyebiliriz. O bunu yapmak istedi ve başardı. Albümdeki 11 şarkının çoğunu tek başına yazmış örneğin. Artık bu durumda grup üyelerindeki değişim doğal bir süreç olarak görülmeli, değil mi? Açıkça kendisi dahil, kimsenin baskın olmasını istemiyor. Toplumsalın anlamı bu mu acaba?
Sadece eski ile yetinmiyor İzaline. O evinin, yurdunun geleneksel müziğini yeni içeriklerle birlikte gençleştiriyor. Bunu yaparken, popülerlik modasını ve teknik aşırılıkları eklemeden, yeni oluşan müzik unsurlarını içine alıyor. O ilk günden itibaren müzikle büyüdü. Müzik onun yaşamının belirgin bir parçasıydı. Daha sonra Hollanda müzik konservatuarında, kafasındaki duygularına olabildiğince yakın hassasiyet elde etmek için teknikler geliştirdi. Bir röportajında bu durumu. ‘’bazen kafamın içinde yeni bir zihin gibi, içimde duyuyorum’’ diye anlatır.
Kanta Helele albümü ile birlikte İzaline Calister, hem kompozisyonlarda hem de şarkıların derin açılımlarında daha çok kişisel bir proje olarak halka açılmış.
Piyano ve gitarla derin duygusal balatlardan Afro-Karayip şarkılara doğru, bir göz açıp kapama hızı ile geçebiliyor. Bir anlatımında ‘’Kanta Helele hayatıma duyduğum sevginin, iyimser doğamın, mizahımın ve melankolik, melodik ritmin ve içten her şeye karşı duyduğum büyük sevgimin ifadesi‘ der.
İzalina’nın sahnesine rastladıysanız, oldukça şanslısınız diyorum. Şöyle ki; sahnede dans eden çıplak ayaklı bir diva olarak görünümü unutulmaz bir manzara sunar size. Duyduğunuz andan itibaren akıldan çıkmayacak sesi, her insana harika kurgulu müziği eşliğinde bulaşır. Bunu her durumda hissedersiniz, hızlı şarkılarında veya güzel balatlarında hep içinize dokunur.
‘Kanta Helele’ adlı albümü ile İzaline, uzun süren bir hayali yerine getirdi ve grubuyla birlikte Karayipler’in en önemli müzisyenleri ile bir iletişim şekli ortaya çıkardı. Bunu yaparken de anavatanının ritmini geri almış oldu. Tabi ki sözünü ettiğim ritmo kombina, Tumba, Musik di Zumbi yani ‘Ruhların Müziği’ gibi karışımlar. Enstrümantasyon ise; Latin tarzı bir piyano, yüksek gitarlar, bas ve keman setleri ve çeşitli perküsyonları bize ulaştırmakta. Konser tanıtım afişinde yazdığı gibi söylersek ‘’Sihirli bir ateş halinde bize sunmakta, ısıtmakta’’
Albümde seçtiği dil üzerine birkaç cümle daha söyleyip, anlatımımın hızını ilerletelim ve sona doğru gidelim. İlk albümlerinden bu yana İzaline, vatanının büyüleyici fakat nispeten bilinmeyen müzik geleneklerini keşfetti ve bu albümde canlandırdı. Neredeyse tüm şarkı sözlerini, Hollanda Karayip adalarına özgü dilde ‘Papiamento dili’ ile yazdı, söyledi. Halen Curaçao’nun dünyadaki kültürel elçisi olarak selamlanıyor. Ve bu albüm ile yolculuğunda bir adım daha ilerliyor.
İzaline, Güney karayiplerde birçok kişi tarafından konuşulan Bu kreol dil ile şarkı söylüyor. Papiamento; Portekizce, İspanyolca, Hollandaca, Fransızca ve İngilizce öğelerini birleştiren karışım bir dildir. Belki de bu yüzden. Yani Curaçao’nun ‘çoklu sesleri’ ve İzaline Calister’in bunları şekillendirmesi bu albümün en harika şeylerinden biri.
Bir yorum, İzaline Calister’in sesini Angelique Kidjo’ya benzetmekte. Kidjo çok özeldir ve bir ara anlatmak istiyorum. Radyo programlarından koptuğum için bu nasıl olacak bilmiyorum. Artık bir gün diyelim. İzaline’ye gelirsek, şarkılarını söylediği Papiamento dilinin Hollanda, İberya ve Afrika kökenlerine şiirsel bir parlaklık kazandıran, nefes nefese, bir anda bir soluk almaya kadar bütün ruh hallerini içinde barındıran bir ses. Sadece beyaz Karayip kumlarını değil, ayrıca beyaz tuz göletlerindeki köle hayatını anlatıyor.
Türlerin binlerce yıllık kaynaşması diyebileceğimiz, Kanta Helele albümü, yakınlardaki Karayipler’de Calipso, Zouk, Merengue, timba ve diğer türlerin benzerliklerinin fark edilmesidir. Bazen vals temposu duyarsınız. Dikkatli bir kulak, bu türleri birer birer ayırt edecektir.
Bu yazıdaki son sözüm, Kanta Helele şarkısından olsun ‘Mutluluk her zaman özgürdür’
Hep mutlu ve özgür olmanız dileğiyle.