28 Kasım 1998’de ABD Boston’daki evinde öldürülen 34 yaşındaki Afroamerikan trans birey Rita Hester’in ölümü, her yıl “20 Kasım’ın Nefret Suçları Mağduru Trans Bireyleri Anma Günü” olarak belirlenmesini sağlayan olay olmuştur.
İzmir Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu da bu gün için bir basın açıklaması yayınladı;
“Bugün LGBTİ+’ların yaşam, eğitim, çalışma, sağlık, adalete erişim gibi pek çok hakkının aile içinde, iş yerinde, sokakta, kamu kurumlarında ihlal ediliyor olmasından anlıyoruz ki; ayrımcılık sistematik bir hale gelmiştir. Öyle ki LGBTİ+ olmanın yanında başka kimlikleri de olan bireyler, çoklu ayrımcılığa uğrayarak şiddete daha ağır bir biçimde maruz kalmaktadır. Örneğin bugün ülkemizde güvenlik bahanesiyle LGBTİ+ tutuklulara ve hükümlülere hukuka ve kanuna aykırı infaz rejimi uygulanmaktadır. LGBTİ+ mülteciler için ise sığınma hakkının ve sosyal uyum sürecinin gerektirdiği politikalar hayata geçirilmemektedir.
Bunun yanında, bugün Türkiye’de LGBTİ+’lara karşı her gün onlarca nefret suçu işlenmektedir. Sistematikleşen ayrımcılığın toplumdaki yansıması olarak her geçen gün özellikle transların uğradıkları nefret suçlarında endişe verici bir artış yaşanmaktadır. Hatta Transgender Europe verilerine göre 2008-2016 yılları arasında ülkemizde 43 trans kadın nefret saiki ile öldürüldü. Bu sayının medyaya yansımamış cinayetleri ve intiharları içermediğini düşünürsek, nefret suçlarına ilişkin veriler ‘endişe verici’ olma seviyesini çoktan geçmiştir.
Bugün Türkiye’de endişelerin değil, Devletin insan haklarını koruma konusunda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa’da düzenlenen pozitif yükümlülüklerini hatırlamasının, disiplinler arası hak temelli bir yaklaşım temelinde ve bütüncül bir politikayla gerekli önlemlerin alınmasının zamanıdır.
Ayrıca Türkiye’de çağımızın insan hakları standartlarına uygun bir nefret suçları mevzuatı bulunmamaktadır. Bu eksiklik, heteroseksist ve cisseksist bakış açısına sahip yargı mercilerinin ayrımcılığı meşrulaştıran kararlar vermesinin nedenlerinden biridir. Bu nedenle baroların ve hak temelli sivil toplum örgütlerinin etkin katılımıyla, önyargılara karşı dezavantajlı grupları koruyan, ayrımcılığı yasaklayan ve yaptırım uygulayan bir pozitif hukukun yaratılması elzemdir. Bu kapsamda, transların cinsiyet uyum sürecini düzenleyen Türk Medeni Kanunu’nun 40. maddesinin, cinsiyet beyanını esas almayan transfobik hali, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ile kendi kaderini tayin etme hakkı gözetilerek yeniden düzenlenmelidir.’’
Gördüğü çevre baskısı, fiziksel -psikolojik şiddet ve maddi sıkıntılar nedeniyle seks işçiliği yapmak zorunda bırakıldığı için bunalıma girip 5 Ocak 2015’te Boğaz Köprüsü’nden atlayarak 23 yaşında intihar eden Eylül Cansın, intiharından önce feryat ettiği videosunun internette yayılması ile trans sorunlarına dikkat çekmiş, toplumun büyük bir kesiminin trans bireylerle empati kurmasını sağlamıştı.
Eylül Cansın’ı ve intihara itilen, öldürülen tüm trans bireyleri bu gün saygıyla anıyoruz.
admin kardeş hiç fiş fişe priz prize girermi?